Ramazanın gelmesiyle birlikte 30 gün sonrasının yani bayramın düşüncesi de kapladı içimizi. Eskisi kadar heyecanlı mıyız peki? İşte burası biraz tartışılır. Yeni nesil gençlerimiz için ve eskileri hatırlayıp şöylece bir iç çekmek isteyenler için bu yazımda eski bayramları işleyeceğim. Bakarsınız birilerinin kalbinin yine öylece çarpmasına beklide o zamanlar gibi hazırlanmasına sebep oluruz. Şimdi biraz hatırlayalım bakalım nasıl oldu bayram öncesi ve sabahı…
Bayrama iki üç gün kala başlardı telaş. Haftalar öncesinden kurulsa da çarşılar adet olmuş ya illa o son günlerde çıkardık bayram alışverişine. Sıra sıra dizilmiş şekerciler, boş şişeleri doldurtmak için sıra beklediğimiz o keskin kokulu kolonya dükkanları. Artık o kolonyalarda bulunmuyor sanki yada biz öyle güzel hissedemiyoruz kokuları. Neyse şekerler kolonyalar alınır güzelce şık şekerliklere doldurulur, özel misafirler için durumu olmayan evlerde sınırlı sayıda lokum alınır ve anneler tarafından saklanırdı. Bizde bayram gelmeden daha orucu açar açmaz lokumu aramaya koyulurduk. Sonra varsa durumumuz yeni kıyafetler alınır yoksa en temizleri seçilip günler öncesinden dolaba ütülü yerleştirilirdi. Ve bayram sabahına kadar her gün denenir ve tekrar yerine asılırdı. Arefe günü (bayramdan önceki son gün) erkek çocukları babalarla birlikte berbere gidilir- ki o berberler sabaha kadar açık kalır, sıraya girilir güzelce bayram tıraşları olunur ve çırağa bahşiş vermek adeti yerine getirilirdi. Sonra kültüre göre gençler toplaşıp hamamlara gider ya da evlerde banyolar yapılır, sabah beklenmeye başlanırdı. Bayram sabahı babalarla namaza gidilir sonra bayramlaşılır, ve sırasıyla önce mezarlar sonra yaşayan akrabalar birer birer ziyaret edilir komşularla bayramlaşılırdı. Ve eğlenceler gezmeler meydanlarda kutlama şenlik havaları. Ömrümüzün bitmesini istemediğimiz zamanlarıydı. Şimdi nerde o eski bayramlar.