İnsanlık tarihi, okul hayatımız boyunca peşimizi bırakmayan bir ders olarak karşımıza çıkar.Freecivoyununda ise bu tarihi baştan yazıyoruz. Nasıl mı? Tabi ki MÖ. 4000 yılında bir ulusun başına geçerek!
Eğer daha önce Sid Meier’in Civilization’ını oynadıysanız bu oyunda pek yabancılık çekmeyeceksiniz demektir. 1995 yılında başlanan[1]Freecivprojesinde, Civilization’a 4. sürümünde gelen üstün özelleştirilebilirlik, yani oyunun kurallarını ve yapısını kolayca değiştirebilme özelliği bulunuyor[2].Freeciv, ilk sürümlerinden beri çok kişiyle oynamayı destekliyor ve dünyadaki hemen hemen bütün milletleri beraberinde getiriyor. Oyunun yeni sürümü çıktığında Pardus’u hangi dile ayarladıysanız o dilde açılacaktır.
Bu yazıda oyunun en son deneme sürümü olan 2.1.0 beta6’yı inceleyeceğim.Pardus‘da2007.2ile gelen sürüm ise eski ve daha kararlı olan 2.0.9 sürümüdür. İki sürüm arasında grafik bakımından oldukça fazla gelişme bulunmakla beraber, varsayılan kural setinde ve altyapıda da bir takım değişiklikler yapılmış. Yeni sürümde sizleri neredeyse tamamen Türkçe birFreecivbekliyor olacak. Geçtiğimiz ay diğer iki gönüllüyle birlikte yaptığımız çalışma sonucu Türkçe çeviriyi ve oyundaki Türk ve Osmanlı şehirlerini ilerlettik.
Oyundaki esnek altyapı sayesinde birbirinden tamamen farklı arayüzler yapılmış durumda.Pardusile birlikte gelen arayüzün adı GTK2 arayüzüdür. Aşağıdaki ekran görüntüsü ise yeni geliştirilmeye başlanan SDL arayüzüne aittir:
Nedir bu oyunun amacı?
Sıra tabanlı bir strateji oyunu olanFreeciv‘deki temel amacımız şehirler yapmaktır. İlerleyen zamanlarda bu şehirlerden çıkaracağımız askerlerle düşmanları yok edebilir veya onları barışa zorlayabiliriz. Oyun sırası bize geldiğinde yapabileceklerimiz sınırlıdır. Örneğin bir şehir her sırada en fazla bir ürün verebilir ve askerler yalnızca birkaç kare yürüyebilir. Yapacaklarımız bittiğinde “Sırayı Geçir” (End Turn) düğmesine basarak diğer oyunculara sıramızı veriyoruz. Oyunda pek çok ayrıntı bulunuyor ve bunları öğrenmek yeni başlayan biri için oldukça zaman alabiliyor. Bu konudaki en büyük yardımcınız oyunun yardım menüsü olacaktır. Yardım menüsünde oyun hakkındaki her şeyin açıklaması bulunuyor.
Koskoca milleti nasıl yönetirim?
Şehirlerimiz çoğaldıkça her birinin farklı ihtiyaçlarına yanıt vermek, sonraki sırada ne üreteceğini belirlemek, her birimin sonraki sıra ne iş yapacağını söylemek gittikçe zorlaşacaktır. Oyunda bu zorluğu hafifleten bazı kolaylıklar bulunuyor. Bu kolaylıklardan ilki iş listeleridir. İş listesi sayesinde belirlediğimiz stratejiye göre şehrimizin sonraki turlarda ne yapacağını sırayla belirtebiliriz. Ayrıca bir ya da daha fazla iş listesi şablonu oluşturarak her şehre aynı sırada üretim yapmasını söyleyebiliriz. Bir diğer kolaylık ise şehirlere atayacağımız valilerdir. Valiye şehirde neyin üretimine öncelik verileceğini söylediğimiz zaman şehrin iş gücünü bizim yerimize değerlendirecektir. Bunların dışında uygarlığımız iyice büyüdüğü zaman bütün şehirlerin durumunu bir liste halinde görmemizi sağlayan şehir listesi hayat kurtarıcı olabilir. Bu kolaylıkları kullanırsak, bize kalan en önemli görev ordumuzu yönlendirmek ve diğer medeniyetlerle antlaşmalar imzalamak oluyor. Aşağıda sıradan bir oyunun nasıl geçtiğini anlatacağım.
Yazı bulunmuş, başlasın tarih
Oyuna başlarken rastgele hazırlanmış bir haritada oynayabileceğimiz gibi, senaryoların arasından Dünya haritası, Avrupa haritası gibi gerçek haritaları seçebiliyoruz. Gerçek haritaları kullandığımız zaman tam da seçtiğimiz milletin başkentinin olduğu yerden başlıyoruz.
M.Ö. 4000 yılında elimizde bir grup göçmen (settler) ve gezginle (explorer) başladığımız oyunda ilk olarak göçmenlerimize yaşamak için uygun bir bölge bulup onları yerleştirmeliyiz. İlk yerleşim bölgesinin seçimi, oyunun devamında büyük farklar oluşturabilir. Çünkü bu bölge bizim başkentimiz olacak ve ilk şehirlerimizi buradan çıkacak göçmenlerden oluşturacağız. Bu nedenle kalkan (shield) ve gıda (food) bakımından zengin bir bölge seçmeliyiz. Oyundaki arazi türlerinin kendine has üretim değerleri var ve bunlar üzerine yapılan yol, sulama, maden ocağı gibi geliştirmelerle sonradan değiştirilebiliyor. Hatta patlayıcı teknolojisini bulunca dağları tepeye, tepeleri de ovaya dönüştürebiliyorsunuz. Farklı arazilerin verimleri hakkında bilgi almak için oyundaki arazi yardımını okumalısınız.
İlk şehrimizi kurduktan sonra bölgemizde barbar izine de rastlamazsak (barbar varsa mesaj kutusunda uyarılacaksınız) hemen şehrimize bir grup göçmen yaptırıp bunlardan oluşturacağımız yeni şehirlerle devletimizin sınırlarını genişletmeliyiz. Barbarlar erkenden gelip başınıza bela olabilir, bu durumda şehrimize bir savaşçı yaptırarak savunmaya geçmek veya bulundukları konum bizden alçaktaysa saldırmak uygun olacaktır. Savaşın sonunda kimin kazanacağını belirleyen etkenleri (askerin savunma puanı, saldırı puanları, arazi türü) yine oyunun yardımında bulabilirsiniz.
Yerleşik hayatın bir diğer güzelliği de bilimin önlenemez gelişimi oluyor tabi ki. Başkentimizi yaptıktan sonraki ilk işimiz bilim adamlarımızın hangi icatlar peşinde koşacağını belirlemek olmalıdır. Bunun için oyunun bilim (science) bölümünden bir hedefin üzerine tıklamanız yeterli görünse de aslında bu tıklama işini baya düşünerek yapmanız gerekiyor. Tüm stratejiniz bu icatların ve keşiflerin sırasına bağlı olarak değişebilir. Örneğin ilk önce tarımla ilgili icatları keşfedip daha sonra cumhuriyet’i bularak barışçıl bir yaşam deneyebilir ya da savaşla ilgili icatların hepsini bulup monarşik bir yapıda bize kafa tutanların korkulu rüyası olabiliriz.
Bilim adamlarımızı bu ekrandan yönlendiriyoruz
Stratejimiz ne olursa olsun yol yapımı önemli bir iştir. Bunun için öncelikle çömlek yapımını keşfederek şehirlerimizden bol bol işçi çıkarmalıyız. Bu işçilerle şehirleri birbirine birleştiren yollar yaparsak hem savunma açısından hem de yolların getirdiği ticaret gelirinden faydalanmış olacağız. Normalde her sırada bir kare ilerleyen birimler, bir yol üzerindeyken üç kare, daha sonra keşfedilen demir yolu üzerindeyken ise sınırsız gezinme hakkına sahip oluyor. Ayrıca şehirlerde gıda üretimi yeterli değilse işçilerimizle şehrin üzerinde çalıştığı toprağı sulamak ilaç gibi gelecektir.
Devletimizin sınırları genişledikçe dünyada yalnız olmadığımızı fark edecek ve başka devletlerle karşılaşacağız. Diğer devletlerle olan ilişkiler oyunda mümkün olabildiğince basitleştirilmiş düzeyde. Yabancı bir devletle ilk karşılaştığımızda 20 tur süren bir ateşkes antlaşması isteyeceklerdir. Bu 20 turun sonunda edindikleri intibaya göre barış ya da savaş durumuna geçmek isteyeceklerdir. Ordumuzu başka bir devletin sınırlarına yakın tutarsak, onların iyi geçindikleri bir devletle biz iyi geçinemezsek veya ordumuz bu devletinkinin yanında çok küçük kalıyorsa savaş kaçınılmaz son olacaktır. Bütün bu durumlar oluşmazsa ve barış durumuna gelirsek o devletle icatlarımızı paylaşabilir, bu sayede teknolojinin gelişimini hızlandırabiliriz.
Diğer devletlerle olan ilişkilerimizi buradan yürütüyoruz.
Ticaret keşfedildiği zaman devletin hazinesini doldurmak için yeni bir kaynak elde etmiş oluyoruz. Standart kural setinde ticaretten ek gelir elde edebilmek için şehrimizden karavanlar çıkartarak bunları diğer şehirlere gönderiyor ve böylece ticaret yolları oluşturuyoruz. Bu işlemi yapınca her iki şehirde de ek gelir oluşacaktır. Bu arada bir şehir en fazla 4 ticaret yoluna sahip olabilir kuralını da unutmamak gerek.
Bütün bunlarla uğraşırken yönetim biçimine de dikkat etmeliyiz. Monarşi ve komünizm gibi hükümetler sürekli savaş halinde bulunuyorsanız daha etkili olurken uzun barış dönemlerinde Cumhuriyet veya Demokrasi ile yönetmek ekonomi için en iyisidir. Bunlar hakkında ayrıntılı bilgiyi yine oyunun yardımında bulabilirsiniz.
Allah Allah, İngiltere’yi ne zaman almışız yahu?
Asırlar sonra
Oyunda yılların ilerleyişi belli bir düzen içerisinde gerçekleşiyor. İlk zamanlarda her sıra geçirdiğimizde 50 yıl ilerlerken günümüze yaklaşıldığında zaman birer yıl ilerleyecek kadar yavaşlıyor.
Sanayi devrimini keşfettiğimiz zaman yeni bir tehditle karşılaşıyoruz: küresel ısınma. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın bu etkiyi durdurmanız mümkün değil. İlerleyen yıllarda şehirlere yapacağımız toplu ulaşım sistemi, geri dönüşüm merkezleri gibi yapılar etkiyi yavaşlatmaktan öteye gitmeyecektir. Eğer küresel ısınmayı yavaşlatmak için hiçbir adım atmazsanız bu olay dünyanın çeşitli yerlerinde verimli toprakların çöle, kıyılardaki arazilerin de bataklığa dönüşmesine neden olacaktır(mühendisleri kullanarak birkaç yıl içinde bunları eski, verimli hallerine geri getirebiliyorsunuz).
Teknoloji daha da geliştikçe nükleer silahlar keşfedilecek ve savaşçıl devletler tarafından kullanılmaya başlanacaktır. Bu da tıpkı küresel ısınma gibi etkileri olan nükleer kışa neden olacaktır.
Dünyayı nükleer kış ve küresel ısınmadan kurtarmak mümkün olmadığında geriye bir tek şansımız kalıyor: başka bir dünya bulmak. Bunun için çeşitli modüllerden oluşan bir uzay gemisi inşa edip hazır olduğunda Alpha Centauri galaksisine fırlatıyoruz ve onlardan gelecek mutlu haberi bekliyoruz.
İnsan mı Yapay zekâ mı?
Şahsen bu oyunu hiç insana karşı oynamamış biri olsam da eminim o şekilde daha zevkli olacaktır. Benim bu konudaki tek sıkıntım zaman, ne de olsa oyundaki yapay zekâ görevini saniyeler içinde yapıp sırasını size veriyor ve her zaman bu kadar hızlı oynayacak birilerini bulamayabiliyorsunuz. Yapay zekâ; normal seviyedeyken hiçbir ayarını değiştirmediyseniz, birbirine neredeyse bitişik, çok düşük nüfuslu şehirler yaparak ilerleyecektir. Eğer sürekli savaş halinde değilse şehirlerini yollarla birleştirmeyi de ihmal etmeyecektir. Daha da geliştiğinde bazı şehirlerini büyütmek için verimsiz şehirleri yok edecektir. Diğer devletlerden kopuk, kendi kıtasında yaşayan bir yapay zeka ise, barışçıl bir şekilde gelişerek zamanla en gelişmiş teknolojiye sahip devlet olacaktır. Yapay zekanın buradaki tek eksiği farklı stratejiler geliştirememesi oluyor. Bu yüzden kendinizi geliştirdikçe insanlara karşı oynamak isteyeceksiniz.
Müzik yok mu, müzik?
Freeciv’in başından beri en çok sıkıntı çektiği konu müzikler ve grafikler olmuştur. Son sürümle birlikte göze daha hoş görünen Civilization III tarzında grafikler gelmiş bulunuyor. Asıl sıkıntı ise ses konusunda. Oyunun seslerine kısaca kalitesiz diyebiliriz. Oyunla birlikte müzik gelmemesine rağmen [3] adresinde gönüllüler tarafından derlenmiş güzel müzikler bulunuyor.
İyi de, bitmiyor bu
Pek çok sıra tabanlı strateji oyununda olduğu gibi Freeciv’in de oynama süresi korkutucu boyutlardadır. Oyunun yardımındaki her konuyu okuyup uzmanlaşmış birinin bile bu oyunu orta boy bir haritada en azından 10 saat oynamadan bitirmesi pek mümkün görünmüyor. Bir de bilimsel gelişimin sonlarına doğru çok fazla sayıda oyuncu kalırsa bunların düşünme süreleri daha da uzuyor ve dakikalarca onları beklemeniz gerekebiliyor. Burada imdadımıza kayıt sistemi yetişiyor. Yapacağımız iş basit, oyunu kaydedip daha sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. Böylece oyunu uzun bir zaman aralığına yayabiliyoruz. Yine de bu tür bir oyuna bir kez alıştığınızda size uykusuz geceler yaşatacağı kesindir.
Oynarken sıkılıyorsanız
Freeciv türü oyunların öğrenme sürecinde sıkılarak bırakmalar tarihte sık rastlanan olaylardır. Freeciv’de öğrenme sürecini kolaylaştıran bir Öğretici(Tutorial) senaryosu bulunuyor. Bir kere bu senaryoyu oynayıp ekrandaki yazıları dikkatlice okursanız oyundaki pek çok şeyi öğrenmiş olacaksınız.
Bir de kendinizi gerçekten oynadığınız milletin önderi yerine koyabiliyorsanız sıkılmayacağınızdan eminim. Oyunun yaşattığı bu his sayesinde özgür olmayan alternatifinin milyonlarca kişi tarafından satın alındığını biliyor muydunuz? Yine de bu oyunu sıkıcı buluyorsanız renkler ve zevkler tartışılmaz diyerek bu konuyu kapatalım.
Ve sonuç
Freeciv, her ne kadar sanatsal yönden eksikleri olsa da teknik altyapısı sayesinde amacını yerine getirebilen bir oyun. Oyun sanatsal olarak da zamanla gelişecektir. Şu an için özgür olmayan alternatifine inat, tarihteki bütün milletleri içermesi bile bizim için yeterli. Alpha Centauri’de görüşmek üzere…
[1]http://freeciv.wikia.com/wiki/Timeline
[2]http://freeciv.wikia.com/wiki/Game_Mods
[3]ftp://ftp.freeciv.org/freeciv/contrib/audio/music/