Ajans Pardus: Bölüm 13

Pardus dünyasından haberleri ve özgür yazılım alanındaki son gelişmeleri duyurduğumuz yayınımız Ajans Pardus, 13. bölüme ulaşmanın heyecanını yaşıyor. Ajans Pardus, yine dopdolu bir programla karşınıza geliyor. Gizem BELEN ve Seda AKAY‘ın hazırlayıp sunduğu program, bu hafta sürpriz bir konuğu ağırlıyor. Sadece röportaj için değil, haberlerimizi de bizimle birlikte yorumlamak ve özgür yazılım üzerine konuşmak için Memet Ali ALABORA stüdyomuza konuk oldu.

Bu hafta güzel konularla başlıyoruz yayınımıza. Uzun bir süredir herkesin merakla beklediği Pardus Yaz Stajı sonuçları en sonunda duyuruldu. Öğrencilerin geleceği için çalışmanın ve stajın ne kadar önemli olduğu konusunda bir sohbeti araya koymadan da bırakmıyoruz. Son dönemlerde, sizlerden gelen talepleri de göz önünde bulundurarak Pardus 2009.2 ile ilgili gelişmeleri de vermeye devam ediyoruz. Test deposuna girenler listesinde gördüğümüz güzel bir madde sizleri de heyecanlandıracak gibi duruyor.

Özgürlük İçimizde!

Özgürlükİçin ekibi, geçtiğimiz hafta da yine yollardaydı. 3 günde 4 şehir dolaşan ekibimizin yaşadıkları, eminiz ilginizi çekecek. PardusWiki seferberliklerimizin üçüncüsünü bu hafta içinde tamamladık. Peki, ya Wiki kültürününü özgür yazılım dünyasında kapladığı yerin ve öneminin herkes farkında mı acaba? Bununla ilgili gerçekleştirdiğimiz sohbeti de yayınımızdan dinleyebilirsiniz.

Pardus dünyasını mutlu edecek güzel bir haber vardı elimizde. Ulaştırma Bakanlığı’nın, 30 bin bilgisayar almak için açtığı bir ihalenin koşulları, eminiz sizleri de mutlu edecek. Son olarak da Amerika’dan gelen, sevinsek mi sevinmesek mi bilemediğimiz, İnternet özgürlüğüyle ilgili ilginç bir haber var elimizde.

Memet Ali ALABORA ile beraber gerçekleştirdiğimiz Ajans Pardus‘u kaçırmamanızı tavsiye ederiz.

KAlarm

KAlarm benim vazgeçilmez uygulamalarımdan biri. Peki, nedir KAlarm? Adından da anlaşılacağı üzere KDE tabanlı bir alarm uygulaması.

Bir kısmınız içinizden geçiriyordur “Alarm/Telefon varken neden bilgisayardan alarm kullanalım?” diye. Evet, güzel bir soru olurdu.

KAlarm, benim gibi hem telefonunun hoparlörü kafası estiğinde çalışan ve bilgisayar başında uyumaya meyilli insanların epey işine yarayacak bir uygulama. Hele hele benim gibi bilgisayarını nerede ise hep açık tutan kişilerin kesinlikle vazgeçilmezi olacaktır.

Sadece alarm değil, basit bir ajanda olarak da kullanılabilmektedir KAlarm. Örneğin; bir randevunuz var. Ama bilgisayara bir oturdunuz mu kalkmak nedir bilmiyorsunuz. İşte burada KAlarm güzel bir yardımcı, hatta can simidi olabiliyor.

Uykunuzun geldiğini hissettiğinizde, ama önemli bir işiniz de varsa, KAlarm’ı belli aralıklarla çalması için ayarlayarak uykunuzu açmasını da sağlayabilirsiniz. Denedim, işe yarıyor :).

KAlarm’ı nasıl kullanabilirsiniz?

Şimdi gelelim nasıl kullanacağınıza… Öncelikle çevirileri tam olmadığı için yarı İngilizce, yarı Türkçe olduğunu söylemeliyim.

Basit bir alarm için New Display Alarm seçeneğine tıklayarak yeni alarm oluşturma penceresine geliyorsunuz. Eylem altından alarm çaldığında bilgisayarın ne yapmasını istediğinizi seçiyorsunuz. İki grupta oluyor. İlki Görüntüleme Tipi. Buradan alarm çaldığında oluşacak görsel içerik seçiliyor. Bu ister bir metin, ister bir dosya, isterseniz de bir komut olabilir. İkinci seçenek ise Ses. Buradan isterseniz hiçbir ses olmamasını, isterseniz standart zil sesini kullanabilirsiniz. Ayrıca iki seçenek daha var. Birincisi, herhangi bir ses dosyasını çalmasını sağlayabilirsiniz. Diğeri ise henüz Pardus üzerinde ses sentezleyicisi olmadığından hata veren seslendir seçeneği.

Peki, diyelim ses sentezleyicisi olsaydı ne olacaktı? KAlarm sizin için yazdığınız metni seslendirecekti. Bu iki grubun ardından komut kullanarak da kendi eylemlerinizi hazırlayabilirsiniz. Şimdi gelelim Saat kısmına. Bu kısımdan iki farklı tip var. İster belirli bir gün ve saatte çalmasını, isterseniz de alarmı kurduktan sonra, sizin belirlediğiniz bir süre sonra çalmasını sağlayabilirsiniz.

Şimdi gelelim tekrarlama sekmesine. Birkaç tekrarlama seçeneği var elimizin altında. Bunları kullanarak istediğiniz bir tekrarlama düzeni hazırlayabilirsiniz. Bu arada dürüst olmak gerekirse: Girişte seçeneğini henüz ben de çözebilmiş değilim :).

Yine KAlarm ana penceresinden New Email Alarm seçeneğiyle KAlarm’ın size, istediğiniz bir zamanda e-posta atmasını sağlayabilirsiniz.

Bunun yanında yeni alarm oluştururken her seferinde aynı ayarları yapmaktan bıktınız mı? O zaman şablon sistemine davet edelim sizi. “Dosya > Şablonlar” altından yeni şablon oluşturabilir ve Şablon‘dan Yeni seçeneğini kullanarak yeni alarm penceresinin direkt olarak istediğiniz ayarlarla gelmesini sağlayabilirsiniz.

OOXML

OOXML’e karşıyız!

Çünkü bizler; tüm kamu kurumlarının, firmaların, yerel yönetimlerin, okulların, hastanelerin ve sıradan insanların “gelecek endişesi” olmaksızın kullanabileceği, özgür ve açık bilişim standartlarını istiyoruz… Bizler, bilişim standartlarının uluslararası yazılım tekellerine değil; insanlara hizmet için var olması gerektiğini düşünüyoruz…

Hedefimiz, herkesin kamusal bilgiye hızlı, eşit, ücretsiz ve özgürce ulaşabileceği bir yapıdır.

2006 yılında, OASIS OpenDocument adıyla da bilinen ve bu hedeflere ulaşılmasını sağlayan bir standart doğdu. OpenDocument, özgür ve herkese açık bir XML doküman belirtimi standardı (ISO/IEC 26300:2006). OpenDocument standardı sadece özgür ve güvenilir olmakla kalmayıp, devletleri ve vatandaşlarını da belli bir yazılım markasının ürünlerine mahkûm olma zorunluluğundan kurtarıyordu…

OpenDocument dosya biçimlerinin birer uluslararası ISO standardı olarak kabul edilmesi üzerine, pek çok ülkede “özgür ve açık standartlar” kullanma eğilimi artış gösterdi. Bu gelişmeden rahatsız olan ve OASIS üyesi olmasına karşın OpenDocument’ın standartlaşması aşamasında işbirliği davetlerini reddeden Microsoft, kendi Office serisi ürünlerinde kullanacağı XML tabanlı dosya biçiminin bir ISO standardı olarak kabulü için çalışmalara başladı. Microsoft’un bir ISO standardı olarak kabul edilmesini istediği bu yeni dosya standardının adı OOXML

OOXML’in açılımı her ne kadar Office Open XML olsa da, bu yeni standart açık ve özgür değil… OOXML’in içerdiği teknolojilerden bir kısmı patentlenmiş durumda. Patentlerin sahibi ise elindeki patentleri kullanarak özgür yazılımları kullanan kişi ve şirketleri tehdit eden bir firma… Standart yeterince açık olsa ve kabul edilse bile, bu standardın içerdiği teknolojileri kullananlara Microsoft tarafından dava açılabilecek!

(…)

OOXML’in ISO standardı olarak kabul edilmesine dair oylama, 24-25 Şubat günü Cenevre’de ulusal standart komitelerinin bir araya geleceği toplantının ardından, 30 Mart’a kadar olan süreçte gerçekleşti. Bu süreçte, Özgürlükİçin topluluğunun öncülüğünde büyük bir kampanya yürütüldü. Türkiye’yi temsil eden Türk Standartları Enstitüsü (TSE); Türk özgür yazılım topluluğunun itirazlarını dikkate alarak, ilk oylamadaki “Evet” oyunu, “Çekimser” olarak değiştirmeye karar verdi.

Türkiye’nin nihai oylamada oyunu “Hayır” olmasını elbet tercih ederdik ancak bu “Çekimser” oy, artık Türkiye’nin de OOXML’in “bir standart değil, bir ürün” olduğunu anlamaya başladığını gösteriyor.

Tüm çabamız, özgür ve bilgiye ulaşmada fırsat eşitliği sağlayacak mevcut OpenDocument standardını engellemeye yönelik hazırlanan “OOXML“in çeşitli kamu ve yerel yönetim hizmetlerinde karşımıza çıkmasını engellemek.

  • OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni standart, bilgiye özgür ve açık standartlarla erişimi engellemeye yönelik bir girişim. Bu nedenle bizler, özgür OpenDocument dosya biçimlerini destekliyor ve mevcut yazılım tekellerinin kendi patentli ve markalı teknolojilerini kamusal alanlarda standart haline getirme çabalarına karşı çıkıyoruz!
  • OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni dosya biçimi tek bir yazılım firması tarafından destekleniyor. Bir devlet düşünün, arşivindeki eski tarihli belgeleri açamıyor, çünkü bu belgeler artık desteklenmeyen bir dosya biçiminde yazılmış. Dosya biçimi sadece tek bir programla açılabiliyor ve o şirket artık piyasada yok! Bundan 10 yıl, 20 yıl sonra ne olacağını kim garanti edebilir? Bir şirket ürünü desteklemeyi durdurdu diye ülkelerin arşivi kaybolup gidecek mi?
  • OOXML’e karşıyız çünkü eski MS Office belgelerine uyumluluk adına tanımlanmış, ancak nasıl işlenmesi gerektiği belirtilmemiş etiketleri kullanıyor bu yeni standart. Bunlar sadece “şu program gibi davran” diyorlar, örneğin “Word95GibiBiçimlendir” bunlardan biri. Standart “açık” olduğunu iddia ederken, programların bu tarz özellikleri kullanabilmesi için adı geçen programların nasıl çalıştığının bilinmesi gerekiyor. Bu ise OpenOffice.org gibi programların yıllardır uğraşıp halen tam anlamıyla gerçekleştiremedikleri bir durum.
  • OOXML’e karşıyız çünkü daha önceki oylama sırasında gündeme getirilen ve büyük kısmı hâlâ çözümlenmemiş 3000’den fazla soruna sahip bir standart öneriliyor bize!
  • OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni standart talebi geçmişte VML gibi standart olma başvurusu reddedilmiş teknolojilere atıfta bulunuyor. Bir standardın, hem de konuda onaylanmış ve herkese açık/özgür alternatifleri (Örneğin SVG) varken, reddedilmiş eski ve sahipli bir teknolojiye atıfta bulunması, bu yeni standardın neden açık ve özgür olamayacağının bir başka göstergesi… Bu yeni standart, Microsoft’un pek çok patentli teknolojisine atıflarda bulunması, bu yeni dosya biçimini kullanacak yazılım firmalarının üzerinde bir patent/mahkeme kılıcının sallanmasına yol açacak!

 

Aslında karşı olmak için daha pek çok nedenimiz var….

ISO tarafından onaylanmış bir XML doküman belirtimi standardı (ISO/IEC 26300:2006) olmasına rağmen, Microsoft’un kendi sahipli dosya biçimi olan OOXML’in “bir standart adı altında” kamuya ve yerel yönetimlere pazarlama çabaları hakkında bilgisayar kullanıcılarını bilgilendirmek ve harekete geçirmek amacıyla “OOXML’e Hayır!” diyoruz.

(…)

Özgürlükİçin OOXML’e Hayır! demeye devam ediyoruz…

PardusWiki’den Mektup Var!

PardusWiki katkıcıları % 100 başarıyla tamamlanan I. Wiki Seferberliği çağrımızın ardından, II. Wiki Seferberliğini de aynı oranla tamamlayarak önemli bir çalışmanın altına imza attılar.

İlk iki Wiki Seferberliği ile yola çıkarken öncelikli hedef olan Pardus uygulamaları menüsünde yer alan temel yazılımların tümünü belgeleme amacı, gerçekleştirilmiş durumda. Bu iki Wiki Seferberliği sayesinde bugün Pardus ile yeni tanışan bir kullanıcının menüdeki uygulamalar hakkında kolayca bilgi alabileceği ve Pardus ve özgür yazılıma olan yabancılığını atabileceği, düzenli ve kaliteli bir içerik sunan PardusWiki’ye sahibiz.

Henüz yolun başında olsak da, artık iddialı kıyaslamalar yapabiliyoruz. Diğer Linux dağıtımları bir yana, onlarca lira vererek aldığınız pazarın hâkimi kapalı kaynak kodlu “işletim sistemi” kullanıcılarına üzerinde çalışan uygulamalar konusunda bu denli geniş bir yelpazede ve düzende benzer bir Türkçe içerik sunabiliyor mu?

Biraz araştırma yapmanız durumunda, bu sistemin sizi gösterişli grafiklerin altında Türkçe bağlantılarla bünyesindeki İngilizce destek sitelerine aktarması durumunda şaşırmamanızı öneririm.

PardusWiki’nin size ne sunduğunun altını daha iyi çizmek için biraz daha derinlere inelim. Pazar hâkimi firmanın ürünlerinin bilgi sitelerinde karşınıza sadece pazarlamaya yönelik Türkçe içerik sunma politikası olduğunu farkedebilirsiniz. Örneğin Microsoft Windows Türkçe ana sitesinde firmanın ürünü işletim sistemiyle ilgili son derece önemli olan “Windows 7 ile Birlikte Ne Çalışır?” bağlantısını ziyaret ediniz, ya da “Yardım ve Nasıl Yapılır” bağlantısıylabirkaç adım ileriye gitmeyi deneyiniz. Ülkemizde bu denli satış geliri elde eden bir şirketten bedeli karşılığında daha iyi bir hizmet alabilmek gerekirken ortaya çıkan tablo, göstermeye çalıştığımız büyük resmin küçük parçası.

PardusWiki Seferberliklerinden Rakamlar

Wiki Seferberliği’ne ilk başladığımız noktadan bugüne dek kat ettiğimiz yol, geleceğe ümitle bakabilmemiz için güven veriyor. Bu iki Wiki Seferberliğinde aramıza tam 91 yeni katkıcı katıldı, MediaWiki’ye 200’ün üzerinde dosya yüklendi, 181 yeni madde yazıldı ve mevcut maddeler de dâhil 5.000’in üzerinde değişiklik yapıldı.

PardusWiki bu seferberliklerde 4 yeni yönetici kazandı ve yeni yöneticilerin çalışmalarıyla artık PardusWiki geleceğine yönelik yeni planlar ve projeler üretiyor.

I. Wiki Seferberliği’ne belirttiğimiz temel amaç olan Pardus ve Özgür Yazılım konusunda Türkçe içerik ve belgeleme amacı doğrultusunda artık daha emin adımlarla ilerliyoruz. Hedefimiz, sürekli gelişim ile PardusWiki’yi daha ilerilere götürmek. Wiki Seferberlikleri ile yakaladığımız dinamizmi yeni çağrılarımız ile daha verimli kılmak için çeşitli çalışmalar yapmaktayız. PardusWiki’yi geliştirirken, wiki katkıcılarının da kendilerini geliştirebilmeleri sağlayacak iyileştirmeler üzerinde çalışmaktayız. Bu konuda siz değerli kullanıcıların fikirlerini bekliyoruz.

Çok yakında yepyeni bir seferberlikle karşınızda olacağız ve uzun yolculuğumuzda bir adımı daha sizlerle atmak istiyoruz.

Gözünüz PardusWiki’de olsun !

Firefox 3.6’ya Hazırlanın

Popüler İnternet tarayıcısı Mozilla Firefox 3.6 sürümü resmi olarak ocak ayında yayınlandı, ancak tarayıcılarını bu sürüme yükseltmemiş olan birçok Mozilla Firefox kullanıcısı mevcut.

Sürüm güncelleme sürecinin beklenenden yavaş ilerlemesi üzerine Mozilla geliştiricileri, tarayıcının mevcut güncelleme sistemi ve küçük sürüm güncellemeleri sonrası ilk kullanımda gösterilen sayfalar vasıtasıyla kullanıcılarını 3.6 sürümüne güncelleme yapmaya çağırmaya başladı.

Mozilla Vakfı’nın istatistiklerine göre yeni sürüm, ilk yayınlanma tarihi olan ocak ayından bu yana 100 milyonun üzerinde indirildi. Bu sayı, tarayıcılarını Mozilla Firefox’da bulunan güncelleme sistemiyle güncelleme yapan önemli miktarda kullanıcıyı içermiyor.

Mozilla Firefox, muhtemelen özgür yazılım projelerinin en başarılılarından biri. Mozilla Vakfı, geçen yıl Mozilla Firefox’un 1 milyar indirme sayısını aşmasının ardından kutlama yapmıştı. Mozilla Firefox’un güncel aktif kullanıcı sayısının ise 350 milyon olduğu söyleniyor. Böylesine büyük bir kullanıcı kitlesini son sürüme geçirmek kolay bir iş değil ama Mozilla her seferinde bu işi başarıyor.

Araştırmalar gösteriyor ki; yayınlanışının ardından 21 gün içerisinde kullanıcıların %85’inin yeni sürüme geçmesiyle, Mozilla Firefox güncelleme etkinliğinde yüksek bir orana sahip. Yeni sürüme yükseltme oranları bakımından, daha iyi bir yaygınlığa sahip tek tarayıcı Google’ın Chrome tarayıcısı. Chrome bu yüksek güncelleme oranını arka planda çalışan agresif güncelleme sistemi sayesinde yakalıyor.

Pardus ve Mozilla Firefox 3.6

Mozilla Firefox 3.6 sürümü, Personas adlı yeni tema sistemi sayesinde tek tıkla görünüş değiştirebilme, güncellenmemiş eklentiler için uyarı sistemi, Webde açık yazıtipi (WOFF) desteği, yeni HTML 5 teknolojileri ve daha hızlı Javascript performansı gibi yenilikleri kullanıcılara getiriyor.

Bu haberi okuyan Pardus kullanıcıları eminiz “Pardus’ta bu sürümü görebilecek miyiz?” sorusunu yöneltecek. Burada güzel bir müjde verelim. Geliştiricilerimizden Gökçen ERASLAN, Mozilla Firefox 3.6’yı paketledi ve test süreçleri bu yeni sürüm için işlemeye başladı. Umarız ilk büyük güncellemeyle Mozilla Firefox’un yeni özelliklerine kavuşacağız :).

Pardus, 2010 GSoC’da!

Google’ın, yazılım geliştirmeyle uğraşan öğrencilere kod yazmaları için olanak sağlayarak  açık kaynak camiasına katkı kazandırmayı amaçladığı Google Summer of Code’un (GSoC) 2010 yılındaki programına kabul edilen organizasyonlar belli oldu. Dünyanın dört bir yanından gelen 365 başvurunun arasından seçilen 150 özgür yazılım projesi arasında Pardus da yerini aldı.

Projeler tamamen organizasyonlar gözetiminde uzaktan geliştiriliyor. Geçtiğimiz yıl bu organizasyon kapsamında geliştirilen projelerde öğrencilere yaklaşık 4.000 dolar, mentorlara ise 500 dolar gibi bir ücret veren Google, bu yıl da öğrencilere teşvik edici bir yaz harçlığı sağlamaya devam ediyor :).

Hatırlayacağınız gibi, Pardus’un GSoC 2009’a da kabul edildiğini, geçtiğimiz yıl yine burada duyurmuştuk. 2010 yazı için açıklanan listede Ubuntu, Django, Python, Gnome, Fedora & JBoss (RedHat) gibi güçlü isimlerin yanında Pardus’un da bulunması, önemli ve sevindirici bir gelişme olarak hepimizin yüzünü güldürdü.

2005 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleşen ve bu yıl altıncısı yapılan GSoC; daha fazla açık kaynaklı kod elde edilmesi ve herkesin yararına kullanıma açılmasının yanında, genç geliştiricilerin yaz tatili boyunca kendilerini geliştirmelerini ve açık kaynağa katkı vermeye başlamaları konusunda ilham kaynağı olmayı hedefliyor. Google Summer of Code, başlangıcından bu yana, 98 ülkeden 2.500’ün üzerinde öğrenciyi bir araya getirdi ve bu öğrencilerle birlikte milyonlarca satır kodu da özgür yazılım camiasına kazandırdı.

Bundan Sonra Ne Olacak?

Öğrenciler, bugünden itibaren başvuruda bulunmaya başlayabilecek. Bu süre 9 Nisan 20010 Cuma günü son bulacak. Bundan sonra danışman organizasyonlar başvuruları değerlendirecek ve nisan ayı ortasında seçilen öğrenciler ve danışmanları eşleştirilmiş olacak.  Gelen tüm başvuruları danışmanlar tek tek oyluyor. Oylama sonunda en çok oy alan öğrencilerden Pardus Projesi’ne ayrılan slot sayısı kadarı seçiliyor. Seçilen öğrenciler 26 Nisan‘da açıklanacak.

GSoC’a Pardus projeleri ile katılmaya hak kazanan öğrenciler, 24 Mayıs‘ta GSoC projeleri için resmi olarak çalışmaya başlayacaklar. Proje sonuçları 23 Ağustos tarihinde açıklanacak.

GSoC 2010 hakkında ayrıntılı bilgiye Google Summer of Code 2010 sitesinden ulaşabilir, Pardus’un GSoC projeleri fikirlerini burada bulabilirsiniz.

GSoC’ta yer almak isteyen tüm öğrencilere şimdiden iyi şanslar ve başarılar dileriz  :).

Google Hatalar İçin Para Ödüyor

Google, güvenlik araştırmacılarının dikkatlerini çekmek amacıyla, Chrome İnternet tarayıcısının özgür sürümü olan Chromium Projesi‘nin yazılım açıklarını tespit edenlere ödeme yapmaya başladı.

Resmi Chromium blogundan iletilen habere göre MS Windows, Mac OS X ve Linux  platformları için geliştirilen Chromium ve Linux tabanlı Chrome OS’da da kullanılan Chromium “kodtabanında” tespit edilecek her bir açık için 500 dolar ödemeyi taahhüt ediyor.

Daha ileri bir teşvik olarak, şirketin güvenlik uzmanları kurulu tarafından “özellikle zorlu ya da beceri isteyen” olarak kabul edilecek hatalarda hoş bir fiyat artırımı yapılarak 1.337 dolar ödeme yapılabilecek. Şirket bu ücret artırımı kararını hangi kriterlere göre belirleyeceklerine dair bir bilgi vermemiş olsa da, blog iletisi özellikle ilgileneceklerinin “yüksek ve kritik etkili hatalar” olduğuna işaret ediyor.

Esin Kaynağı Mozilla Ekibi

Bir özgür yazılım projesinde, güvenlik açıklarını kontrol eden gözleri artırmak amacıyla ücret ödemesi yapılması ilk kez olan bir şey değil. Google bu son girişiminin, Mozilla Firefox ve Thunderbird’ün yaratıcısı Mozilla Vakfı’nın bir Mozilla tişörtü ve 500 dolar ödüllü Bug Bounty programına dayanmakta olduğunu kabul ediyor. Mozilla’nın uyguladığının aksine Google, aynı hatayı tespit eden farklı araştırmacıların olması durumunda adil bir şekilde ödülü paylaştırmayı planlamıyor, bunun yerine “ilk tespit eden ödülü alır” kuralını benimsiyor.

Bununla birlikte, hata tarafından etkilenmiş belirli bir kod parçası bölümü üzerinde çalışmış olan bir kimse, yeni “keşif”lere ortam hazırlayacak hataların oluşturulmasını önlemek amacıyla, yeni başvurulardan men ediliyor.

Güvenlik açığı raporlarına verilen ödül düşüncesi, güvenlik topluluğu tarafından genellikle farklı görüşlere neden oluyor; bazıları bunu şirketlerin güvenlik araştırıcılarını “susturmanın” ve ortaya çıkabilecek hatalarda kamu mahcubiyetini önlenmenin yolu olarak görürken; bazıları kritik güvenlik kusurlarını “ifşa etme sorumluluğunu” destekleme yolu olduğunu düşünüyor. Güvenlik araştırıcılarını bahsedilen ikinci bakış açısına yönlendirmek adına, Google, üstü kapalı bir şekilde araştırmacılar tarafından şirketin dikkatine sunulmadan ortaya çıkarılan hatalarda ödüllendirme yapılmayacağını ima etmesine rağmen, “bir kez çözüldükten sonra” güvenlik açıklarının kamuya mal edilmesinin herhangi bir sorun teşkil etmeyeceğini bildirdi.

Pardus’tan İddialı Hedefler

Ekonomist dergisi, 11. sayısında, Pardus Proje Yöneticisi Erkan TEKMAN ile yaptıkları röportajı yayınladı. Pardus’un başlangıcından gelişimine, pazar payından gelecek planlarına kadar herşeyin net bir şekilde konuşulduğu röportajdan çıkan haberlere gelelim.

Bildiğiniz gibi, Pardus ekibi son 5 yılda gözle görülen hızlı bir ilerleme kaydetti. 2002 yılında ulusal güvenlikle ilgili birimler milli bir işletim sistemi oluşturmak ve geliştirmek fikrine olumlu yaklaştı ve TÜBİTAK’ı görevlendirmişti. Kurumsal şirketler de bu projeden olumlu etkilenecek kullanıcıların başında geliyordu. 2005’te ilk ürün, 2007’de ise ilk sürüm çıktı.

Türkiye’deki en büyük özgür yazılım kullanıcısı MSB (Milli Savunma Bakanlığı), 2006 yılında modernizasyona gitmek istedi ve yaptığı değerlendirmeler sonrasında  Pardus’u seçti. Milli Savunma Bakanlığı bugün pek çok noktada artık Pardus işletim sistemini kullanılıyor.

20 milyon dolarlık ekosistem

Pardus’un başlangıcı stratejik bir yatırıma dayanıyor ve Erkan TEKMAN’a göre stratejik denildiği zaman, 5-10 yıla yayılmasını beklemek lazım. TEKMAN, Proje’de verilecek görevlere hazır bir teknolojiye erişildiğini söylüyor ve ekliyor: “TSK kullanımı için son derece güvenli ve birtakım şeyleri kapalı olan sistem kurun, bunu uluslararası normlara göre sertifikalandırın denilse bunu yapabilecek durumdayız. Bu konuya bir örnek gerekirse, EPDK’yı söyleyebiliriz. EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) bütün bilişim sistemlerini Pardus üzerine kuracak ve sadece işletim sistemi değil döküman yönetimi gibi uygulamalar da gerçekleşecek. Özgür yazılım olan Pardus’u kullanarak kuruma özel uygulamalar koyulacak.

Erkan TEKMAN‘ın işaret ettiği bu çalışmalar, oluşturulacak ekosistemin ne kadar geniş olacağına işaret ediyor. 5-10 milyon dolar olan proje portföyünün, 2011’de 20 milyon dolar civarına çıkması tahmin ediliyor. TEKMAN’a göre, beş yıl sonra 10 bin kişilik ekosistem oluşturulabilirse, bu hacim 100 milyon dolar seviyesine yükselebilir.

2011’de 100 bin kurumsal kullanıcı

Erkan TEKMAN göç ortaklığını anlatarak başlıyor. Başka yazılımlardan Pardus’a ve özgür yazılımlara geçişi ‘göç’ olarak tanımladıklarını belirten TEKMAN: “Şu anda 15 göç ortağımız var, hedefimiz 2010 sonunda 100 göç ortağı. Hedef, kısaca, Türkiye’nin her il ve noktasında Pardus göç ortağı yapacak şirketlerin olması.” diyor. Pardus Projesi Yöneticisi, çözüm ortakları ve potansiyel müşterilerle yapılan görüşmelerin iyi geçtiğini ve hedefe ulaşmaya yakın olduklarını belirtiyor.

Yeni projelerle birlikte kullanıcı sayısı ve pazar payı hedefleri de değişiyor. Şu an 10 binin altında olan kurumsal kullanıcı sayısının 2011 yılında, sözleşmeye bağlanmış halinin 100 binin üzerinde olması planlanıyor. Tekman, 200 bin bilgisayar için göç anlaşması yapmış ve bunlardan bir kısmına göç ettirmiş olması hedefiyle, 2015’te kurumsal pazarda, toplam masaüstü kullanıcı pazarında yüzde 10’luk pazar payına sahip olunabileceğini düşünüyor.

Kurumsal şirketlerdeki bu yaygınlıktan sonra özel sektörü merak etmemek elde değil. 2011’den itibaren özel sektörün de Pardus’a yöneleceğini düşünüyor Erkan TEKMAN. 2010 yılından itibaren çıkarılacak ürünlerin özel sektör ve KOBİ’yi hedefleyen ürünler olması planlanıyor. Bu kısımda çözüm ortakları devreye giriyor. Onların iş ortaklarıyla yaptıkları görüşmeler ilerleme aşamasında büyük bir yer kaplıyor. Çözüm ortaklarının pazarlama ve çözüm sunma şekilleri, iş oluşturmada Pardus’un en önemli destekçisi.

“Pardus taşınabilir cihazların içine girecek”

Pardus, her alanda, her sektörde daha avantajlı yeni bir işletim sistemi. Kurumsal şirketlerdeki değişim, domino taşı gibi ülkedeki diğer kullanıcıları da etkileyecek. Özgür yazılım olması, özelleştirilmeye açık olması, maliyetsiz ve geliştirilebilir olması, Pardus’un yayılmasını ve kullanıcılarının birlikteliğini coşkuyla devam ettirmesini sağlayan nedenler.

Erkan TEKMAN, Ekonomist dergisine verdiği bu uzun röportajda, Pardus’un mobil pazarda da yer alacağının müjdesini veriyor: “Taşınabilir cihazlarla ilgili Pardus’un çalışmaları var. Pardus işletim sisteminin küçük ebada getirme gibi bir proje üzerinde şu an hazırlık yapılıyor. Çok düşük güç harcayan, pille çalışabilen ve sahada çok rahat kullanılabilen bir cihaz haline getireceğiz. Tablet tipi cihazlar, sayısal panolar, navigasyon sistemleri ve cep telefonları içinde kullanılabilir hale gelecek. Biz platformu oluşturuyoruz. Bazı özel ürünlerde ürünü biz geliştireceğiz. Ama yine de iş ortaklarımız bu sistemi kullanarak yeni ürünlere entegre edip kullanabilecekler.

Bu güzel röportajın devamına Ekonomist dergisinin bu haftaki sayısından ulaşabilirsiniz.

Comix

Comix

Bilgisayar üzerinden çizgiroman ya da manga okuyanlar bu konuda resim göstericilerinin yeterli olmadığını hissetmiştir. Peki, size “sadece çizgiroman ve manga okumak için yazılmış bir uygulama var” desem? Daha da iyisi, bunun Pardus depolarında olduğunu da söylesem?

Bu harika paketin adı Comix. Son derece başarılı bir uygulama diyebiliriz. Beni sadece zoom konusunda biraz rahatsız ediyor. Bunun dışında memnun edebilecek, hatta tam aradığım yazılım diyebileceğiniz bir paket. Hafif olduğu için de gayet de rahat bir biçimde çizgi roman ve mangalarınızı okuyabilirsiniz.

Öncelikle nasıl çalıştığını anlatalım. Resim dosyaları halindeki çizgiroman veya mangamızın bulunduğu dizine gelip, oradaki herhangi bir resmi ComiX ile açıyorsunuz. ComiX o dizindeki tüm dosyaları o çizgiroman veya manganın parçası olarak algılıyor ve ilerleme tuşu yardımıyla sayfalar arasında geçiş yapabiliyorsunuz.

Sayfa içinde ilerlemek için fareye muhtaç da değilsiniz. Boşluğa her basışınızda sayfanın bir sonraki bölümüne geçiyor. Sayfa bitince de diğer sayfaya geçiyor. Bu özellik, “double page mode” ile birlikte daha da işlevsel oluyor.

Double Page Mode’dan biraz daha bahsedelim. Bu aynı anda iki sayfayı göstermeyi sağlıyor. Bu özelliğe baktıkça sırasında yazılımcıların, otakuları (Otaku: Anime/Manga hayranı) unutmadığını anlıyoruz. Çünkü birkaç istisna hariç tüm mangalar sağdan sola basıldığı için normal düzene ters düşüyorlar. Ama seçeneklerden “Manga mode” seçeneğini işaretlediğiniz anda sayfalar yer değiştirir ve boşlukla yapılan ilerleme yön değiştirerek, soldan sağa değil, sağdan sola olarak karşımıza çıkıyor.

Uygulamayı her yeni başlattığınızda ayarların sıfırlanmasından bıktınız mı? O zaman “Edit > Preferences” yolunu izleyin. Oradan istediğiniz ayarı standart olarak ayarlayabilirsiniz.

Comix, bu özelliklerin yanında basit bir kütüphanesinin de olduğunu söylemezsek, ayıp olur. Bu kütüphaneye bir bakış bile yazılımın bazı yönlerden hâlâ gelişmekte olmasına karşın iyi ilerlediklerinin bir kanıtı. Ayrıca şunu belirtmeliyim ki, paketin Türkçe dil desteği yok. Kullanım dili İngilizcedir.

Keyifli okumalar…

Chromium B.S.U. Oyunu

Chromium B.S.U., televizyona bağladığımız atari ya da atari salonlarından bağımlısı olduğumuz, uzay gemileri ile uzayda savaştığımız eğlenceli platform oyunlarına çok güzel bir örnek. Chromium B.S.U. temelde; uçağımız ile uzayda tüm düşmanlara karşı savaştığımız önüne geleni vur, karşına çıkan ödülleri topla oyunlarından bir tanesi.

Oyunun bir de konusu var: Oyunda Chromium B.S.U. kargo gemisinin kaptanısınız ve savaş alanına teçhizat taşımakla görevlisiniz. Kargo uçağınızı düşman savaş uçaklarından korumak için kargo uçağınızın içinde uzaktan yönetiğiniz dört adet son teknoloji insansız savaş uçağınız var. Ancak aynı anda sadece tek bir savaş uçağınızı kontrol edebiliyorsunuz. Göreviniz tabii ki karşınıza gelen düşman uçaklarını yok etmek. Uçakların hiçbirini arkanıza kaçırmamanız gerekiyor. Malumunuz arkada kargo uçağınız ve siz varsınız. Her kaçırdığınız düşman uçağı sizin bir savaş uçağınızın (canınızın) yok olmasına demek. Oyundaki dört savaş uçağı aynı zamanda sizin canınız. Canlarınızı tüketirseniz oyunu kaybedersiniz.

Oyunun zorluk derecesini 8 seviyeden oluşuyor. Oyunun başında menüde yukarıdan aşağı doğru en kolay seviyeden en zor seviyeye doğru sıralananlardan istediğiniz seviyeyi seçip oyuna başlayabilirsiniz.

Savaş sırasında malumunuz bu tarz oyunlarda vurduğunuz düşmanlardan sadece puan kazanmıyorsunuz. Aynı zamanda ek silah (kuru kafalar), can ve zırhlar da(penguenler) geliyor.

Bunlar:

Sarı ışıklı kuru kafa:

Makineli tüfek. Atış gücü en zayıf silahınız olmasına rağmen çok sayıda düşman ile aynı anda çarpıştığınız anlarda yokluğunu aradığınız da olmuyor değil.

Mavi ışıklı kuru kafa: 
İyon topu. Arka arkaya dizilmiş hedefleri tek bir atış ile vurmak için en iyi silahınız.

Mor ışıklı kuru kafa: 
Plazma. En güçlü silahınız. Bu tarz oyunlardan da bildiğiniz gibi en az bulunan silah, aksi taktirde oyunun hiç bir zevki kalmaz değil mi!

Mavi ışıklı penguen:
Kalkanlarınızı tamir eder. Almazsanız 10.000 puan kazanırsınız.

Kırmızı ışıklı penguen: Kalkanlar hariç uçağınızı yeniler. Almazsanız 10.000 puan hanenize eklenir.

Sarı ışıklı penguen:
Kalkanları %100’e getirir. Geçici dokunulmazlık sağlar. Almazsanız ekstra geminiz (canınız) olur.

Ayrıca her 100.000 puana bir ekstra geminiz (canınız) olur.

En etkili silahınız ise uzay geminizin kırmızı düğmesi. Farenin sağ tuşuna çift tık ya da 0 tuşuna iki defa bastığınızda kullanmış oluyorsunuz. Tüm cephaneniz dışarı atılır ve uçak patlar. Patlamanın etkisi ile görünürdeki tüm düşman uçakları da yok olur. Sonraki uçağınız ile gelip dışarı attığınız silahlarınızı geri toplarsınız.

Ayrıca çarpışan otolar gibi uçağınızın gövdesini kullanarak da düşman uçaklarını yok etme yoluna gidebilirsiniz. Tabii ki çarpışmanın uçağın gövdesine ve kalkanlara vereceği hasarı hesaba katmalısınız.

Ekranınızda sağ altta uçağın gövdesinin durumu, sol altta kalkanın durumu, sol üstte cephane durumu ve de uçaklarınız (canlarınız) görülmektedir.

Oyunda başarılı olmak için en iyi taktik hiç bir düşman uçağını arkaya kaçırmadan tüm silah ve uçağın gövdesini kullanarak savaşmak, uçağınızın aldığı hasarlardan dolayı uçağınızı kaybetmeden önce kırmızı düğmeyi kullanarak uçağınızı havaya uçurup böylece görünürdeki tüm düşman gemilerini yok etmiş sıradaki uçağınız ile de savaş alanın dağılmış bulunan önceki geminizin silahlarını toplayıp savaşa devam edersiniz.

Chromium B.S.U. OpenGL grafik desteği ile basit atari oyunlarından çok daha kaliteli bir grafik performansı ile fare kontrolünü birleştirerek oynanabilirliği en üste çıkartmış.

Oyunu tam ekran ya da pencere içerisinde ve 5 farklı çözünürlükte oynayabilirsiniz. Oyunun seslerini kapatıp sessiz oynamayı da tercih edebilirsiniz.

Chromium B.S.U.’da gördüğüm tek eksik ise ağ üzerinden çok oyunculu oynama seçeneğinin olmaması. Oyunun canavarı oldum dediğinizde Chromium B.S.U. turnuvalarına katılıp Linux camiasına bu oyunda ne kadar iddialı olduğunuzu gösterebilirsiniz.

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

Blogilo

Bu yazıda sizlere günlük hazırlamamdaki en büyük yardımcım olan Blogilo yazılımını anlatmak istiyorum. Benim gibi tembel ve acemi günlükçülerin hayatını kurtaracak bu yazılım, Pardus 2009 ve 2011 ile birlikte kullanılabiliyor.

Paket Yöneticiniz ile kurduktan sonra yapmanız gereken ilk şey, hesabınızı eklemek ve sonrasında İnternet günlüğünüz artık bilgisayarınızda.

Blogilo ya da eski adıyla Bilbo Blogger, kolay kullanımı ve basitliği hedef almış bir günlük uygulamasıdır. KDE Kblog kitaplığı temel alınarak hazırlanmıştır. Qt4 ve KDE kitaplıklarını kullanır. Blogger 1.0, MetaWeblog, MovableType, WordPress ve Google GData (Blogspot.com) desteğine sahiptir.

Evet! Geliştiricilerinin tanımladığı gibi amacı kolay kullanım ve basitlik. Eminim uygulamayı ilk kullanmaya başladığınızdan itibaren bunu siz de hissedeceksiniz.

Ben bu yazıya başladığımda Türkçe çevirisi yapılmamış bu uygulamayı, sizler de temel İngilizce ve İnternet terimleri bilginizle kolaylıkla kullanabilirsiniz.

Ayarlar

İsterseniz nasıl günlük girdisi oluşturabileceğiniz konusuna girmeden önce ayarlarımızı yapalım.

Önce Blogs kısmından hesabımızı oluşturalım. “Add” düğmesine basalım ve açılan pencereye blog adresimizi, kullanıcı adımızı ve şifremizi yazalım. “Auto Configure” düğmesiyle blog ayarlarımızı otomatik olarak Blogilo üzerine alalım ve “OK” düğmesiyle ayarları kayıt edelim.

Editor kısmında bulunan Automatically insert “Powered by Bilbo Blogger” seçeneği ile günlük girişlerinizde Blogilo tanıtımı yapabilirsiniz. Auto save süresi sayesinde yazdıklarınızın kazaya kurban gitmesini önleyebilirsiniz. Bu kısımda bulunan diğer seçenek sayesinde de hazırladığınız günlük girdisini, kişisel günlüğünüzün sitilinde görüntüleyebilirsiniz.

Günlük Giriş Oluşturmak

Evet, ayarlarımızı şöyle bir kurcaladıktan sonra sıra geldi günlük girdisi oluşturmaya. Blogilo’yu çalıştırdığımız zaman boş bir günlük sayfamız olacak. New Post düğmesine her tıklamamızda yeni bir günlük sekmesi daha açılır ve bu sayede birden fazla girdiyi aynı anda düzenleyebilirsiniz.

Title kısmı yazacağımız günlük sayfasının başlığını oluşturuyor. Eğer konuyu daha önce belirlediyseniz başlığımızı yazarak devam edelim.

Visual Editor sekmesi sizin işinizi kolaylaştıracak bir metin editörü. Bu kısımdan yazacağımız yazıları, editörün menüsünde bulunan butonlar ile kolayca düzenler, yazılara resim, köprü (bağlantı) ekler, yazı tipi, rengi ya da boyutunu birkaç tıkla düzenleyebiliriz. Sekmenin altında yer alan Media list bölümünde yazı içine eklediğiniz resimleri görebilirsiniz. Editör menüsünde bulunan resim ekle düğmesiyle bilgisayarınızda ya da İnternet’te bulunan bir resmi kolayca yazınıza ekleyebileceksiniz.

Html Editor sekmesiyle sayfanın kodlarını görebilir, gerekiyorsa buradan sayfanıza kod ekleyebilir ya da düzenleme yapabilirsiniz.

Post Preview sekmesi, Blogilo’nun en beğendiğim özelliği. Bu sekme sayesinde yazınızın önizlemesini yapabilir, üstelik “View post in the blog style” seçeneğini sayesinde hazırladığınız sayfanın günlüğünüzde nasıl görüneceğini öğrenebilirsiniz.

Günlüğü Yayınlama

Yazınızı hazırladınız, resimleri eklediniz, sıra geldi yazıyı günlüğünüze gönderip yayınlamaya. Yayınlanacak sayfa için bazı ayarlamalara ihtiyacımız olabilir. İşte bunun için önce sağda yer alan Toolbox (Araç kutusu) kısmına bir göz atacağız.

Blog Posts: Daha önce günlüğünüzde yayınlamış olduğunuz yazılar buradan ulaşabilirsiniz ve tekrar düzenleyebilirsiniz. Listede yazı görünmüyorsa alt kısımda bulunan ok tuşuna basın. Daha sonra seçtiğiniz yazı üzerine çift tıklayın.

Post Categories: Blogilo şimdilik yeni kategori eklememize destek vermiyor ama önceden günlüğünüzde kullandığınız kategorileri yazılarınıza buradan ekleyebilirsiniz. Günlüğünüze yeni bir kategori eklediğinizde listenin yenilenmesi için altta bulunan güncelleme butonunu kullanın.

Post Options: Hazırladığınız günlük girdisinin bazı temel seçeneklerini buradan düzenleyebilirsiniz. Örneğin yazınızın zaman etiketini değiştirmek isteyebilirsiniz. Bunun için tek gereken “Modify timestamp” kutucuğunu işretlemek ve zamanı seçmek.

Local Entries: Kendi bilgisayarınızda sakladığınız günlüklerinize buradan ulaşabilirsiniz. Sayfaları bilgisayarınızda saklamak için üst menüden “Save locally” düğmesine tıklamanız yeterli.

Toolbox ile gerekli düzenlemeleri de yaptıktan sonra tek yapmamız gereken, “Submit” düğmesine basmak olacak.

Başta da söylediğim gibi kolay kullanım ve basitliği hedefleyen bu günlük uygulamasıyla sizin de bir günlüğünüz olabilir, belki de kısıtlı olan zamanınızı günlüğünüzle ilgilenmeye ayırabilirsiniz. Kim bilir belki de bu sayede, aramızdan Pardus ile ilgili bilgi ve tecrübelerini aktaran yeni günlük yazarları çıkar.

Hepinize bol Pardus’lu günler, günlükler dilerim.

Özgür Lisans ve EULA Farkı

Geçtiğimiz günlerde Genel Kamu Lisansı (GPL) Fransa’da mahkemede bir kez daha kazandı. Bu ihlal davasını özel yapan ihlal edilen kodun geliştiricileri tarafından değil, kullanıcılar tarafından açılmasıydı. Bu durum, özel  kullanıcıların da Genel Kamu Lisansı’nın başarılı şekilde haklarının kamunun kendisi tarafından da başarıyla korunabileceğini gösterdi. Pek çok insanın özgür bir lisans ile EULA (Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi) arasındaki farkları bilmediğini göz önüne alarak, fırsattan istifade meseleyi bir kez daha, ama bu sefer grafiklerle açıklamaya karar verdik.

Öncelikle bu davada neler olup bittiğine bir bakalım. Eğitim yazılımları satın alan Yetişkinler için Fransız Mesleki Eğitim Organizasyonları Birliği (AFPA), Edu4 firmasının sattığı uzaktan eğitim yazılımının Genel Kamu Lisansı’na sahip bir VNC istemcisinin kodlarını kullandığı farketti. İşin kötü tarafı, Edu4 VNC istemci yazılımın kaynak kodunu sunmuyordu ve istemci ile ilgili tüm telif hakkı mesajlarını da silmişti.

Bu gibi durumlar biraz irdelendiğinde, genellikle ya cehalet ya da yanlış anlama yüzünden böyle olduğu görülür ve Özgür Yazılım Vakfı ve Yazılım Özgürlüğü Hukuk Bürosu (Software Freedom Law Center) olayı mahkemeye taşımaya gerek kalmadan çözer. Fakat Edu4 ile böyle olmadı. Tekrar tekrar yapılan isteklere rağmen Edu4 kaynak kodu sağlamayı reddetti, dolayısıyla iş mahkemeye taşınmak zorunda kaldı. AFPA 2002 yılında FSF Fransa’nın da yardımıyla Edu4’e dava açtı ve geçtiğimiz günlerde dava Edu4’ün aleyhine sonuçlandı.

Böylece GPL lehine bir dava daha kazanılmış oldu. GPL ihlalleri bugüne kadar birçok ülkede düzenli olarak davalara konu oldu, yani GPL’i ihlal etmek pek akıllıca bir şey değil aslında. Ancak bu durum GPL’in geçerliliğinin değil, telif hakkının geçerliliğinin tasdik edildiği anlamına geliyor.

 

Klasik Telif Hakkı Modeli

Bu da bizi Windows kullanıcıların program yüklerken genelde okumadan tıkladıkları Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi(EULA) ile GPL ve BSD gibi özgür lisanslar arasındaki farka getiriyor. Bu belgelerin işlevini basit grafiklerle göstererek bu farkı açıklamaya çalışalım.

Aşağıdaki ilk grafiğimiz, klasik telif hakkı (copyright) durumunda geliştirici ve dağıtımcılar ile kullanıcıların haklarını gösteriyor. Telif hakları yargı yetkisinin kullanıldığı yere göre değiştiriyor, ama bu grafik meseleyi çok basitleştirilmiş olarak ele almaya çalışıyor. Gördüğünüz üzere, grafik “kullanıcı” ile “geliştirici/dağıtımcı”yı birbirinden ayırıyor. Her ne kadar bu ikisi sık sık birleşse de, ikisi arasındaki net farkı da kabul etmek lazım. Geliştirici kaynak kodda değişiklik yapmak, kullanıcı ise sadece kullanmak ister, kaynak kodla işi yoktur. Dağıtımcı çalışmayı çok sayıda insana ulaştırmayı ister, kullanıcının ise böyle bir derdi yoktur.

Buradaki yeşil çubuk hakları temsil ediyor. Klasik telif hakları (copyright) söz konusu olduğunda, çalışma (iş) üzerinde değişiklik yapmak veya çalışmayı dağıtmak tamamen ürün hak sahibinin elinde olduğu için, onay almamış geliştiricinin ve dağıtımcının hiçbir hakkı yoktur. Kullanıcının ise birkaç hakkı vardır, mesela kişisel amaçlı yedekler yapabilirsiniz. Bu nedenle de yeşil çubuk kullanıcı tarafında daha uzundur.

 

Genel Kamu Lisansı (GPL) Modeli

Şimdi bir de GPL‘e bakalım. Mavi kısımlar kullanıcılara ve geliştirici/dağıtımcılara GPL’in verdiği ek hakları temsil ediyor. Kullanıcı olarak, o işten istediğiniz kadar çok kopya çıkarabilir ve istediğiniz arkadaşınıza verebilirsiniz. Geliştirici/dağıtıcı olarak ise, işi değiştirebilir ve toplu olarak dağıtabilirsiniz, tabii özgün işi değiştirerek ortaya çıkardığınız ürünü de GPL ile lisansladığınız sürece…

Bu grafikten “GPL ihlali” dendiğinde aslında “telif hakları ihlali”nden bahsedildiğini anlıyoruz. Eğer GPL’in şartlarına uymazsanız (Edu4 davasındaki gibi istenildiğinde kaynak kodunu yayınlamazsanız) size GPL’in sağladığı ek haklardan da feragat etmiş olursunuz. Böyle olunca, klasik telif haklarına dönmüş oluyorsunuz, yani yetkisiz olarak dağıtamıyorsunuz. Diğer bir deyişle, Genel Kamu Lisanslı işin verdiği hakları ihlal ettiğinizde dava edilebilirsiniz!

 

BSD Lisansı Modeli

Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi’ne geçmeden önce, bir de BSD Lisansı‘na bakalım. Gördüğünüz üzere, BSD lisansı GPL’e çok benzer, ama geliştirici/dağıtımcı tarafında ek bir mavi bölge vardır. Bu ek bölge GPL’in “karşılıklı” doğasını oluşturur, “siz alıp değiştirebiliyorsanız başkaları da sizden alıp değiştirebilmeli” kısmıdır. GPL’in copyleft tabir edilen “aynı şekilde sen de paylaşmalısın” şartı, BSD türü lisanslar açısından bakıldığında da GPL bir kısıtlama gibi görünür. BSD lisansı, yazılımın kodunu değiştirerek kullanan kişinin aynı lisansı kullanmasını zorunlu kılmaz, dolayısıyla geliştirici ve dağıtımcılar için daha az kısıtlayıcıdır.

Bir başka deyişle, programınızı BSD lisansı ile yayınladığınızda, karşı tarafa sizin kaynak kodlarınızı kullanma ve değiştirdiği kısmı sizinle paylaşmama hakkını da veriyorsunuz!

 

Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi (EULA) Modeli

Son Kullanıcı Lisans Sözleşmesi (EULA) ise, grafikten de göreceğiniz üzere, tamamen farklı bir şekilde işler. Özgür lisanslar size normalde sahip olmadığınız haklar tanırken, EULA klasik telif hakları bağlamında sahip olduğunuz hakları elinizden alır (kırmızı bölge). Örneğin Apple, Mac OS X kullanımını “Apple etiketli bilgisayarlar”la kısıtlar. Klasik telif hakları, yazılımı nasıl kullandığınızı önemsemezken, Apple ya da Microsoft size bazı kısıtlamalar getirebilir!

Bu durum, Son Kullanıcı Lisans Sözleşmeleri (EULA ya da Yazılım Lisans Sözleşmesi ya da avukatların icat ettiği diğer janjanlı ifadeler) ile özgür lisanslar arasındaki en önemli farktır. Biri kısıtlamaları ortadan kaldırırken, diğer yeni kısıtlamalar getirir. GPL ihlali üzerine inşa edilen her türlü dava telif hakları temeline otururken, EULA davaları başka bir sürü dengesiz etkeni de beraberinde getirir: satış sonrası kısıtları, anlaşma şartları, bağlayıcılık, yazılımınızı başkasına devredememeniz, imza, vesaire, vesaire…

Sonuç olarak, Genel Kamu Lisansı (GPL) ile ilgili davalar hep özgür yazılım ve kamu lehine sonuçlanırken; EULA davaları bazen şirketlerin lehine, bazen de EULA’nın aleyhine sonuçlanmıştır. GPL açık seçiktir. Ya kurallarına uyarsınız ya da mahkemede kaybedersiniz!

EULA yani özgür olmayan işletim sistemlerinde kullandığınız Son Kullanıcı Lisans Sözleşmeleri ise bulanıktır. Sonuçtan asla emin olamazsınız.

Ri-li Oyunu

Ri-li, Genel Kamu Lisansı (GPL) altında dağıtılan, arcade türü bir oyundur. Bu uygulamanın yapımında Emacs, GCC, Gimp, SDL ve POV-Ray gibi özgür uygulamalardan yararlanıldı. Oyunda Türkçe de dâhil, tam 19 dil mevcuttur.

Ri-li, hepinizin hatırlayacağı gibi telefonlarda bulunan Snake adlı oyuna çok benziyor. Ri-li oyununun en güncel sürümü olan 2.0.1, Pardus 2009 depolarında mevcut. Paket Yöneticisi uygulamasını kullanarak, ri-li adlı pisi paketini kolayca bilgisayarınıza kurabilirsiniz.

Uygulamanın ilk açılışında karşımıza içinde birtakım dillerin bulunduğu pencere çıkacak. Bu pencereden oyunu hangi dilde oynamak istediğimizi seçiyoruz. Dil seçimini tamamladıktan sonra karşımıza aşağıdaki gibi pencere çıkacak.

Karşımıza gayet hoş bir şekilde hazırlanmış bir ayar menüsü geliyor. Bu pencereden oyunun ses oranını ve oyunu tam ekran oynayıp oynamayacağınızı seçebiliyorsunuz. Altta bulunan küçük bir not sayesinde oyun içinde kullanacağınız tuşlardan da bahsedilmiş.

Ayar menüsünden sonra karşımıza oyunun ana penceresi gelir.

Skor bölümüne tıklayarak daha önceden oynamış olduğunuz oyunların puanlarını görüntüleyebilirsiniz. Seçenekler bölümünde ise oyunun ses ve görüntü ayarlarını değiştirebilirsiniz. Seçenekler penceresi ise yukarıda bahsettiğimiz ayar menüsünün aynısıdır. Eğer sonradan değişiklik yapmak isterseniz Seçenekler menüsünden yapabilirsiniz.

Ana menüden oyna seçeneğini seçtiğinizde karşınıza oyunun zorluk seviyeleri listelenecek. Bu seviyeler kolay, orta ve zor olmak üzere üç tanedir. Bu seçeneklerden kendinize uygun seviyeyi seçip devam ederek oyun ekranıyla baş başa kalıyorsunuz.

Giderek Zorlaşan Oyun

Kısaca söylemek gerekirse, oyunumuzun amacı karşımıza çıkan raylarda trenimizi yönlendirerek vagonları toplamak. Bu iş başta kolay gelebilir fakat vagonları topladıkça kontrol ettiğiniz trenin de boyu uzuyor. Bu yüzden yolları seçerken dikkat etmelisiniz. Aksi takdirde tren çarpışabiliyor. Oyunumuzun seviyesi her oyunda olduğu gibi zaman geçtikçe zorlaşıyor. Oyun başlangıcında size sadece üç can veriliyor. Bu yüzden can kaybetmemek için dikkat etmenizi öneririm.

Oyunda tüm vagonları topladıktan sonra karşınıza bir soru yönlendiriliyor. Eğer bu soruya doğru cevap verirseniz 50 puan daha kazanabiliyorsunuz. Her bölüm sonunda kullanıcıya değişik sorular yöneltiliyor. Bu sayede oyun oynarken kendinizi bu sorularla geliştirmenizi de sağlıyor.

Oyunun diğer bir özelliği, yukarıda kısaca bahsettiğimiz gibi oyunu kapatıp tekrar açtığınızda kaldığınız yerden devam edebilmeniz. Kaydetme sorunu olmadan bu işlev gerçekleşebiliyor.

Bu güzel oyunun konusu basit olabilir ama şirin grafikler ve özellikleriyle kendini sevdiriyor. Genel olarak küçük çocuklar için tasarlanmış gibi görünse de büyüklerinde yeteneklerini deneyebilecekleri zevkli bir oyun olmuş.

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

Gwenview

Merhaba sevgili Pardus severler, yine yeni bir yazı ile karşınızdayım. Bu yazıda sizlere KDE4 ile daha yetenekli ve daha kullanışlı bir hale gelen, Gwenview Resim Gösterici uygulamasını tanıtmaya çalışacağım. Gwenview, kullanışlı bir resim görüntüleyici olmasının yanında, sağladığı eklentiler ile size resimlerinizi düzenlemede ve paylaşmada büyük kolaylıklar sağlayan bir yardımcıdır.

Dosya Yöneticisinde bir resmi tıkladığınızda, öntanımlı olarak Gwenview ile açılır ve size tüm yeteneklerini sunmaya başlar.

Gwenview Ana araç çubuğunda bulunan Gözat düğmesiyle resmin bulunduğu dizindeki tüm resimleri görebilirsiniz. Gözat düğmesi seçiliyken, fare işaretçisiyle resimler üzerinde gezerseniz, resimlerin üzerinde beliren küçük düğmeler ile resimleri seçebilir, seçimleri kaldırabilir, resimleri sağa veya sola çevirebilirsiniz. Göster düğmesine veya resim üzerine tıkladığınızda ise sadece seçtiğiniz resim görüntülenir ve resimle ilgili düzenlemeler yapılabilir.

Programın menülerinde gezerken, sizde benim kadar etkilenecek ve Gwenview’in yeteneklerini keşfedeceksiniz.

Anlatacağım ilk menü Düzen, bu menü sayesinde Resimlere Etiket düzenleyebilir ve resimleri daha sonra kolayca bulabilirsiniz. Beğeni seçeneği ile resimlerinize yıldız verebilirsiniz. Resimler, araç çubuğundaki düğmelerle olduğu gibi bu menüde bulunan seçeneklerle  de çevrilebilir/döndürülebilir.

Sonraki menümüz Görünüm, bu menü ile resimleri görüntülenmesi ile ilgili seçeneklere ulaşabiliriz. Resimleri Tam Ekran Kipi veya Slayt Göstericisiyle görüntüleyebilirsiniz. Menüde bulunan sıralama seçenekleri ile resimleri sıralar, Ayrıntı seçenekleri ile de Gözat Ekranındaki küçük resimlerin altında görmek istediğiniz ayrıntıları seçersiniz. Menüden, Ana araç çubuğundan veya F11 tuşuna basarak açacağınız Yan çubuk sayesinde, resimlerin detaylarına ve birçok özelliğe ulaşabilir, resimlerinizi düzenleyebilirsiniz. Unutmayın, Gwenview ile bir şeyi yapmanın birçok yolu vardır.

Git menüsüyle de resimler üzerinde ileri/geri gezebilir, üst dizine geçebilir veya Gwenview Başlangıç Sayfasına ulaşırsınız.

Slayt Göstericisi

Belkide en beğeneceğimiz ve en çok kullanacağımız menüye geldi sıra, Eklentiler menüsü. Kipi eklentileri ile şenlenen bu menü içinde yer alan alt menüler sayesinde Gweview’in gerçek yeteneğini keşfedeceksiniz. Sürekli yenilenen ve güncellenen eklentiler sayesinde resimlerinizi kolay ve hızlı bir şekilde güzelleştirecek, resimlerinizi yazdıracak veya dostlarınız ile paylaşacak, birkaç tıklamayla beğendiğiniz resimlerden Takvimler oluşturabileceksiniz.

Yazımıza burada son vermeden önce Gözat penceresindeki iki küçük ama işinizi kolaylaştıracak özellikten bahsetmek istiyorum. İlki pencerenin sol alt kısmında bulunan Filtre Ekle seçenekleri ile resimleri bulmanızı kolaylaştıracak bir araç. Göster penceresinde ise aynı araç, Küçük resim çubuğunu açıp kapatan bir düğmeye dönüşüyor. İkincisi ise pencerenin sağ alt kısmında bulunan ve seçtiğiniz resim ve küçük resimlerin boyutlarını değiştirmenizi sağlayacak araçlar. Bu araçlar sayesinde Resimleri pencereye sığdırabilir veya istediğiniz bir boyutta görüntüleyebilirsiniz.

Evet KDE4 ile yenilene Gwenview ile ilgili benim anlatacaklarım bu kadar. Bundan sonrası sizin keşfetme arzunuza bağlı. Pardus ile keşfetmeye ve özgürlüğün tadını çıkarmaya devam. Hepinize bol Pardus’lu günler dilerim.

Nexuiz Oyunu

FPS deyince tüm Pardus kullanıcılarının aklına UrbanTerror geliyor. Dünyada Linux kullanıcıları hangi oyunları oynar diye Google’dan basit bir arama yaptığımda ise ilk sıralarda Nexuiz geliyor.

Nexuiz, özelleştirilmiş bir Quake motoru olan Darkplace‘i kullanan ve ağ üzerinden oynanabilen FPS oyunudur. Quake ve Tournament oyunlarında olduğu gibi birbirinden farklı birçok silah kullanarak düşmanlarınızla ölümüne çarpışıyorsunuz. Nexuiz’de en iyi silahlar ve en güçlü zırhlarınızın olmasının yanında takımınızla iyi bir savaş stratejisi de geliştirmeniz gerekiyor.

Nexuiz, salt öldürme üzerine kurulmuş bir oyun değil. Nexuiz’i İnternet üzerinden kırmızı ve mavi olarak iki takıma ayrılarak, ölümüne çarpışabilirsiniz. Her takımın kendi bölgesi ve bu bölgesinde kendi bayrağı var. Benzer FPS oyunlarında da çokça tercih edilen bu oyun modunda (CTF) amaç takım bayrağını koruyup, karşı takımın bayrağını ele geçirmektir. Karşı bayrağı ele geçirirseniz veya sizin takımınızın bayrağını çalan düşman oyuncuyu öldürebilirseniz normal puanın çok üzerinde puanlar alarak skor listenin tepesine çok daha çabuk çıkarsınız.

İnternet üzerinden çok kullanıcılı modda oynarken her bölüm bitiminde sonraki bölüm için savaş arenası seçme seçeneği çıkıyor. Oyuncular haritaları oylayarak sonraki oyun haritasını seçebiliyorlar. En çok oyu alan haritayla oyuna devam ediliyor. Yeni sürümde eklenmiş olan bu özellik, Nexuiz’i diğer FPS oyunlarının önüne geçiriyor. Oynanan harita sizde yüklü değilse, oyun eksik haritayı otomatik olarak indiriyor. Böylece oyuna dâhil oluyorsunuz.

FPS oyunlarının birbirlerinden üstün yanları ya da farkları tabi ki ses ve grafik kalitesidir. Nexuiz’de silahların, mühimmatın ve savaş arenalarının detaylarındaki kalite farkı çok açık bir şekilde gözüküyor. Arka planda çalmakta olan müzik, oyuncunuzun zıplama koşma hareketleri, patlama, mermi ve parçalanma seslerindeki kalitesi insanı gerçek dünyadan kopartıyor. Oyunda ses ve grafik kalitesi bilgisayarınızın sistem özelikleri ile doğru orantılı ancak diğer üç boyutlu FPS oyunları gibi de aşırı yüksek özeliklere sahip bir sistem gereksinimine ihtiyaç duymayıp, oynamak isteyen birçok kişiyi sistem sıkıntısından kurtarıyor.

Dikkatimi çeken başka bir şey de sunucularda rastgele oynarken Türk kullanıcılar ile karşılaşma olasılığınızın epey fazla olması. Birçok FPS oyunu oynamaktayım ancak en fazla Nexuiz’de Türk oyuncularla karşılaşıyorum. Eğer birçok farklı ülkeden oyuncuların yer aldığı çok oyunculu FPS oyunlarında yalnızlık hissetmek istemiyorsanız, bunu aklınızdan çıkartmayın derim.

Oyunu kurduğunuzda Oyunlar menüsüne iki tane Nexuiz kısayolu geliyor. Biri OpenGL destekli olanı diğeri düşük sistemler için olan kısayol. Oyunu açtığınızda karşınıza oyun menüsü geliyor.

Singleplayer: Bilgisayara karşı oynadığınız daha zorlu, çok oyunculu grup oyunlarına pratiklik kazandırma amacı olan senaryo oyunları.

Multiplayer: Singleplayer’da oyun ve silahları tanıyıp, grup oyunlarına hazır olduğunuzda buradan bir sunucu seçip oyuna dâhil oluyorsunuz.

Servers: İnternet ya da yerel ağınızdaki Nexuiz oyun sunucularının ayrıntılı listesini görüyorsunuz. Listede oynamak istediğiniz sunucuya çift tıklayarak oyuna dâhil oluyorsunuz.

Create: Kendiniz bir oyun sunucusu yaratıp diğer oyuncuların size bağlanmasıyla oynuyorsunuz.

Player: Karakterinizle ilgili ayarlarınızı yapıyorsunuz.

Options

Input: Oyun kontrol ayarlarını buradan değiştirebilirsiniz.

Misc: Ses ve müzik ayarlarını buradan yapıyorsunuz.

Video: Grafik ayarlarınızı buradan yapıyorsunuz. Bu kısmı en azından kullandığınız masaüstü çözünürlüğüne getirin. Aksi halde varsayılan olarak gelen çözünürlük sizi tatmin etmeyebilir.

Effects: Oyundaki efektleri ayarlıyorsunuz.

Oyun Kontrol Tuşları

  • İleri hareket: w veya yukarı ok tuşu
  • Geri hareket: s veya aşağı ok tuşu
  • Hareket halinde sağ veya sola yönelme: Fareyi sağa veya sola hareket ettirmek
  • Sağ yan adım: d veya sağ ok
  • Sola yan adım: a veya sol ok
  • Zıplama: Enter veya boşluk
  • Çömelme: Shift
  • Kanca ile tutunma: e
  • Birincil ateş: Fare sol tuş
  • İkincil ateş: Fare sağ tuş (çoklu atış veya yakınlaştırma)
  • Silah değiştirme: 1 (Lazer), 2 (Çifte), 3 (Makineli Tüfek), 4 (Havan topu), 5 (Electro), 6 (CryLink), 7 (NexGun), 8 (Hagar), 9 (Roketatar) veya fare döner tuş
  • Silahı yere bırakma: Silme
  • Skor Durumu: TAB
  • Tüm oyunculara mesaj: t
  • Takım oyuncularına mesaj: r
  • Oyunu durdurma: Pause
  • Ekran görüntüsü yakalama: F12
  • Oyundan çıkış: F10
  • Görüntüyü küçültme: –
  • Görüntüyü büyütme: =
  • Sunucu bilgisi: i
  • Oyunda seyirci olma: F3
  • Takım menüsü: F5
  • Evet oyu: F1
  • Hayır oyu: F2
  • Haritayı başlatmak için hazır olmak: F4
  • Menülere Dönmek: ESC

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

KDE4 Masaüstü ve Efektler

KDE 4’ün pencere yöneticisi KWin, artık kendi özel efektleri ile birlikte geliyor. Yeni KWin sayesinde, Compiz veya benzeri bir yazılımı kurmadan da, uçan, sallanan, dönen pencere efektlerine sahip olabileceksiniz. Ekran kartının 3B özelliği bulunan ve sorunsuz çalışan kullanıcılar için temel efektler, kurulum sonrası açık olarak geliyor. Efektler çalışırken, 3B özelliklerinde bir sorun meydana gelirse, masaüstü efektleri otomatik olarak kapanıyor. Kullanıcı Shift+Alt+F12 tuşlarına birlikte basarak, efektleri istediği zaman kapatıp, açabiliyor. KDE 4.2 sonrasında eklenen bir özellikle tam ekran uygulamalar çalışırken, masaüstü efektlerinin pasifleşmesi sağlanıyor ama ben yinede tam ekran uygulamalarda efektleri elle durdurmanızı tavsiye ederim. Şimdi temel ayarlardan başlayarak, KDE 4 ile gelen KWin efektlerini ve masaüstü sistem ayarlarını biraz inceleyelim.

Masaüstü efektleri ayarları için, önce Sistem Ayarları’nı açıp, Genel sekmesinde bulunan Masaüstü simgesine tıklıyoruz ve istediğimiz tüm ayarları buradan gerçekleştiriyoruz.

Masaüstü Efektleri

 

Genel Sekmesi:

KDE4 Masaüstü efektlerini, buradan etkinleştirebilir veya kapatabiliriz. Geliştirilmiş pencere yönetimi seçeneğiyle, yazının ilerleyen bölümlerinde Gelişmiş sekmesinde bulunan ayarları yapabileceğiz. Gölgeler seçeneğiyle pencere altında bulunan gölgeleri aktif hale getirebiliriz. Gölge ayarlarını ise Tüm efektler sekmesinden yapabileceğiz. Çeşitli canlandırmalar seçeneğiyle masaüstü canlandırmalarını aktif hale getirebiliriz.

Bu ekranda yapabileceğimiz üç önemli ayarımız daha var.

1- Pencere değiştirme efekti: Alt tuşuna basılıyken basacağımız her Tab tuşuyla çalışan dört temel pencere değiştirme efektinden hangisini kullanacağımızı bu kısımdan seçiyoruz.

Kutu pencere seçici:

 

Resimden de gördüğünüz üzere masaüstlerinde bunan pencereler, bir kutu içerisinde yer alır ve Alt tuşu basılıyken basılan her Tab tuşu ile farklı bir pencere aktif edilir.

Şimdiki Pencereler:

 

Bu efektle tüm pencereler masaüstünü kaplar, Alt tuşuna basılıyken, Tab tuşuna her basışınızda da farklı bir pencere aktif edilir.

Kapak seçici:

 

Kapak seçici efektiyle resimdeki gibi tüm pencereler arka arkaya sıralanır ve Alt tuşuna basılıyken basacağınız Tab tuşuyla pencereler öne doğru sırasıyla değişirler.

Dönen pencereler:

 

Dönen pencereler efektiyle tüm pencerelerimizi masaüstünde sırayla döndürebiliriz. Alt tuşuna basılı tuttuktan sonra basacağımız her tab tuşuyla pencereleri dans ettirebileceğiz.

2- Masaüstü değiştirme efekti: Masaüstleri arasında gezinirken kullanabileceğimiz iki efektimiz var

Masaüstü küpü: Masaüstü küpünü seçerseniz, bir masaüstünden diğerine geçerken küp efekti kullanabilirsiniz.

 

Kaydır: Bu efekti seçtiğinizde masaüstlerinde gezerken açık pencereler, masaüstünden kayarak hareket ederler. Eğer sağdaki masaüstüne geçiş yapıyorsak masaüstü sağdan sola, soldaki masaüstüne geçiyorsak soldan sağa, aşağıdaki masaüstüne geçiş yapıyorsak aşağıdan yukarı, yukarıdaki masaüstüne geçiyorsak yukarıdan aşağı şekilden bir kayma yapacaktır.

3- Canlandırma hızı: Bu ayar ile tüm efekt ve canlandırmaların hızını istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Toplam yedi tane hız seçeneği bulunuyor. Normal hız seçeneği en idealidir.

Ekran Kenarlıkları Sekmesi:

Masaüstünüzün istediğiniz kenar veya köşesine doğru yapacağınız fare hareketiyle belirlediğiniz efekt çalışacaktır. Toplam sekiz bölge bulunuyor. Kırmızı bölge, efekt olmadığını; yeşil bölge ise efekt olduğunu belirler. Bir efekt sadece bir bölgede bulunabilir. İki bölgede bulunamaz. Eğer iki yere eklemeye çalışırsak efekt en son eklediğimiz bölgeye kayar. Efektten çıkmak için istediğimiz masaüstüne gelip sağ tuşuna tıklamamız gerekir.

 

Tüm Efektler Sekmesi:

Bu sekmede KWin ile ilgi bütün efektler, açıklamaları ile beraber bulunuyor. Burada bulunan efektleri zevkimize göre seçip kaldırabiliriz. Efektler araçlar, erişebilirlik, görünüm, güzelleştirme, odaklama ve pencere yönetimi şeklinde altı başlık altında toplanmıştır. Efektlerin sonunda bulunan,

İşaretiefekt hakkında bilgi verir.

İşarei ise efekt ile ilgili ayarları yapmamızı sağlar.

 

Araçlar

Araçlar başlığı altında iki efekt bulunuyor.

  • Boyamayı göster: Bu efektle masaüstünde güncellenen alanlar renklenecek.
  • FPS Göster: Bu efektle grafik başarımını ekranın sağ üst köşesinden takip edebilirsiniz.

Erişilebilirlik

Erişebilirlik, masaüstüne erişimi daha kolay hale getirmemizi sağlayan altı adet efekt bulunuyor.

  • Büyüt: Meta (Windows tuşu) tuşu ile * / – tuşlarına basarak, masaüstünü büyütüp / küçülte bilirsiniz.
  • Büyüteç: Fare altında kalan bölümü büyüten, balık gözü büyüteç.
  • Fareyi izle: Etkinleştirdiğinizde farenin yerini belli edeceğiniz bir efekt.
  • Keskinleştir: Masaüstünüzü keskinleştirir.
  • Negatifleştir: Masaüstleri ve pencerelerin renklerini tersine çeviren bir efekt.

Görünüm

Görünüm bölümü ise görsel efektlerin bol olduğu KDE 4 efektlerinin en eğlenceli kısmıdır. Burada pencerelerimize değişik efektler vererek masaüstü kullanımımızı eğlenceli hale getirebileceğimiz 16 adet efekt bulunuyor.

  • Açılan Pencereleri Canlandır: Yeni pencere açılışlarını canlandıran efekt.
  • Bulanıklaştır: Yarı şeffaf pencerelerin arka planını bulanıklaştıran bir efekt.
  • Fare izi: Fareyle masaüstünde çizgiler çizmenizi sağlayan bir efekt.
  • Giriş: Giriş yaparken masaüstünüzü pürüzsüzce belirginleştiren bir efekt.
  • Gölge: Pencerelerin altlarına belirlediğiniz renkte bir gölge ekler.
  • Görev Çubuğu Küçük Resim Ön izlemeleri: Masaüstünde yer alan pencerelerin küçük bir ön izleme resmini görev çubuğu üzerinde görmenizi sağlayan efekt.
  • Kaybolma: Pencerelerin gösterilirken pürüzsüz bir şekilde belirginleştiren, gizlenirken de pürüzsüzce solduran bir efekt.
  • Kaydır: Sanal masaüstleri arasında geçiş yaparken, pencereleri kaydıran bir efekt.
  • Küçültme Canlandırması: Pencerelerin küçülüşünü canlandırır.
  • Parçalara Böl: Kapatılan pencereleri küçük parçalara bölerek kapatan bir efekt.
  • Patlama: Kapatılan pencereleri patlama efekti ile kapatır.
  • Sallanan Pencereler: Pencereleri taşırken şekillerini bozan efekt.
  • Sihirli Lamba: Kapatılan pencereleri küçülüşünü ve yükselişini bir sihirli lambaya çeviren efekt.
  • Yan Küçük Resimcik: Ekranın bir kenarında pencerenin küçük bir resmini gösteren efekt.
  • Çıkış: Çıkış penceresi gösterilirken ekranı solduran efekt.
  • Şeffaflık: Farklı durumlar için pencerelere şeffaflık özelliği sağlayan efekt.

Güzelleştirme

Güzelleştirme seçeneğinde sadece masaüstüne kar yağdırma efekti bulunuyor. Şimdilik…

  • Kar: Sıcak yaz günlerinde masaüstlerinize kar yağdıran bir efekt.

Odaklama

Odaklama seçeneği, pencereleri belirli koşullarda koyulaştırmamızı sağlar.

  • Pasifleri Koyulaştır: Etkin olmayan pencereleri koyulaştıran bir efekt.
  • Yönetici Kipinde Ekranı Dondur: Yönetici hakları istendiğinde bulunduğunuz ekranı koyulaştıran bir efekt.
  • İletişim Kutusu Sahibi: Etkin iletişim kutularının sahibi olan pencereyi koyulaştıran bir efekt.

Pencere Yönetimi

Pencere Yönetimi, pencereleri yönetirken kullandığımız efektleri aktif veya pasif hale getirmemizi sağlar.

  • Dönen Seçici: Alt-Tab tuşlarıyla pencereleri çevirerek seçer.
  • Kapak Pencere Seçicisi: Alt-Tab tuşlarıyla pencereleri kapak akışı ile seçer.
  • Kutu Pencere Seçicisi: Alt-Tab tuşlarıyla pencereleri küçük resimler içinden seçer.
  • Masaüstü Izgarası: Tüm masaüstlerini bir ızgara şeklinde yan yana dizerek seçmenize yardımcı olur.
  • Masaüstü Küpü: Sanal masaüstlerini bir küpün yanları olarak gösteren efekt.
  • Masaüstü Silindiri: Sanal masaüstlerini bir silindirin yanı olarak gösteren efekt.
  • Şimdiki Pencereler: Tüm açık pencereler yan yana gösterilene kadar küçülten bir efekt.

Gelişmiş Sekmesi:

Masaüstü efektlerinin gelişmiş ayarlarını yapabileceğiniz bu sekmede, gerekli tüm ayarlar öntanımlı olarak gelmekte.

 

Fonksiyonellik denetimlerini pasifleştir seçeneği ile 3B özelliklerinde bir sorun ya da yavaşlama olduğunda, efektlerinin otomatik devre dışı kalmasını engelleyebilirsiniz.

Şimdi gelelim Masaüstü ince ayarlarına. Arka plan ayarlarında çoklu masaüstü kullanıma kadar kullandığımız masaüstü ortamında, KDE 4 ile çok fazla değişiklik yapılmış.

Çoklu Masaüstü

 

Bu menüden kaç tane masaüstü ile çalışacağımızı belirler ve masaüstlerine isim verebiliriz. Masaüstü sayısını klavye yardımıyla girebileceğimiz gibi sağındaki yukarı aşağı okları kullanarak fare yardımı ile de girebiliriz.

Ekran Koruyucu

 

Ekran koruyucularının esas amacı eskiden monitörlerin sabit renklerden etkinlemesini önlemekti. Artık teknolojinin gelişmesiyle ekranlarda bu sorun kalmadı. Ekran koruyucularının şu andaki amacı, hem eğlencelik hem de bilgisayar başında olmadığımız zaman ekran görüntülerini başkasından korumak. KDE 4’de bunun için çeşitli ekran koruyucuları bulunuyor. Bunların birkaç örneğini resimde görebiliriz.

 

Seçtiğimiz ekran korucu ayarlarını alttaki Ayarla… simgesinden ayarlayabiliriz. Hemen yanındaki simgeden ise ekran koruyucunun denemesini yapabiliriz. Ekran koruyucuyu etkinleştirmek için otomatik başlat seçeneğini etkinleştirmemiz gerekir. Etkinleştirdikten sonra gecikme zamanı aktif hale gelecek ve gecikme zamanını en az 1 dakika olarak ayarlayabiliriz.

Ekran koruyucudan çıkmak için parola istetebiliriz. Böylece bilgisayar başından olmadığımızda ekran korucu belirlediğimiz sürede devreye girecek fakat çıkmak için bizden parola isteyecektir. Bu da biz yokken bilgisayarımızın ekranını başkalarının görmesini engellemiş olur.

Ekran koruyucu çalışırken bazı masaüstü programcıklarının çalışmasını isteyebiliriz. Bunun için Ekran koruyucuda programcıklara izin ver seçeneğini aktif hale getirip ayarla ikonuna tıklayarak istediğimiz programcıkları seçmemiz yeterli olacaktır.

Başlat Simgesi

 

Bu menü meşgul imlecini ve görev çubuğu bildirimlerini ayarlarını yapabilmemize yardımcı olur. Meşgul imleci, açılan kutudan imleç hareketlerini pasif meşgul imleci, titreyen imleç ve hareketli imleç olmak üzere 3 farklı şekilde belirleyebiliriz. Aynı zamanda gecikme zamanını belirleyerek meşgul olmanın zamanını belirleriz.

Görev çubuğu bildirimleri seçeneğiyse görev çubuğunda meydana gelen olayları bize bildiren bir bildirim sistemini aktif hale getirmemizi sağlıyor. Zaman aşımı süresinde bize olayları görev çubuğu bildirir. Zaman aşım süresini kendimiz belirleriz.

Evet KDE4 ile masaüstleri eskisinden daha canlı ve eğlenceli bir hale geliyor. Pardus 2009 ile öntanımlı kullanılacak olan KDE4 henüz gelişim evresinin çok başında olmasına rağmen şimdiden sergilediği görsel şölen ile pek çok kullanıcıyı etkilemeyi başarmış görünüyor.

Teeworlds

Ciddi oyuncuların bile “yeter” dediği zamanlar vardır. Bunlara oyundan bıkma süreci diyoruz. Hem ciddi hem de biraz eğlenmek isteyen oyuncuları hedef alan bir oyundan bahsediyorum. O da Teeworlds.

Oyunumuz C++ (Eğer bu dile hâkimseniz, oyunun kaynak dosyasında değişiklikler yapabilir, yeni silahlar ekleyebilirsiniz) ile yazılmış, “Deathmatch, Capture The Flag” gibi popüler oyun tiplerini barındırıyor. Oyun tamamen çok oyunculu şekilde hazırlanmış. Ne yazık ki, tek oyunculu bölümü bulunmuyor.

OpenGL destekli bir ekran kartı sahibiyseniz, bu oyundan son grafiklerine kadar zevk alabilirsiniz. Eğer hâlâ ekran kartınızı yapılandırmadıysanız, Sistem Ayarları > Ekran > Aygıtlar’a bir göz atın.

Oynamaya Başlayalım

Her zamanki gibi paket yöneticimizden teeworlds kelimesini arattığımızda karşımıza gelen paketleri seçiyoruz. Paketleri kur dediğimizde Teeworlds sistemimize kurulmuş olacak. Diğer bir yöntemse konsola “sudo pisi it teeworlds” yazarak kurmak. Oyunu ilk açtığınızda karşınıza gelen sunucular bölümünden rahatça sunucu seçip, hemen oynamaya başlayabilirsiniz.

Karakterimizi Yaratalım

Oyuna başlamadan önce bir karakter yaratıp, diğer kullanıcılara daha korkutucu ya da şirin gözükebiliriz. Yapmamız gereken, Ayarlar bölümünden oyuncumuzu yaratmak. 0.5 sürümü için dokuz ayrı tipten karakter seçimi yapabilir, sonra ayak ve vücudumuza renkler verebiliriz. Kamera, tipi, silah değiştirilmesi, kontroller, grafik ve sesleri de buradan düzenleyebilirsiniz.

Silahlar ve Kontroller

Toplam dört tane silahımız var: Pistol, Grenade Launcher, Laser, Shotgun. Çok fazla çeşit olmasa da her silahın kendine özgü bir saldırı tipi var. Örneğin Laser ile çok uzaktan atışlar yaparken, Shotgun ile yakından çok iyi hasar verebilirsiniz. W, A, S ve D tuşlarını kullanarak ileri, geri, sol ve sağ hareketlerini yapabilir, fareyle nişan alabilir, SPACE ile zıplayabilirsiniz.

Eğer ikinci zıplama istiyorsanız, havadayken bir daha SPACE’e basın. Farenizin sol tuşuyla ateş edebilir, sağ tuşuyla etrafa zincir atabilirsiniz. Bu zincir haritadaki erişilemeyecek yerlere çıkmanızı sağlayacaktır.

Savaş Stratejisi

  1. Saldırı: Eğer kendinize zarar vermekten korkmuyorsanız, direk karşınızdakinin yanına çıkıp saldırabilirsiniz. Zincirle yakalayıp, balyozunuzla kafasına vurabilirsiniz.
  2. Savunma Tipi: Bu genellikle “CTF” bölümlerinde işe yarıyor. Bayrağı korurken elinizde Laser varsa karşınızdakinin hiç şansı yok.
  3. Saldırı-Savunma Tipi: Hem arada saldırı yapıp hem de savunma yapmaksa bir başka strateji. Burada dikkat edilmesi gereken, ikili stratejideki dengeyi koruyabilmek.

Harita Yapımı

Bir süre sonra canınız aynı haritaları oynamaktan sıkılabilir. Kendi haritanızı yapmak için çalışmalara başlayabilirsiniz. Oyunu ilk açtığınızda CTRL+SHIFT+E ile harita editörüne ulaşabilir, haritalarınızı yapabilirsiniz. Harita yapımında dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var. Bu da katman katman çalışmanız gerektiği. Katmanların sıralarını doğru ayarlarsanız, profesyonel haritalar yapabilirsiniz. Haritalarınızı denemek isterseniz bir sunucuya ihtiyacınız olacak. Son olarak haritanızı /home/kullanıcıadınız/teeworlds/maps dizininden bulabilirsiniz.

Kendi Sunucunuzu Açın

İster LAN, ister İnternet sunucusu açabilir, evden bir sunucu yayını yapabilirsiniz. Paket deposundan yüklediğiniz “teeworlds” paketi yerine kaynak paketi gerekecek. Tar.gz paketini bu adresten bulabilirsiniz. Bu tar.gz paketini bir klasöre açın. İçinde teeworlds ve teeworlds_srv diye iki tane çalıştırılabilir dosya gözükecek. O klasördeyken F4 tuşuna basın. Karşınıza konsol ekranı gelecek. Konsol’a “teeworlds_srv -f serverconfig.cfg” dediğinizde sunucunuz artık hazır olacak. İnternet’ten başkalarının sunucunuza girmesini istiyorsanız, ADSL’inizden teeworlds için port açmalısınız. Port adresini 8303 olarak ayarlamalısınız. (Öntanımlı: 8303 istenirse port’u serverconfig.cfg’den değiştirebilirsiniz.) Bundan sonra İnternet’ten IP’nizi başkalarına vererek sunucunuzu doldurabilirsiniz. Oyun tiplerine göre yapılandırmaları bu adreste bulabilirsiniz. “Serverconfig.cfg”de harita bölümü bulunacak. Burada kendi haritanızın adını yazarak haritanızı başlatabilirsiniz. Sunucunuzdayken F2 tuşuna basın. Sizden RCON şifresi isteyecek. RCON şifresi, “Serverconfig.cfg” dosyasında önceden belirlediğiniz şifredir. Artık bu konsoldan oyunculara mesaj yazabilir, istediğinizi sunucudan atabilir, oyun tipini ve haritayı değiştirebilirsiniz. Bazı komutlarsa:

  • status” > Oyuncuların IP’sini, id’lerini çıkarır.
  • kick id” > bu “id”, status dediğinizde çıkan “id”lerdir.
  • brodcast mesaj” > Büyük yazılarla oyunculara mesaj gönderir.
  • say“mesaj” > Oyuncuların birbirine mesaj göndermesini sağlar.
  • change_map *” > Harita değiştirir.
  • game_type *” > Oyun tipini değiştirir.

Diğer komutları görmek için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.

Şu an için gördüğüm kadarıyla Türk sunucu bulunmuyor. Özgürlükİçin topluluğu yönetiminden acilen bir sunucu istiyoruz! 🙂

Artık Teeworlds ile ilgili her şeyi biliyorsunuz. Eğlenceyi bekletmeyin!

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

Pardus 2009 Duyuruldu!

TÜBİTAK UEKAE bünyesinde geliştirilen ve herkesin kolayca kurup kullanabileceği, Linux tabanlı bir işletim sistemi Pardus’un son sürümü Pardus 2009, kullanıcılarla buluştu. Pardus 2009’un Kurulum CD’sinde bir masaüstü kullanıcısının gereksinim duyacağı her türlü yazılım bulunuyor. Pardus 2009, bilgisayar teknolojileri hakkında temel bilgiye sahip olan ve kişisel bilgisayarlarını klasik ihtiyaçları için kullanabilen tüm kullanıcıları hedefliyor.

Pardus Projesi’nin daha hızlı, kaliteli ve yepyeni bir masaüstü deneyimi sunan son sürümü Pardus 2009, kullanıcılarla buluştu. YALI ve PiSi’de yapılan iyileştirmeler ile kurulum hızı iki kat artan Pardus 2009, ortalama bir bilgisayara 15 dakikada kurulabiliyor. Ayrıca kurulu sistemde son yapılan güncellemeleri geri almak, silinen önyükleyiciyi tekrar yüklemek gibi kurtarma ve sorun giderme işlemleri de yeni YALI ile yapılabiliyor.

Geliştirilen önbellek sistemi ile Paket Yöneticisi ve PiSi artık çok daha hızlı çalışıyor. PiSi’nin paketleme sisteminde yapılan iyileştirmelerle artık paketler ortalama yüzde20 daha az yer kaplıyor. Öntanımlı olarak delta paket desteğinin açık olduğu Pardus 2009’da paket kurma ve güncelleme işlemleri daha az ağ bağlantısı kullanıyor ve çok daha hızlı yapılıyor. Paket bileşenlerindeki değişiklikler ile artık Paket Yöneticisi’nde istenen araçları bulmak da çok daha kolay.

Sorunsuz ve hızlı bir açılış

Pardus  kullanan sistemlerin açılışı YALI’da güncellemeler ve açılış sisteminde yapılan iyileştirmelerin yanı sıra, temel teknolojileri olan PiSi ve COMAR’a eklenen yeni özellikler sayesinde çok daha hızlı gerçekleşiyor. Pardus 2009’un sunduğu yeni özellikler arasında uzak dosya sistemleri altyapısı için yapılan iyileştirmeler de göze çarpıyor.

Bağlanılan ağı hızlı bir şekilde değiştirebilen Ağ Plasma Programcığı ile sistem servislerini yönetme ve durumlarını masaüstünden takip etmeye yarayan Servis Plasma Programcığı da Pardus 2009 için yeni hazırlanan araçlar arasında yer alıyor. Bütün Pardus yönetim araçlarının yeni KDE4 teknolojileri ile uyumlu çalışacak şekilde gözden geçirilmiş ve iyileştirmeler yapılmış sürümleri de Pardus 2009’da dikkat çeken özelliklerden.

Üstün dosyalama sistemi

Pardus için yapılan geliştirme ve iyileştirmeleri içeren en son kararlı KDE sürümü KDE4, Pardus 2009 ile öntanımlı olarak geliyor. Ayrıca tüm KDE yazılımları da yeni KDE ile uyumlu en güncel sürümleri ile Pardus depolarında yer alıyor. Her bileşenin masaüstünde herhangi bir yere konumlanabildiği ve özelleştirilebildiği Plazmoid teknolojisi, masaüstü ile tam uyumlu Strigi arama teknolojisi, masaüstü ortamı ile bütünleşik efektler ve uzaktan erişim gibi pek çok özellik içeren yeni nesil dosya sistemi yöneticisi Dolphin, kullanıcıları bekleyen yeniliklerden sadece birkaçı.

Yeni nesil dosya sistemi Ext4 de Pardus 2009 ile birlikte öntanımlı dosya sistemi olarak geliyor. Ext3 ile kıyaslandığında hem dosya sistemi yetenekleri açısından hem de dosya sistemi kısıtlamaları açısından çok daha üstün olan Ext4, aynı zamanda Ext3’ten çok daha hızlı çalışıyor. Yepyeni Pardus aracı Sistem Yöneticisi ise sistem genelinde klavye haritası, sistem dili, zaman dilimi gibi temel ayarların çok daha rahat yapılabilmesini sağlıyor.

Pardus, teknolojilerindeki yeniliklerin yanında birçok güncellemeyi de içeriyor:
* KDE 4.2.4
* Linux çekirdeği sürüm 2.6.30.1
* OpenOffice.org ofis araç seti 3.1.0.6
* Firefox internet tarayıcı 3.5.1
* Gimp 2.6.6
* Xorg 1.6.2
* Python 2.6.2
* Texlive 2008
* GCC 4.3.3
* GLIBC 2.9

Neden Pardus 2009?

Herkesin kolayca kurup kullanabileceği, Linux tabanlı bir işletim sistemi olan Pardus 2009, kullanıcıya bir işletim sistemiyle yapılabilecek her şeyi sunuyor. Hızlı, güvenli ve kararlı altyapısı ile Pardus 2009, kullanıcılar için özgür yazılımın kapılarını ardına kadar açıyor. Pardus 2009, bilgisayar teknolojileri hakkında yüzeysel bilgiye sahip olan, kişisel bilgisayarlarını klasik ihtiyaçları için kullanabilen ve yapmak istedikleri için hangi uygulama ya da donanımı kullanacağını seçebilen “bilişim okur yazarı” tüm genel kullanıcıları hedefliyor. Pardus 2009 kullanmak için kullanıcının bir sistemin arka planının nasıl çalıştığı hakkında fikir sahibi olması gerekmiyor, sadece ihtiyacına yönelik uygulamayı bulabilmesi ve kullanabilmesi yetiyor.

Pardus 2009 daha yeni

Pardus 2009, kullanıcılara daha önce yaşadıkları masaüstü deneyimlerinden çok daha fazlasını yaşatacak özgür bir masaüstü ortamı olan KDE 4.2 ile birlikte geliyor. İhtiyacı olan her şeyi kullanıcının elinin altına getiren KDE, son derece hızlı ve verimliliği artırıcı bir çalışma alanı sunuyor. KDE içinde temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayan her türlü araç sunuluyor. Pardus 2009 içinde kullanılan KDE 4.2 sürümünün en ilgi çekecek parçalarından biri ise plazma programcıkları. Kullanıcı, Pardus 2009 ile kurulu gelen yüzlerce plazma aracından birini seçerek, bilgisayarının masaüstüne yeni işlevler katabiliyor. Hava durumu, not kağıtları veya RSS aboneliklerini masaüstünden takip edebiliyor, hatta isterse masaüstüne bir analog saat bile ekleyebiliyor.

Pardus 2009 daha kolay

Pardus 2009’un kurulumundan sonra kullanıcıyı karşılayan Kaptan programı, artık eskiye oranla çok daha becerikli. Kullanıcı, Kaptan ile masaüstünü yapılandırabiliyor, görev çubuğunun yerini, duvar kağıdı ve temasını seçebiliyor, kolayca İnternet bağlantı ayarlarını yapabiliyor. Akıllı arama seçenekleri ve çevrimiçi Pardus’a ilk adım turunu da içeren Kaptan, kullanıcıya yüzlerce özgür yazılımı içeren Pardus katkı deposunu sistemine ekleme olanağı da tanıyor.

Kullanıcının bilgisayarını daha kolay kullanmasını ve yönetmesini amaçlayan çok sayıda özgün teknolojiyle donatılan Pardus 2009, kablolu veya kablosuz ağlara bağlanmak ise diğer işletim sistemlerine göre çok daha kolay. Kullanıcı, bu yönetim araçlarının hepsini ve daha fazlasını 2009 sürümü ile birlikte daha da gelişen yönetim arayüzlerinde bulabiliyor. Gelişmiş ağ yöneticisiyle oluşturulan profillerde farklı bağlantılar için sabit IP, farklı DNS sunucusu gibi farklı ayarlara tek bir tuşla geçilebiliyor ve kolayca İnternet’e bağlanılabiliyor.

Pardus 2009 daha hızlı

Pardus kullanıcıya, paket depolarında bulunan binlerce yazılımın tek bir tıkla bilgisayara kurulabilmesi olanağını da sunuyor. Bu yazılımlar, hiçbir ayar yapmadan ve uğraşmadan, PiSi paketlerinin paket yöneticisini kullanarak, tek tuşla bilgisayara yüklenebiliyor. Kullanıcıya tek kalan ise menüde yeni kurduğu programın simgesini bulup çalıştırmak oluyor.

Pardus 2009 ile gelen en devrimci yeniliklerden biri de Pardus yazılım depolarından yapılacak güncellemeler için tüm bir yazılımın baştan indirilmesine gerek kalmaması. Örneğin, kullanıcının MP3 dinlediği programın yeni bir sürümü çıktı. Yeni sürümü İnternet’te aramak, bulmak, indirmek, eski sürümü kaldırmak ve yeni sürümü kurmak için bir sürü “next” tuşuna basmaya gerek kalmıyor. Pardus Paket Yöneticisi, tüm güncellemeleri kullancının ayağına getiriyor. Üstelik bütün programı yeniden indirmeye de gerek yok, çünkü eski sürüm ile yeni sürüm arasındaki farkı, yani küçük bir delta dosyasını indirmek yeterli oluyor. Pardus 2009’un bu yeni özelliğiyle, güncellemeler yüzde 90’a varan oranlarda küçülüyor. Bir başka deyişle Pardus 2009, kotalı İnternet kullanıcısının limitlerini de koruyor.

Pardus 2009 tam donanımlı

Pardus 2009 Kurulum CD’sinde bir masaüstü kullanıcısının gereksinim duyacağı her türlü yazılım bulunuyor. İnternet araçları, ofis paketi, her tür görsel, müzik, film için oynatıcı ve düzenleyiciler, oyunlar ve daha birçok şey. Dünyanın en çok tercih edilen özgür ofis paketi OpenOffice.org, CD/DVD yazıcısı K3b, profesyonel grafik düzenleyicisi Gimp, İnternet tarayıcısı Mozilla Firefox, çok sayıda müzik ve video oynatıcısı da Pardus 2009’la beraber geliyor.

Pardus 2009’u hemen indirmek için Pardus ftp sunucularına uğrayabilirsiniz.

DigiKam

DigiKam 1.0

Merhaba sevgili dostlar, bu yazıda sizlerle, KDE 4 ile yenilenen ve geliştirilen fotoğraf yönetim yazılımı DigiKam 1.0 izlenimlerimi paylaşacağım. Bildiğiniz üzere KDE 3.5 ile birlikte de kullanılan DigiKam, KDE 4’ün o benzersiz güzelliğinde yeniden hayat bulmuş. KDE 4 ile birlikte kullanabileceğiniz DigiKam 1.0 sayesinde, bilgisayarınızda, taşınabilir depolama aygıtınızda ya da fotoğraf makinenizde bulunan resimleri depolamak, resimleri etiketlemek ve onları daha da güzelleştirmek artık çok kolay.

Eğer DigiKam’ı daha önce kullanmadıysanız, bu yazıdan sonra en azından bir kere deneyeceğinizi ve kendisinden bir daha kopamayacağınıza eminim.

Öncelikle, Pardus 2009 ile gelecek olan DigiKam 1.0, kullandığım en sorunsuz sürüm diyebilirim. Bu sürümde birçok hata düzeltilmiş ve yenilikler eklenmiş. DigiKam 1.0’ı ilk başlattığınızda sizi karşılayacak sihirbazla DigiKam’ın temel ayarlarını kolayca yapabiliyoruz. Yeni koleksiyonlar eklemek ve diğer ayarları yapmak için de çok şık bir ayar yöneticisi, yeni DigiKam ile sizi bekliyor.

DigiKam 1.0’ın ayarlarını kurcaladıktan ve albümlerinizi oluşturduktan sonra, albümlerinizi rahatlıkla görüntüleyebilir, resimleri dizinlere veya zaman çizgisine göre sıralayabilirsiniz. Sağda bulunan araç çubuğuyla resimleriniz hakkında bilgiler alabilir, onları etiketleyebilir, beğeninizi belirtmek için resimlere yıldız verebilirsiniz. İstediğiniz resim üzerine tıklayarak resmin büyük halini kolayca görebilir; menülerde yer alan düzenle seçeneğiyle resimlerinizle ilgili değişiklikleri hızla yapabilir; kameranız, taşınabilir disk ve belleğinizden resimlerinizi rahatlıkla aktarabilirsiniz.

Menülerdeki Düzenle seçeneği sayesinde birçok profesyonel ayarın, çok kolay bir şekilde birkaç tıklamayla yapılabildiğini sizler de fark edeceksiniz. Gelişmiş DigiKam resim düzenleyicisi sayesinde resimlerinizden birer sanat eseri oluşturmanız hiç de zor değil.

İşte size basit ama etkili sonuç veren birkaç süs ve filtre örneği. Siz de süs ve filtreler ile resimlerinizi değiştirmeye çekinmeyin, kurcalayacağınız ayarlar siz onaylamadan ve kaydetmeden resminiz üzerine yazılmıyor.

Çerçeve Süsü

Resimlerinize DigiKam içinde bulunan çerçevelerden istediğiniz birini ekleyebilir, çerçevenin boyutlarını kolayca düzenleyebilirsiniz.

Metin Süsü

Resimlerinizi üzerilerine yazacağınız notlarla daha kolay hatırlanır yapmak istiyorsanız, tek yapmanız gereken, DigiKam resim düzenleyicisiyle resminize metin yerleştirmek. Süsle menüsünde yer alan bu özelliği seçtiğinizde, sağda açılacak bölüm sayesinde istediğini metni, resminiz üzerine kolayca yerleştirebilirsiniz.

Doku Süsü

Düzenleyicinin Süsle menüsünde bulunan Metin uygula seçeneği ile resimlerinize onlarca doku arasından seçtiğiniz dokuyu uygulamak çok kolay. Kabarma seçeneği ile dokunun belirginliğini de ayarlayabilirsiniz.

Bozulma Efekti

Düzenleyicinin Efektler menüsünde bulunan bozulma efektleri ile eğlenceli resimler elde edebilirsiniz. İstediğiniz bozulma türünü seçin, resim üzerinde yer alan dikey/yatay kılavuz çizgilerini kaydırarak bozulma yönünü seçin, son olarak da yineleme ve seviye ayarları ile eğlenceli fotoğraflara sahip olun.

Siyah&Beyaz

Renk menüsünde bulunan Siyah&Beyaz seçeneğiyle resminizi, eski resimlere dönüştürebilir, Siyah&Beyaz resimlerden oluşan bir albüme yapabilirsiniz.

Renk Efektleri

Renk menüsünde bulunan bu seçenek ile resimlerinize şık renk efektleri ekleyebilirsiniz. Süs ve efektlerden de bahsettiğimize göre yazımızı burada bitirebiliriz diyorum. Ama bitirmeden önce de şunu eklemezsem olmayacak; Pardus 2009 ile gelecek olan son sürüm DigiKam 1.0, dışarı fotoğraf aktarma yeteneği ve eklenecek yeni efektleriyle sizi etkilemeye devam edecek. Pardus 2009 ve DigiKam’ı beklediğinize değecek.

Mutlu kalın, Pardus kullanın.

Battle Tanks Oyunu

Küçüklüğümde atari salonlarına pek gittiğim söylenemez. Ailem kötü şeylere alışmamam için beni bu tarz mekânlara yollamazdı. Çoğu arkadaşım harçlıklarını atari salonlarında bitirirken ben derslerime çalışırdım (aferin bana). Arada tek tük gittiğim zamanlarda ise oynamayı becerebildiğim BTanks gibi oyunları oynardım. Helikopterlere ve tanklara daha o yaşta hayran olmuştum.

Bir oyun seçmek için paket yöneticisini açtım. Ne kadar çok oyun var! Listeyi yavaş yavaş aşağıya kaydırırken karşıma BTanks çıktı. Eski heyecanım bir anda canlanıverdi. Oyunu hemen indirdim ve oynamaya başladım. Gözüme ilk çarpan çizimleri oldu. Menü tasarımı bir yerden tanıdık gelse de çizimler profesyonel işiymiş gibi duruyordu. Müzikleri ücretsiz dağıtılan bir oyun için epey iyi durumda, üstüne oynanabilirliği de eklenince oyuna kendinizi kaptırıveriyorsunuz. Şimdi oyunun özelliklerine göz atalım:

Multiplayer: Geliştiriciler bizlere çok oyunculu oynama olanağı vermişler. LAN bağlantısı, İnternet üzerinden oynama, ekranı ikiye bölme ve ayrıca karışık mod ile oynamak mümkün. Karışık modu kullanırken sunucuda ekran bölünerek iki kişi oynarken diğerleri LAN üzerinden oyuna bağlanabiliyor.

Platform bağımsız: Dergimizi takip eden ve Pardus dışı dağıtımları kullanan okuyucularımızda bu oyunu oynayabilirler. Ben Pardus üzerinde oynamanızı tavsiye ederim ;).

Ücretsiz ve Açık Kaynak: Evet, oyun tamamen özgür. GPL lisansı ile dağıtılıyor. İsterseniz kaynak kodlara göz atabilir ve C++ üzerindeki ustalığınızı konuşturarak oyunu geliştirebilirsiniz.

Eski Bir Tat…

Oyunun geliştiricileri, arcade türü oyunları benden daha çok seviyorlarmış. Sizlere arcade oyunlarının en güzel yanlarını sunmayı vaat ediyorlar.

Bu genel özelliklerin yanında oyun içinde üç çeşit tanka, dört çeşit cephaneye, altı çeşit rokete, 13 çoklu oyuncu haritasına ve daha birçok özelliğe sahip oluyorsunuz. Oyun gamepad ve klavyeyle oynanabiliyor. Oyun sırasında tankınızı yön tuşlarıyla hareket ettiriyorsunuz. Ateş etmek içinse sol “Ctrl” tuşunu kullanabilirsiniz. Aracınıza uygun özel silahları aldığınız takdirde bu silahları da sol “Shift” tuşu ile ateşleyebilirsiniz.

İlk başlarda haritayı öğrenmeye çalıştıktan sonra zaman geçtikçe özel silahları toplamaya dikkat edin. Sağ üst köşedeki haritayı kontrol ederek düşmanlarınızın yerini belirleyin. Kalabalık gruplara saldırmamaya dikkat edin. Tehlikeye düşmeden yakaladığınız yalnız düşmanları haklayın. Kalabalık mekanlardan olabildiğince hızlı uzaklaşın zira kimin kimi vurduğu belli olmuyor. Eğer aracınız yok olursa F1 tuşuyla içerisinden çıkabiliyorsunuz. Bazı yerlerde bu durum için özel araçlar oluyor, isterseniz onlara binebilirsiniz. Arcade türü oyunları sevenler mutlaka bu oyunu denemeli.

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

KNemo

Uzunca bir süredir Pardus kullanıyorum ve yavaş yavaş tanımaya başlıyorum. Tabii bu işi hızlandırmak için bir kullanım kılavuzu olmadığından çoğu şey el yordamıyla oldu. Geçenlerde Pisi’yi kurcalarken KNemo diye bir paket gördüm. Küçükken okuduğum bir romanda Kaptan Nemo diye bir karakter vardı, sanırım Denizler Altında 20.000 Fersah adlı bir çocuk romanıydı, birden sempatimi uyandırdı.

Kuralım bakalım neymiş? Ağ yöneticisi diyor, sanırım İnternet ile ilgili. İndirince Programlar menüsünde İnternet sekmesine yerleşmiş, demek doğru düşünmüşüm. Çalıştırınca karşımıza yapılandırma modülü çıkıyor, demek ayarları buradan yapıyoruz.

En üstteki ağ arayüzlerini izlemek için KNemo kullan kutusunu tıklayınca, masaüstünün alt sağ tarafında üç işaret eklendi. Aygıtlar sekmesini görüyoruz hemen, solda alt alta dört isim ağ araçlarımızı gösteriyor. Bunların davranış biçimleri ve simgelerini tek tek ayarlayabiliyoruz. Burada wlan0 kablosuz ağlar için kullanılıyor, üstteki boşluğa istediğimiz takma adı yazabiliriz, burada kablosuz yazmışım ben, ayrıca alttaki simge setlerinden de uygun olanı seçiyoruz, böylece atamalarımızı yaptık.

Yukarıdaki takma isim ne işe yarıyor? Sağ alttaki simgenin üzerine imlecimizi getirince takma isim beliriyor, isim yazmamışsak boş bir kutucuk çıkıyor, karışıklığı önlemekte fayda var değil mi?

İpucu sekmesinde sol sütundakilerden lazım olanı sağ sütuna taşırsak alt sağdaki simgelerin yanına bu bilgiler de eklenir, artık keyfinize kalmış, vazgeçerseniz sağdan sola taşırsınız, kaybolur.

Çeşitli sekmesinde ses ayarları yapılıyor, tuşa basınca bir sürü ses arasından bildirim seslerini deneyerek bulabilirsiniz, eğlenceli bir şey! Ha, bu arada, bu uygulama ağa bağlı olup olmadığınızı görsel ve işitsel olarak size bildirmeye yarıyor, onu söylemeyi unuttuk! Trafik Çizicisi dediği şey ağdan aldığımız ve gönderdiğimiz verilerin grafik olarak gösterilmesini sağlıyor, buradan sütunların rengini ayarlamak mümkün.

İşte bazı ayarlarını yaptık. Bunları kaydedip çıkıyoruz ve masaüstündeyiz. Sağ altta ikonlarımız işlerini yapmaya başladı. Bunların üzerine sağ tıklayınca iki önemli komut hazır, isterseniz ayarları değiştirebilir ya da Trafik İzleyicisi’ni başlatabiliriz. Bakalım trafik nasılmış? Trafik İzleyici böyle bir pencere işte. Renklerden biri gelen, diğeriyse giden trafiği izliyor. Pencereyi kenarlarından çekiştirerek büyütüp küçültebiliriz, sadece üstünde isim olarak gerçek adı çıkıyor, takma adı burada çıkmıyor.

Eh, yeterince karıştırdım, benden bu kadar.

Daha fazlasını isteyen dostlar biraz da kendileri karıştırsın, haydi kolay gelsin, sağlıcakla…

Savage: The Battle For Newerth Oyunu

Vahşi çağlarda, uygarlığın çöküşünün ardından bir lider meydana çıkacak; uygarlığın yeniden kurulması için. Tartışmasız insan egemenliğinin hüküm sürdüğü günler artık geride kaldı. Büyük çarpışmalar yaşanmış, hissedebiliyorum.

Ölüm dansı ve savaş davulları çalmaya başladı, duyabiliyorum…

Çok uzun zaman önce, sadece en güçlülerin, en dayanıklıların ve en şanslıların hayatta kalabildiği o zor zamanlarda, göçebe insanlar ayakta kalabilmek için hiç durmaksızın mücadele ettiler. Doğadaki tüm yaratıklar ise, insafsız insan elinin doğaya dokunuşunun, insanların doğayı talan etmesinin ve doğal kaynakların umarsızca sömürülmesinin cefasını çektiler.

Ophelia. Jaraziah’ın genç kız kardeşi. Gün geçtikçe yaşadığı toplumdan biraz daha farklı olduğunu düşünmeye başlayan genç bir kız. Zamanla sahip olduğu özel bir yeteneği olduğunu fark etti; yaratıklarla iletişim kurabilmek. İlk zamanlarında zorlanmıştı ama zamanla bu konuda kendini geliştirebildi. Yaşadığı toplumdaki kimselerin karşılaşması halinde korkup kaçacağı ya da gözünü kırpmadan kanını akıtacağı yaratıklara şefkatle yaklaştı ve içinde insan korkusu taşıyan hırçın yaratıklara bile sevgi göstermesini bildi. Aradığı barışı ve huzuru insanlardan uzakta, el değmemiş bölgelerde, evcilleştirilmemiş yaratıkların arasında buldu. Kendi insanlarına olan nefreti ise ruhunu zehirledi ve insanlığa ait iyi izleri de kaybetti.

Bir gece, ansızın nefret beslediği insanlardan uzaklaşmak için evinden kaçtı; iletişim kurabildiği ve ona yardım edebilecek birçok hayvanın rehberliğiyle insanların ayak basmadığı topraklara doğru kaçtı.

Ophelia’nın kaçışının üzerinden on yıl geçmiştir. İnsanoğlu, Ophelia’nın erkek kardeşi Jaraziah’ın önderliğinde hız kesmeden gelişmeye, ilerlemeye adamıştır kendini. Ancak, bölge sınırlarından rahatsız edici haberler gelmektedir; bu topraklar üzerinde yaşam süren birçok yaratık, insanoğluna karşı kuvvetlerini birleştiriyorlardı. Yeni bir kavim, esrarengiz ve güçlü bir liderin önderliğinde hareket ediyordu. Kimi yaratıklar, insanoğlunun yabancısı olmadığı yaratıklardı. Ancak, insanoğlu bazılarıyla ilk kez yüz yüze gelecekti; öncekilerden daha tuhaf, daha akıllı ve daha ölümcül. Bu yeni ırk, insanlarla savaşmanın yeni yollarını geliştirmiş heybetli bir savaşçı topluluğuydu. Gelen diğer bir haber ise; bu yeni ırkın daha önce eşi benzeri görülmemiş teknikler geliştirdiğiydi. Newerth topraklarında sadece alimlerin tasvir edebildiği bu teknik “büyücülük” olarak adlandırılırdı.

Yaratıklar artık sık sık sınırlardan içeri sızmakta, tecrit edilmiş yerleşim birimlerine saldırılar düzenlemekte ve hemen hemen her saldırdıkları yerleşim biriminin tamamını yerle bir etmekteydiler. Sağ kalanlar ise şahit oldukları vahşeti ve bu yaratıklara liderlik eden kraliçeyi anlatıyorlardı. Bu kraliçe, uzun yıllar önce basit bir yerleşim bölgesinde bir gece ansızın kaybolan, sırra kadem basan Ophelia’nın ta kendisidir. İnsanlar ve yaratıklar arasında amansız savaş, aynı zamanda iki kardeşin arasındaki son bulmaz çatışmanın da bir yansımasıydı.

Yukarıda okuduğunuz hikâye, Newerth’te hiç bitmeyen savaşların altında yatan sebebin aslında ta kendisi. Eğer okuduğunuz bu hikâyenin ardından siz de benim gibi senaryosu iyi yazılmış sağlam bir RPG (ki yazının ilerleyen bölümlerinde “rol yapma oyunları”ndan bu şekilde bahsedeceğim) bekliyorsanız, bu oyunun o oyun olmadığını söylemeliyim. Ancak bana inanın ki oynamaktan oldukça keyif aldığım bir oyunu anlatmaktayım sizlere. Evet, tek kişilik bir senaryosu ne yazık ki yok ama çok oyunculu olarak oynanan bir oyun için gerçekten başarılı bir yapım. Hem Linux, hem Mac OS X hem de Windows sürümlerinin olması da aynı zamanda dünya üzerinde oynayan birçok oyucusu olduğu anlamına geliyor.

İlk kez 2001 senesinde duyurusu yapılan ve 2003’te oyuncu beğenisine sunulan oyunumuzun, 2006 senesinde ise tamamen ücretsiz bir sürümü tekrardan oyunculara sunuldu ve o günden bugüne halen birçok oyuncusu var. Benim burada tanıttığım sürüm ise SFE, yani Savage Full Enhancement olarak isimlendirilen,oyunun hayranlarından oluşan bir topluluk tarafından oyunun içeriğinin genişletildiği bir paket. Ne gibi bir ek içerik sağlandığını ilerleyen satırlarda anlatacağım.

Farklı Oyun Türlerinin Başarılı Harmanı

Savage – The Battle for Newerth için hem RPG (Rol Yapma Oyunu),hem FPS, hem de RTS (Gerçek Zamanlı Taktik) ögeleri barındıran ve bana sorarsanız bunların yeterince başarılı bir biçimde harmanlanabildiği bir oyun denilebilir. Hemen örneklendirmek gerekirse, takımınızın Commander’ı (yani takım kumandanı) olursanız, oyun bir anda RTS’ye dönüşüyor; Warcraft III ve benzeri birçok oyunda olduğu gibi doğal kaynakların peşine düşüyorsunuz, bu kaynakları idareli bir biçimde kullanıyorsunuz, gerekli birimleri üreterek ve geliştirerek güçlenmeye ve üssünüzü düşmana karşı ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Oraya buraya maden çıkarmaya gönderdiğiniz işçilerin yanında diğer oyuncuları da görüyor ve onlara ne yapmaları gerektiği ile ilgili basit talimatlar veriyorsunuz. Bu talimatlara uyup uymamak oyuncunun inisiyatifinde. Diğer oyuncular ise, kumandanın tercihleri doğrultusunda geliştirilen silahların ve teknolojilerin kısıtlı bir kısmını yanına alarak savaş naraları atabilirsiniz.

Savaşa Hazırlıklı Başlamalısınız

Söz bir şeyleri satın almaya gelmişken, bunun altında yapılabileceğini ve nasıl altın kazanılabileceğinden birazcık da olsa bahsetmek gerekir. Üssünüzün civarını gezerseniz kesilebilecek sürüyle hayvan göreceksiniz. Bu hayvanları öldürdüğünüz vakit üstlerinden bazı durumlarda altın kesesi düşürüyorlar. Evet, ne yazık ki balık tutarak kazanamıyoruz, her şey yakıp yıkmayla, kesip biçmekle sonlanıyor bu dünyada. Hayvanları kesmenin haricinde, işçiler gibi madenleri kazar ve bunu üssünüzün en temel binasına bırakırsanız (ki yazının ilerleyen kısmında binalardan da bahsedeceğim) sizin de cebinize cüzi bir miktar bırakılıyor. Tabi yaratıkları keserken ya da madenden taş, altın çıkarırken para kazanmanın yanında tecrübe puanı (Xp, yani “experience”) da ediniyorsunuz. Bu tecrübe puanları aslında Quake gibi iyi bilinen FPS oyunlarında frag kavramından yani öldürdüğünüz oyuncu sayısından biraz farklı. Hiçbir oyuncu öldürmeseniz dahi, azıcık da olsa tecrübe puanı ediniyorsunuz ve doğal olarak da en çok tecrübe puanını düşman oyuncuları haklayarak kazanıyoruz. Ancak, düşmanı kesmektense takımına destek çıkıp; üssünüzün gelişimi için binaların inşasına işçilerle beraber siz de katılıyorsanız, sadece oyuncu keserek puan kazanan birinin yanında sizin de hakkınız yenmemeli. Bu sebeple son derece adil bir puanlama sistemi düşünülmüş.

Bir sunucuya bağlandığımızda bir takım seçmemiz isteniliyor. İstersek insanların (humans) takımına, istersek de yaratıkların (beasts) takımına katılabiliyoruz. İnternet üzerinden kurulan sunucularda istenilirse iki taraf da aynı ırktan olabiliyor (insanların insanlara saldırmasından bahsediyorum) ya da birbirine düşman dört takım olabiliyor. Bir sunucuda en fazla 64 oyuncu oynayabiliyor ki bu epey iyi bir oyuncu sayısı. Açıkçası, oyunda kumandan olmaktansa er meydanına çıkmayı daha çok sevdiğimden ve er meydanını sona bırakmak istediğimden, öncelikle oyunun RTS yönünü biraz anlatayım.

Bir Orduyu Yönetmek Tecrübe İster

Nasıl mı? Şöyle ki; idareli doğal kaynak kullanımı, eldeki sınırlı miktardaki doğal kaynakla üssünüzü savunma, askerlerinizin ihtiyaç duyacağı teknolojileri olabildiğince hızlı bir biçimde araştırma ve kullanıma açılabilmesi. Bir de üssün düzenli bir biçimde kurulması şart. Oynadığım bazı oyunlarda düzensiz kumandanlar yüzünden bir binanın öteki tarafına gidebilmem için üssümüzün yarısını yürümem gerekti.

Her iki ırkın da yapılarının ve birimlerinin isimleri ve görünüşleri değişse de aslında birbirlerinin aynısı sayılırlar. Bunu bilmekte fayda var. Öncelikle insanların üs gelişimine bakacak olursak, Garrison (Garnizon), Guard Tower (Savunma Kulesi) ve bir iki birim haricinde altından çok Kırmızı Taş’lara (Red Stone) ihtiyacınız olacak. Oyun alanında altın madeninden çok kızıl taş madenlerine rastlayacaksınız. Zaten bu madenleri elinizde bulundurmak için karşı takımla büyük mücadele halinde olacaksınız. Herhangi bir madene rastladığınız vakit hemen yanına bir Garrison inşa etmek zorundasınız. Hem maden buraya toplanabilsin hem de oyuncularımız öldükten sonra er meydanına buradan dâhil olabilsin, boşu boşuna yol tepmekle zaman kaybetmesin.

Üssünüzün en temel binası, hiç şüphesiz ki Stronghold (bir anlamda “kale” denilebilir). Sadece bir kere inşa edilebilen bu binanın yıkılması durumunda yenilmiş oluyoruz. Bu binadan İşçi (Worker) üretebiliyoruz.

Yeterince doğal kaynak edindikten sonra binaların kapasitelerini genişletebiliyoruz. Örneğin, oyunun başlangıcında birinci seviyede olan Stronghold, üçüncü seviyeye kadar kapasiteleri yükseltilebiliyor. Üçüncü seviyeye ulaşan bir Stronghold ile oyuncular daha gelişmiş oyuncu sınıflarıyla oyuna dâhil olabiliyorlar, oyuncu sınıflarına da daha sonra değineceğim.

İhtiyaç duyacağımız inşalar

Stronghold (Kale), en önemli inşamız demiştik. Buradan işçi üretebilir, Savage (Barbar) ve Legionnaire (Lejyoner) savaşçı sınıfının eğitimini yapabiliriz. Ölen oyuncular bu inşalardan tekrardan oyuna dahil olabilirler (ki buna “spawn” da denilir). Aynı zamanda oyuncular çarpışmadan bol ganimetle (yani altın toplayarak geldiğinizde) döndüğünde buradan yeni silahları satın alabilirler.

Garrison’dan (Garnizon) da bahsetmiştik; doğal kaynaklar burada toplanıyor ve oyuncular bu noktalardan oyuna dâhil olabiliyorlar. Tıpkı Stronghold’da olduğu gibi buradan da silah temin edebilirsiniz.

Arsenal (cephanelik), silah teknolojilerinin geliştirildiği yer. Burada geliştirilen ve kullanabileceğimiz silahlara da biraz sonra değineceğim.

Research Center (Araştırma Merkezi), silahlar haricindeki eşyaların, yani can paketlerinin ya da bombaların araştırıldığı bina.

Siege Workshop (Kuşatma Araçları İmalathanesi), Ballista’nın (büyük ok atabilen mancınık) ve Catapult’un (büyük taş atabilen mancınık) araştırma – geliştirme merkezi.

Electrical Factorium, elektrikli saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina.

Chemical Factorium, kimyevi saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina.

Magnetic Factorium, manyetik saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina. Bu ve önceki iki fabrikanın bize sağladığı teknolojiler, savaşçılara ikinci ve üçüncü seviye güçlü silahlar sağlamakta.

Monastery (Manastır), Chaplain’in (bir çeşit papaz) ve onun İyileştirme (Heal) ve Diriltme (Revive) yeteneklerinin araştırıldığı bir inşa.

Guard Tower (Savunma Kuleleri), üssümüze akın eden düşman birimlerini geri püskürtmek için inşa etmemiz gereken kuleler. Daha sonra Mortar Tower, Shield Tower ya da Shock Tower olarak geliştirilmeleri mümkün.

Şimdi ise yaratıkların üs gelişimine göz atalım.

Lair (insanların “ağıl” ya da “in” olarak isimlendirdikleri bu yapılar, Yaratıklar için daha çok “tapınak” gibi yerler oluyor), yaratıkların en önemli yapılarından biri ve insanların Stronghole inşasıyla aynı amaca hizmet ediyor. Ölen oyuncular burada yeniden hayat buluyor ya da gelip buradan gerekli malzemeleri satın alabiliyor. Ayrıca tıpkı insanların birimi olan Stronghole’daki gibi, Sub-Lair’ın eksikliği halinde doğal kaynaklar burada toplanıyor.

Sub-Lair ise yaratıkların doğal kaynaklarını topladıkları yapı. Buradan ölen oyuncular tekrardan oyuna dâhil olabilir ya da savaş malzemelerini satın alabilirler. İkinci seviyeye yükseltildiğinde Stalker, üçüncü seviyeye yükseltildiğinde de Predator birimlerinin keşfi buradan yapılabiliyor.

Nexus, birinci sınıf saldırı yeteneklerinin araştırılıp geliştirildiği yapı. İnsanlarda bu kategoride yay kullanıyorken, yaratıklar zehirli pençeler kullanıyor.

Arcana olarak adlandırılan yapıda, savaşta kullanılabilecek sihirli malzemeler ve özel yetenekler keşfediliyor.

Charm Shrine (bir çeşit mabet), xx ve Behemonth isimli birimlerin araştırıldığı ve eğitiminin yapıldığı birim. Bu yapı için insanların Siege Workshop olarak bildiğimiz inşalarının bir dengi denilebilir.

Strata Shrine, hava büyülerinin araştırıldığı bir yapı. Frosts Bolts, Tempest ve Lightning büyüleri bu yapının kurulmasıyla araştırılabilir ve kullanılabilir hale geliyor.

Fire Shrine, ateş büyülerinin araştırıldığı bir yapı. Ember, Blaze ve Fireball büyüleri de burada araştırılıyor.

Entropy Shrine isimli yapıda da Chaos Bolt, Surge ve Rupture büyüleri burada araştırılıyorken, Gateway (açılan büyülü geçitler) büyüsü de buradan yapılıyor.

Buradaki büyüler daha çok doğal enerji üzerine kurulu.

Sanctuary olarak bilinen yapının özelliği ise savaşçıların ihtiyaç duyacakları kalkanların burada araştırılması. Aynı zamanda Shaman (Şaman) sınıfı ve şamanların kullanabildiği Resurrection / Revive (yani dirilteme) büyüsü de burada keşfediliyor.

Spire ise yaratıkların savunma yapıları. Bu yapı aslında bir ağaç ve büyü gücüyle düşmanları üssümüzden uzak tutuyor. Üç değişik şekilde geliştirilmesi mümkün. Healing Spire yakınındaki yapıları ve birimleri iyileştirirken Flame Spire da düşmana ateş toplarıyla karşılık verir.

Ve Savaşçılarımızı Tanıma Vakti

Bir kumandanın neler bilmesi gerektiği kısmını geçtikten sonra, artık savaşçı birimlere ve bu birimlerin kullanabildiği silahlara geldi sıra. İnsanlardan başlayacak olursak eğer, bu ırkı seçen bir oyuncunun seçebileceği altı değişik savaşçı sınıfı var. Tabii ki oyunun başlarında sadece bir tanesini seçebiliyor, daha sonrasında da kumandanınız tamamlayabildiği araştırmalar ve sizin paranız doğrultusunda seçebileceğiniz sınıfları seçebiliyorsunuz.

Örneğin ilk savaşçı sınıfı olan Nomad’lar (Göçebeler), en basit savaşçı birimidir ve 250 yaşam puanına (Health) sahiptirler. Bu birimle oynayabilmek için bir ücret ödenmesi gerekmiyor.

Ardından Savage (Barbar) sınıfı gelir. Eskiden savaşçı kabilelerinin birer üyesi olan bu barbarlar, yetenekli savaşçılardır ve 400 yaşam puanına sahiptirler. Bu savaşçıyı seçebilmek için Stronghold’daki araştırmaların yapılması gerekir. Bu birimle oynamanın bedeli 2500 altın.

Legionnaire (Lejyoner) sınıfı ise birliğin kalbidir. Genç yaştan itibaren savaş için eğitilen bu iri cüsseli birimler 550 yaşam puanına sahipler. Bu savaşçının seçebilmesi için de Savage’da olduğu gibi; Stronghold’daki araştırmaların yapılması gerekir. Bu birimle oynamanın bedeli 4.000 altın.

Chaplain (Rahip) sınıfı iyileştirme ve diriltme yeteneğine sahip birimlerdir. 300 yaşam puanına sahiptir. Bu birimin seçilebilir olması için Monastery kurulmalıdır. Bu birimle oynamanın bedeli 1.500 altın.

Balista’lar için çok büyük oklar atabilen mancınıklar diyebiliriz. Uzun menzile ve iyi bir hasar gücüne sahip olan bu birim 1.000 yaşam puanına sahiptir. Balista ile aynı kategoriye alabileceğimiz Catapult ise daha da ağır hasar vermekte ve 3.000 yaşam puanına sahip. Balista’nın bedeli 4.000 altın iken Catapult’un bedeli 7.500 altındır.

İnsanların kullanabildiği dört adet silah var ve bu silahların tesirleri de birinci seviyeden üçüncü ve son seviyeye doğru artıyor. Birinci seviye silahların hepsi ücretsizken seviyeleri arttıkça sahip olmanız için ödeyeceğiniz bedel de artıyor. Silahlardan bahsedecek olursak;

Hunting Bow (Avcılık Yayı) herhangi bir araştırma – geliştirmeye gerek kalmadan, oyunun ilk saniyelerinden itibaren ücretsiz sahip olabileceğiniz temel bir silah. Bunun bir üst seviyesi olan Crossbow (Arbalet veya Tatar Yayı) ise daha etkili bir silah ve bedeli 100 altın. Üçüncü ve son seviye yay olan Marksman’s Bow (Nişancı Yayı) ise ufak dürbünüyle çok uzun bir görüş alanına sahip, çok iyi bir hasar puanına sahip ve bedeli 1.250 altın. İnanın, buna değiyor.

Scattergun (Kısa Namlulu Av Tüfeği) ise barut ve manyetiğin bir arada kullanıldığı silahlardan ilki. Ufak metal parçalarını düşmanımızın suratına yaptırmayı hedefleyen bu silah, uzun menzilde neredeyse hiç etkili değil ama kısa menzilde epey ölümcül. İkinci seviye silahımız Repeater (ki bu silah için “Küçük Mitralyöz” dersek bence yanlış olmaz) ise Scattergun’dan daha etkili ancak kesin bir yöne doğru ateş edebildiği söylenemez ve 250 altın. Bu sınıfın son örneği Coil Rifle (Misket Tüfeği) ise çok ağır hasar verebiliyor ve bedeli 500 altın.

Discharger, ateş tuşuna basılı tuttuğunuz süre içerisinde bir miktar akımı depoluyor ve depoladığı bu akımı bir anda karşınızdakinin –isabet ettirebilirseniz tabi– suratına suratına salıveriyor. Eğer isabet ettirebilirseniz, ölümcüldür.

Ettiremezseniz, şansınız pek de yerinde olmayabilir. İkinci silahımız Flux Gun ise tetiği çektiğimiz an içindeki yüksek gerilimiyle karşımızdakini kızartıyor ve bunun bedeli 250 altın. Pulse Cannon ise etkili enerji topu silahı ve bedeli 500 altın.

Incinerator, bir çeşit alev silahı ve sadece yakın menzildekilere etki edebiliyor. İkinci seviye silah olan Mortar ise düştüğü yerde patlayan kimyasal bombalar atan bir silah. Launcher da uzun menzilli bir roket atar olarak anlatılabilir.

İnsanların savaşçı sınıfları ve malzemelerinden sonra sıra Yaratıklara geldi. Behemoth haricindeki tüm savaşçı birimleri normalden daha hızlı koşarken dört ayak üzerinde koşuyorlar.

Scavenger (Leş Yiyici), yaratıkların en basit savaşçı sınıfı ve 250 yaşam puanına sahip. Bu savaşçı türünün soyu köpeklere dayanıyor.

Stalker (İz Sürebilen Avcı) ise öldürme konusunda çok yetenekli bir kedigil. 400 yaşam puanı var ve bu savaşçı sınıfıyla oynayabilmek için 2.500 altın gerekiyor.

Predator (Yırtıcı Hayvan), iri cüsseli ve dayanıklı olan bu savaşçı sınıfının kökeni kadim ayı ırkına dayanır. Evrim geçiren ve iki ayak üstünde de yürüyebilen ayıdan bozma bu savaşçıların 550 yaşam puanı var ve bedelleri 4.500 altın.

Shaman (Şaman) sınıfı ise Orphelia tarafından gizemli büyüler konusunda eğitilen bir savaşçı sınıfı. İyileştirme, diriltme yeteneğine sahip ve 250 yaşam puanı olan bu savaşçıların bedeli 1.500 altın.

Summoner, fiziksel bir yeteneği olmasa da çok güçlü büyü yeteneğine sahip bir sınıftır. 330 yaşam puanı vardır ve 5.500 altın gerektirir.

Behemoth, oyun içerisinde oynanabilir en büyük cüsseli yaratıktır. Ortalama bir binadan daha yüksek ebatlara sahip olan bu sevimsiz şeyin kökeni fillere dayanır (lütfen nasıl olabileceğine dair mantıklı bir yanıt aramayın). Ağaçları kökünden sökebilen ve hantal olan bu çirkin şeyin 4.250 yaşam puanı vardır ve 7.500 altın değerindedir. Vereceğiniz her altına da değecektir, inanın.

Savaşçı sınıflarından sonra şimdi de kullanılan silahlara ve büyülere geldi sıra.

Venomous, oyuna başlar başlamaz sahip olduğunuz bir yetenek. Zehirli pençelerle düşmanının vücudunu parçalamanın yanı sıra onları zehirliyor da.

Carnivorous yeteneği de düşmana her vuruşunuzda yaşam puanınızın biraz da olsa artmasını sağlıyor.

Chaos Bolt, Surge ve Rupture büyüleri Entropy Shrine’ı inşa etmemiz halinde kullanabildiklerimiz. Chaos Bolt oldukça düşük hasar gücü olan bir büyüyken, Surge tam anlamıyla hedeflediğimiz noktayı vurabildiğimiz bir büyü. Rupture de tam hedeflenen noktadan ziyade daha çok çevreyi etkileyen bir büyü ama aralarındaki en etkilisi.

Frost Bolts, kristalize buz parçacıkları ile karşımızdakini etkileyebileceğimiz bir büyü. Tempest ile hedefe karşınızdakine ufak bir yıldırım şoku yaşatırken Lightning ile gökten şimşekler indirerek düşmanımızı kızartabiliriz.

Ateş büyülerinden Ember ise oldukça zayıf bir ateş topu büyüsüyken, Blaze büyüsüyle aynı etkiye sahip ama seri bir şekilde ateş topları atabiliyoruz. Fireball içinse gerçekten etkili bir ateş topu büyüsü denilebilir.

Savaşın Son Bulmadığı Topraklarda Gün Batımını İzlemek Güzeldir

Her iki ırkın da inşa ettiği yapılardan, kullandığı silahlardan bahsettik. Sıra oyunun teknik özelliklerinden bahsetmeye geldi. Oyunun görsel yeteneklerinden bahsedecek olursak eğer, Silverback isimli bu grafik motoru gerçekten başarılı. Yeterince hızlı bir donanımda, tüm görsel detayları en dibe vurduğunuzda inanın gözleriniz kamaşıyor. Gerçekten! Hatta öyle ki, oyunda batmakta olan güneş gerçekten gözünüzü kamaştırıyor ve o parlaklığın içerisinden seçmekte zorlandığınız siyah bir cisim size saplandığı vakit, bunun bir ok olduğunu ve öldüğünüzü ancak anlayabiliyorsunuz. Linux üzerinde bu görsel kaliteye sahip oyunlar epey ender. Kaldı ki, Nvidia GeForce FX 5200 ekran kartıyla detayları kısarsanız, belki göz kamaştırıcı değildi ama gene de tatminkâr bir görsel kalitede bu oyunu oynayabildim.

Kurulum

Oyuna nasıl kavuşacağınıza gelirsek, yapacaklarınızı sırasıyla belirtelim.

  • İlk olarak buradan 151 MB boyutundaki .*tar.gz dosyası indirilir ve arşiv dosyası ev dizini altında uygun bir klasör altına açılır.
  • Ardından buradan indireceğimiz yama dosyası, az önce oyunu arşiv dosyasından çıkardığımız dizine çıkarılır ve aynı isimdeki dosyaların üzerine kopyalanır.
  • Oyunun bulunduğu klasördeki silverback.bin dosyasına çalıştırma izni verilir (konsoldan chmod +rwx silverback.bin komutuyla yapılabilir)
  • Son olarak, konsoldan verilecek olan ./savage.sh komutuyla oyuna girebilirsiniz.

Herkese iyi oyunlar dilerim.

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

PyQt Dersleri – 1

Atölye bölümümüzün açılmasıyla beraber yayınlamaya başlayacağımız PyQt dersleri yazı dizisinde, Qt görsel arayüz kitaplığının Python ile kullanılabilmesini sağlayan PyQt4 ile kolay ve hızlı bir şekilde görsel arayüze sahip yazılım geliştirmeyi öğreneceksiniz. Dersleri daha iyi anlayabilmek için, öncelikle İnternet’te kolayca bulabileceğiniz Python dili ve nesne yönelimli programlama hakkındaki kaynakları okumanız faydalı olacaktır.

Neden PyQt?

Çoğu programlama dilinde, aylar önce kendi ellerinizle yazdığınız bir koda tekrar baktığınızda kodun ne yaptığını anlamakta güçlük çekersiniz. Python’da ise bu durum farklıdır. Python’un sadeliği sayesinde kodun ne yaptığını anlamak epey kolaylaşır ve bu sayede büyük projelerde kodun yönetimi kolaylaşır. Qt arayüz kitaplığının tutarlılığı, zengin belgelendirmesi ve her platformda göze hoş görünen uygulamalar oluşturmayı sağlaması, projelerimde bu kitaplığı kullanmamdaki en büyük etken olmuştur. Qt, grafik arayüz kitaplıklarının yanında pek çok yardımcı kitaplık ve araç da içermektedir. Qt ile birlikte gelen modüllerin bazıları ve araçlar aşağıda verilmiştir:

  • QtCore -> Grafik arayüze ihtiyaç duymayan temel bileşenler
  • QtGui -> Grafik arayüz
  • QtNetwork -> Ağ ve İnternet
  • QtSql -> Veritabanlarıyla bilgi alışverişi
  • QtOpenGL -> OpenGL kullanarak grafik kartıyla hızlandırılan uygulamalar için
  • QtScript -> Uygulamanıza kolayca betik desteği kazandırır
  • QtSvg -> SVG dosyalarını görüntüler
  • QtXml -> XML dosyalarını işlemede kullanılır
  • Designer -> Grafik arayüz tasarımı
  • Assistant -> Qt Belgeleri arasında dolaşmak için
  • Linguist -> Çeviri işleri için

Buradaki modüllere ek olarak 2008 yazında çıkacak olan Qt’nin 4.4 sürümü Phonon ve Webkit modüllerine de sahip olacak. Phonon ile video dosyalarını görüntüleyip sesleri çalabilmeniz mümkün olduğu gibi, Webkit sayesinde standartlara en uyumlu web sayfası görüntüleme motoru da elinizin altında olacak. Bütün bu modüllerin platform bağımsız çalışacağını düşünürsek, Qt’nin bu alanda yeni bir çağ başlattığını görebiliriz.

Kurulum

Pardus kullanıyorsanız, Paket Yöneticisi’nden PyQt4 assistant-qt4 designer-qt4 ve linguist-qt4 paketlerini kurarak tam bir PyQt4 geliştirme ortamına sahip olabilirsiniz. Aynı paketler diğer dağıtımlarda da python-qt4 adıyla yer alıyor. Diğer işletim sistemleri içinse kurulum dosyalarını buradan indirebilirsiniz: http://www.riverbankcomputing.co.uk/pyqt/download.php

Şimdi PyQt4 ile gelen araçları kısaca inceleyelim:

Designer

Daha önce de belirtildiği gibi Designer, grafik arayüzleri tasarlamak için kullanılıyor. İlerleyen bölümlerde designer ile neler yapılabileceğini ayrıntılı olarak işleyeceğiz.

Assistant

Tüm Qt belgelendirmesine bu aracı kullanarak erişebilirsiniz. Assistant, ne kadar tecrübeli olursanız olun, geliştirme süreci boyunca sürekli olarak açık kalması gereken bir yardımcıdır. Normalde C++ geliştiricileri için hazırlanmış olan Assistant, programınızı Python ile yazsanız bile çok faydalıdır.

Linguist

Yüzünü pek sık görmeyeceğiniz bu araç, çok dil destekli olarak geliştirdiğiniz yazılımları İngilizce dışında dillere çeviren kişilere kolaylık sağlıyor.

İlk Uygulama: Merhaba Dünya

Bu bölümde, hiçbir işe yaramayan, sadece “Merhaba Dünya” başlıklı bir ana pencereden oluşan bir PyQt4 uygulamasını inceleyeceğiz.

Örneği çalıştırmak istiyorsanız sevdiğiniz bir metin düzenleyicisini kullanarak aşağıdaki kodları merhaba.py adlı bir dosyaya kaydedin:

#!/usr/bin/python
# -*- coding: utf-8 -*-

import sys
from PyQt4 import QtGui

def main():
    app = QtGui.QApplication(sys.argv)

    mainWindow = QtGui.QMainWindow()
    mainWindow.setWindowTitle(u"Merhaba Dünya")
    mainWindow.show()

    return app.exec_()

if __name__ == "__main__": main()

Bu arada, programınızı yazarken bazı geleneklere sadık kalmanızı öneririm. Bunlara uyduğunuz takdirde kodunuz her düzenleyicide aynı şekilde görünecektir, böylece farklı bir düzenleyici kullanmanız gerektiğinde güçlük çekmeyeceksiniz. Metin düzenleyicinizde; tab karakteri yerine boşluk kullanarak, sekme genişliğini 4 boşluğa çevirerek, Python girinti kipini kullanarak ya da bunlara benzer isimdeki ayarları yaparak programınızı Python geleneklerine daha uygun yazabilirsiniz.

Şimdi programdaki satırları tek tek inceleyelim:

#!/usr/bin/python

Bu satır Python betiğimizin kolayca çalıştırılabilmesine ve diğer programlar tarafından Python betiği olarak tanınmasına yarıyor.

# -*- coding: utf-8 -*-

Bu satırda ise programımızın pek çok dilin karakter setinin bir arada kullanılmasını destekleyen UTF-8 karakter kodlamasını kullanacağını belirtiyoruz.

import sys

Burada Python’un standart sys modülünü yüklüyoruz. Qt4 programımıza konsoldan verilen parametreleri gönderebilmek için bu modüldeki argv’yi kullanacağız.

from PyQt4 import QtGui

Grafik arayüzü olan bir program yapacağımız için QtGui modülünü yüklüyoruz.

def main():

Bu satır Python yorumlayıcısına ana fonksiyonumuzu tanımlayacağımızı belirtiyor.

app = QtGui.QApplication(sys.argv)

Arayüzü olan her Qt uygulamasının olmazsa olmaz bileşeni QApplication nesnesidir. Bu satırda app adında bir QApplication nesnesi oluşturuyoruz ve buna konsoldan gelen parametreleri veriyoruz. Kullanıcılar, konsoldan verilen parametrelerle uygulamanızın kullandığı tema gibi bazı özellikleri değiştirebilirler. QApplication ve diğer tüm Qt sınıfları ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Assistant’tan alabilirsiniz.

mainWindow = QtGui.QMainWindow()

Ana penceremiz burada oluşturuluyor.

mainWindow.setWindowTitle(u"Merhaba Dünya")
mainWindow.show()

Burada ise ana penceremizin başlığı Merhaba Dünya yapılıyor ve ardından pencere gösteriliyor. Buradaki u”Merhaba Dünya”da olduğu gibi karakter dizilerinin başında u karakterini kullanarak İngilizce’de olmayan karakterlerin düzgün görünmesini sağlayabilirsiniz.

return app.exec_()

Grafik arayüzlü programlar, arayüzlerini sunabilmek için sürekli çalışır durumda olup işlemciyi meşgul ederler. Bu satır, programımızın çalışır durumda kalmasını sağlayan döngüyü başlatıyor.

if __name__ == "__main__":
    main()

Bu satırlar ise Python betiği çalıştırılmak istendiğinde main() fonksiyonunun çalışmasını sağlıyor.

Şimdi gelelim çalıştırmaya… PyQt programımızı çalıştırmak için çeşitli yöntemler mevcuttur:

  • Konsolda python merhaba.py komutunu kullanabilirsiniz.
  • merhaba.py’yi sağ tıklayınca gelen menüde Birlikte aç > Diğer‘i seçip çalıştırılacak programın adı yerine pythonyazabilirsiniz.
  • Kullandığınız masaüstünün özelliklerini kullanarak bir başlatıcı oluşturabilir ve komut olarak python merhaba.pyverebilirsiniz. Böylece sadece bu başlatıcıyı tıklayarak programınızı çalıştırabilirsiniz.

Daha karmaşık bir örnek

Bu örneğimizde, metin dosyalarını açıp düzenleyerek kaydetmeye yarayan bir metin düzenleyicisi yapacağız.

Arayüzün hazırlanması

Designer’da Dosya menüsünden Yeni’yi tıklayarak bir Main Window oluşturalım. Ana penceremize Dosya, Yardım menülerini ve QTextEdit parçacığını ekleyelim. Dosya menüsünün altına Yeni, Aç, Kaydet, Çıkış; Yardım menüsünün altına da Düzenleyici Hakkında ve Qt Hakkında eylemlerini ekleyelim. Eklediğimiz QTextEdit parçacığının ekran görüntüsündeki gibi tüm pencereyi kaplaması için, parçacığı seçtikten sonra Form menüsünden Izgara içerisine yerleştir‘i seçelim. Son olarak da ana penceremizi seçip Özellik düzenleyicisinden windowTitle‘ı Düzenleyici olarak değiştirelim ve dosyayı mainwindow.ui adıyla kaydedelim.

Kodların yazılması

Öncelikle ana penceremizi hayata geçirecek kodları, daha sonra ise programı oluşturacak kodları yazalım. Qt Designer ile hazırladığımız ui dosyasını PyQt uygulamasında kullanabilmek için çeşitli yöntemler mevcuttur:

  • PyQt4’ün uic modülü kullanılarak .ui dosyası program açıldıktan sonra yorumlanabilir. Bu yöntem kısmen yavaş olmakla beraber sağladığı tek kolaylık projedeki dosya sayısını azaltmaktır.
  • PyQt4 ile birlikte gelen pyuic4 aracını kullanarak pyuic4 mainwindow.ui -o ui_mainwindow.py komutuyla .ui dosyasını ui_mainwindow.py adındaki bir Python betiğine dönüştürebilirsiniz. Dönüşüm işlemi, program çalışması sırasında gerçekleşmediği için bu yöntem çok daha hızlıdır. Bu yöntemde oluşturduğunuz python betiğini üç farklı yaklaşımla programınızda kullanabilirsiniz: basit yaklaşım, tek miraslı yaklaşım, çok miraslı yaklaşım. Yaklaşımlar hakkındaki ayrıntılı bilgiyi Assistant’ta Home > Qt Designer Manual > Using Forms and Components bölümünden edinebilirsiniz.

Bu örneğimizde, kodu göze en hoş görünen ve düzenleme yapması en kolay yaklaşım olan, çok miraslı yaklaşımı kullanacağız. Çok miraslı yaklaşımda, oluşturduğumuz bir sınıfta hem pyuic4’ün ui dosyamızdan oluşturduğu sınıfı, hem de Qt’nin bir sınıfını miras alan yeni bir sınıf oluştururuz. Sonuç olarak mainwindow.py dosyamızın ilk hali şöyle olacaktır:

#!/usr/bin/python
# -*- coding: utf-8 -*-

from PyQt4 import QtGui
from ui_mainwindow import Ui_MainWindow

class MainWindow(QtGui.QMainWindow, Ui_MainWindow):
    def __init__(self):
        QtGui.QMainWindow.__init__(self)
        self.setupUi(self)

Kodları satır satır inceleyelim:

class MainWindow(QtGui.QMainWindow, Ui_MainWindow):

Bu satırda MainWindow adında bir sınıf oluşturuyor ve bu sınıfı oluştururken Qt’nin QMainWindow sınıfını ve ui dosyamızdan pyuic4 ile oluşturduğumuz Ui_MainWindow sınıfımızı miras alıyoruz.

def __init__(self):
    QtGui.QMainWindow.__init__(self)
    self.setupUi(self)

Bu satırlar MainWindow sınıfımızdan yeni bir nesne oluşturulduğunda çalışacaktır. Öncelikle QMainWindow’un kendi oluşturucusunu çağırıyor ve ardından Ui_MainWindow‘un içindeki setupUi‘yi çağırarak ana pencerenin istediğimiz hale gelmesini sağlıyoruz.

Bu kodları kullanan bir main.py dosyası ise tıpkı ilk örneğimizdeki gibi olacaktır:

#!/usr/bin/python
# -*- coding: utf-8 -*-

import sys
from PyQt4 import QtGui
from mainwindow import MainWindow

def main():
    app = QtGui.QApplication(sys.argv)

    mainWindow = MainWindow()
    mainWindow.show()

    return app.exec_()

if __name__ == "__main__":
    main()

Bu şekilde yazdığımız programı çalıştırmak için python main.py komutunu vermemiz yeterli olacaktır. Programı bu haliyle çalıştırdığınızda göreceğiniz gibi sadece Designer’da hazırladığımız pencereyi oluşturduk ve gösterdik. Pencereye işlev katmak için mainwindow.py dosyasını aşağıdaki gibi düzenlemeliyiz:

#!/usr/bin/python
# -*- coding: utf-8 -*-

from PyQt4 import QtCore
from PyQt4 import QtGui
from ui_mainwindow import Ui_MainWindow

class MainWindow(QtGui.QMainWindow, Ui_MainWindow):
    def __init__(self):
        QtGui.QMainWindow.__init__(self)
        self.setupUi(self)
        self.fileName = None

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_actionYeni_triggered(self):
        self.fileName = unicode(QtGui.QFileDialog.getSaveFileName(self, u"Düzenlenecek dosyayı seçin", ".", u"Metin dosyaları (*.txt)"))
        file = open(self.fileName, 'w')
        file.write(self.textEdit.toPlainText())
        file.close()
        self.actionKaydet.setEnabled(True)
        self.textEdit.setEnabled(True)
        self.statusBar().showMessage(QtCore.QString(u"%1 dosyası oluşturuldu").arg(self.fileName))

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_actionA_triggered(self):
        self.fileName = unicode(QtGui.QFileDialog.getOpenFileName(self, u"Düzenlenecek dosyayı seçin", ".", u"Metin dosyaları (*.txt)"))
        file = open(self.fileName, 'r')
        self.textEdit.setText(unicode(file.read()))
        file.close()
        self.actionKaydet.setEnabled(True)
        self.textEdit.setEnabled(True)
        self.statusBar().showMessage(QtCore.QString(u"%1 açıldı").arg(self.fileName))

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_actionKaydet_triggered(self):
        if self.fileName is None:
            self.fileName = unicode(QtGui.QFileDialog.getSaveFileName(self, u"Düzenlenecek dosyayı seçin", ".", u"Metin dosyaları (*.txt)"))
            file = open(self.fileName, 'w')
            file.write(self.textEdit.toPlainText())
            file.close()
            self.statusBar().showMessage(QtCore.QString(u"%1 kaydedildi").arg(self.fileName))

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_action_k_triggered(self):
        self.close()

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_actionD_zenleyici_Hakk_nda_triggered(self):
        QtGui.QMessageBox.about(self, u"Düzenleyici Hakkında", u"Metin dosyalarınızı düzenler.")

    @QtCore.pyqtSignature("bool")
    def on_actionQt_Hakk_nda_triggered(self):
        QtGui.QMessageBox.aboutQt(self)

Bu şekilde yazdığımız zaman Qt’nin autoconnect özelliği sayesinde metodlarımız otomatik olarak sinyallere bağlanacak ve dolayısıyla menüden bir eylemi tıkladığımızda bu dosyadaki ilgili metodumuz çalışacaktır. Sinyal kavramından kısaca bahsetmek gerekirse; grafik arayüzü kullanırken yaptığımız her işlem (fareyi kımıldatmak, bir yere tıklamak, klavyedeki bir tuşa basmak) bir sinyal yayar ve eğer bu sinyali bir kod parçasına bağlamışsak, sinyal her yayıldığında bağladığımız kod parçası çalışır. PyQt’de her nesnenin kendine özgü sinyalleri bulunur. Bunların ne olduğunu ve sinyal kavramı hakkındaki detaylı açıklamayı yine Assistant’tan okuyabilirsiniz. Autoconnect’in düzgün çalışması için metodun başına, sinyalin gönderdiği parametrenin türünü @QtCore.pyqtSignature(“parametrenintürü”) şeklinde belirtmelisiniz. Bunun hemen altına def on_sinyalgönderennesne_sinyalinadı(self): yazarak sinyal geldiğinde ne yapılacağını belirtiriz. Eğer bağlayacağımız sinyal birden fazla parametre gönderiyorsa, bunları virgülle ayırarak belirtebiliriz.

Dikkat ederseniz bu örnekteki programımızda dosyayı açarken ve kaydederken bu işlemlerin başarılı olup olmadığını kontrol etmedik. Dosya işlemlerinde Qt’nin mis gibi QFile sınıfı dururken Python’un dosya fonksiyonlarını kullandık. Üstüne üstlük bir de arayüz metinlerini Türkçe yaparak programımızın diğer dillere çevrilmesini engelledik. Tabi ki burada böyle göstermemin nedeni örneğin küçük boyutlu kalabilmesiydi. Siz, gerçek hayatta kullanılacak programlarda bu hataları yapmamaya dikkat edin. Bunlara rağmen metin düzenleyicimiz, QTextEdit kullandığımız için geri alma, kopyalama ve yapıştırma gibi işlemlere doğuştan sahip olacaktır.

Bir sonraki konumuz programımıza dil desteğinin ve simgelerin nasıl ekleneceği olacak. Görüşmek üzere.

OpenCity Oyunu

Günlük koşuşturmanın içerisinde okul, iş derken arada kaybolduğunuzu, artık Pardus’u sadece çalışma amaçlı kullandığınızı mı fark ettiniz? “Evet” dediğinizi duyar gibiyim. Artık buna dur demenin vakti geldi. Hemen şimdi paket yöneticinizi açın ve Pardus’un tam size göre geniş oyun yelpazesinden bir oyun seçin. Elbette, herkesin oyun tercihleri farklı.

Eğer “Ben simülasyon seviyorum ve kendi şehrimi kendim kurmak istiyorum.” diyorsanız, OpenCity tam size göre. Oyunu kurduktan sonra Pardus menüsünden Programlar->Oyunlar yoluyla ulaşabilirsiniz. OpenCity ilk bakışta biraz karışık bir oyun olarak gözükse de, alışma evrelerinden sonra tadına varacağınızdan ve tutkunu olacağınızdan eminim.

Genel kullanım

Oyunu ilk açtığınızda karşınıza yeşil büyük bir alan geliyor. Altında ise sırasıyla mevcut paranız, nüfusunuz ve tarih yer alıyor. Bina, yol ve benzeri yapıları inşa etmek için kullanılan ve sağ tıklamayla kolayca ulaşılabilen bir menü var. Ana menü sayabilecek bu menüde inşa edilecek ev, fabrika, yol gibi yapılara ait seçeneklere ulaşıp, oyunun genelini bu menü sayesinde yönetiyoruz. Haydi şehrimizi kurmaya başlayalım.

Yol inşaatı

Her şeyden önce temel olarak yolları yapmanız ve şehrinizin nasıl bir yapıya sahip olacağını planlamanız gerekiyor. Başlamak için sağ tıklayarak menüyü açıp yol simgesine tıklayın. Daha sonra tıklayıp sürüklemek suretiyle yolları kurmaya başlayabilirsiniz. Ancak uyarmalıyım ki; oyuna ilk başladığınızda şehrinizi küçük bir şehir olarak düşünün, çünkü elinizde kısıtlı bir miktarda para olacak.

Bölgelere Ayırma

Bu oyun sayesinde şehir kurup geliştirmenin hiç kolay olmadığını öğreneceğiz. Bu tür oyunlarda oyuncu kafasında bir plan çizer ve ona göre ilerler. OpenCity bu planlama kısmına yardımcı olmak için büyük bir yardımcı sistem sunuyor. Bilmemiz gereken bir diğer temel değer de bölgeler. Üç adet farklı bölge tipi var;

  • Yeşil: Yerleşim bölgesi
  • Mavi: Ticari bölge
  • Sarı: Endüstriyel bölge

Bölge menüsüne ulaşmak için ana menüdeki yeşil renkteki eve tıklamamız yeterli. Bölge menüsünde üç bölgeye ait seçenekler ve ana menüye dönüş düğmesi bulunuyor. Küçük bir ipucu olarak; başlangıçta yerleşkeleri ve ticari bölgeleri eşit, endüstri bölgelerini biraz daha büyük alanlar olarak seçin. Yukarıda basit bir yerleşim plan örneği var.

Elektrik sağlama

Şehrinizi hayata geçirmek için gereken bir diğer işlem ise şehre elektrik sağlamak. İki adet elektrik kaynağı mevcut; Nükleer bir reaktör ve kömür santrali. Ana menüden sarı düğmeye tıkladığınızda üç adet düğme görüyorsunuz. Santraller haricinde elektrik direği seçeneği de mevcut. Ne yazık ki bu santraller her yere kurulmuyor. Eğer altında kırmızı bir alan oluşuyorsa o bölge santral için uygun değil anlamına geliyor. Altında yeşil renk oluşturan uygun bir bölge bulmanız gerekiyor.

Bu santrallerden de elektrik taşımak tabii ki elektrik direklerinin işi. Eğer kurduğunuz endüstriyel alanla santraller arasındaki iletişimi direkler sayesinde sağlarsınız bütün şehrinize elektrik verilmiş oluyor. Her bölgeye ayrıca elektrik götürmenize gerek yok. Buradaki ipucu da şu; elektrik direkleri yolların üzerinden geçemiyor, bu nedenle iyi bir planlama yapmalısınız.

Durum Paneli

Alt panelde bölge planlamanıza göre şehir hakkında çeşitli bilgiler olduğunu göreceksiniz. Buradaki dört çubuk şehrin soldan sağa yerleşim, ticari, endüstri ve güç seviyelerini gösteriyor. Onun yanında sırasıyla Oynat / Durdur düğmesi ve menüden en son bastığınız seçenek bulunuyor. Yukarda da bahsettiğim gibi daha sonra para, nüfus ve tarih geliyor. Seviye çubukları şehirdeki gelişme oranı hakkında bazı fikirler veriyor. İyi bir şehir için hepsini aynı seviyede tutmak önemli. En sağdaki pembe çubuk ise güç seviyesini gösteriyor. Şehir ne kadar güce gereksinim duyuyorsa, seviye o kadar düşüyor. Eğer bu değer sıfıra ulaşırsa şehre elektrik verilemiyor ve yeni bir santral kurmanın zamanının geldiğini anlıyoruz.

Para, Para, Para !

Oyundaki en temel değer para. Peki, OpenCity de bir şehri kurarken dikkat etmemiz gereken en önemli unsur olan para nasıl kazanılıyor? Pek çok gideriniz olmasına rağmen oyundaki temel para vergilerden geliyor. Her ayın sonunda hesaplanan vergiler yıllık olarak hesabınıza yatıyor. Bu yüzden tarih kutusunu iyi takip etmeyi unutmayın. Oyunun başlangıcında para saklamak akıllıca olabilir çünkü zaman geçtikçe elinizde olan parayı ne kadar çok harcarsanız, o kadar çok kazanacaksınız.


Oczen’ler

“OpenCity” ve “citizen”in birleşmesinden gelen bu kelime OpenCity sakinlerine verilen takma isim. Tahmin edebileceğiniz gibi ne kadar “oczen” olursa şehir o kadar büyüyor ve gelişiyor.

Çıkış menüsü

Son olarak bilmemiz gereken bir başka menü de çıkış menüsü. ‘Esc’ tuşuna bastığımızda karşınıza gelecek bu menüde oyuna en baştan başlamak için “Yeni Oyun” seçeneği, “Kaydet ve Yükle” seçeneği ile “Oyundan Çıkış” seçeneği mevcut. Eğer şehrinizi kaybetmek istemiyorsanız, kaydetmeyi unutmayın.

Farklı bir oyun zevkine alternatif olan OpenCity, oyuncuyu kendisine bağlayabilecek türden bir oyun. Bu tarz oyunlardan hoşlanan Pardus kullanıcıları bu oyunu denediklerinde eminim memnun kalacaklar. Benden ufak bir uyarı; OpenCity oynarken günlük yaşamınızı aksatmayın!

Herkese iyi oyunlar, Pardus dolu günler…

ateş ve su oynamak için tıklayın

ateş ve su-2 oynamak için tıklayın

ateş ve su-3 oynamak için tıklayın

ateş ve su-4 oynamak için tıklayın

ateş ve su-5 oynamak için tıklayın

Exit mobile version