Nietzsche Ağladığında – Irvin D. Yalom


Nietzsche

Irvin D. Yalom Yahudi asıllı varoluşçu psikiyatrist ve yazar. Yalom’un en ünlü eseri olarak geçen Nietzsche Ağladığında, adından da anlaşılacağı üzere Nietzsche’nin hayatı üzerine kurulu bir düşünce romanı…

Kitabın arka kapağında, yayınevinin hazırladığı bölümde söylendiği üzere, kitap gerçekten “edebiyatla düşündürebilme”yi başarabilen bir eser.

Kitabın konusundan bahsetmek gerekirse: 19. yüzyılın Viyana’sında Josef Breuer dönemin en büyük teşhis uzmanı, çok başarılı bir doktor. Fakat tüm bunlara rağmen eski hastası Bertha’nın takıntılarından kurtulamıyor ve aile hayatında Bertha ve onun gibi sebepler yüzünden çok mutsuz. Lou Salome ise erkeklere boyun eğmeyen fakat cazibesiyle erkekleri kendine hayran bırakabilecek güçte bir kadın. Yardımcı karakterlerden Sigmund Freud ise o dönemler daha genç, öğrenmeye çok hevesli fakat maddi sıkıntılar yüzünden amaçlarını gerçekleştiremeyen ama yine de düşünmeye devam eden ve çeşitli fikirleri olan bir doktor. Bir gün Lou Salome, Breuer’dan o zamanlar adı pek duyulmamış, kendi tabiriyle “çağının kulakları için bir ağız” olmayan ve intiharı düşünen Nietzsche’ye yardım etmesini ister. Nietzsche ise, yardımı kabul etmeyecek kadar gururlu bir filozof.

Romanın tüm karakterleri gerçek. Hepsi de çağına damga vurmuş isimler. Bu gerçek karakterler, gerçek bir boyutta bir kurgu üzerinde birleştirilmiş ve ortaya mükemmel bir roman çıkmış. Bu karakterlerin farklı dönemlerde yaşayışları okuyucuya sezdirilmiyor. Ve her karakter hem kendi zihniyetini okuyucuya başarıyla yansıtabiliyor, hem de diğer karakterlerin zihniyetlerini ve fikirlerini yansıtmalarında rol üstleniyorlar.

Örneğin Breuer’ın günlükleriyle Nietzsche’yi; Nietzsche’nin günlükleriyle de Breuer’ı daha yakından tanıyabilme imkânına sahip oluyorsunuz.

Romanda öyle bölümler var ki, tekrar tekrar okuma ihtiyacı hissediyorsunuz. Hem gerçek anlamıyla anlamak, hem de o güzelliği tekrar yaşamak için.

Ben bir kitabı ya da sinema filmini kendime yakın hissediyor isem, muhakkak ki o filmde ya da kitapta kendime yakın bir karakter bulmuşumdur. Kendimi bir karakterin yerine koymuşumdur ve o kitap benim düşünce dünyamı zenginleştirmiştir. İşte bu kitap da, bahsettiğim türde bir kitap.

Breuer, takıntıları olan ve başkalarına göre her şeye sahip olduğu iddia edilse bile o hayatında eksik bir şeylerin var olduğuna, kendi istediği hayatı yaşamadığına inanan bir insan. Ve bunların sonuçlarına katlanıyor, bu yüzden huzursuz bir hayat yaşıyor. Nietzsche ise insanlara güvenmiş, güvendiği insanlar tarafından ihanete uğramış ve artık kimseye güvenmiyor. Salome, birçok kadında farkındalık yaratabilecek düzeyde kendi başına yaşayabilen, hayatı ve kendini çok iyi tanıyan bir karakter. Tüm bu karakterler hayatta karşımıza çıkabilecek kadar olağan şeyler yaşıyorlar. Olağan şeyler fakat fark edilmesi güç şeyler. İşte marifet bu olağan ama fark edilmesi güç şeyleri başarılı bir dille okuyucuya yansıtmak ve farkındalık yaratmak ki Irvin Yalom bunu hakkını vererek yapıyor.

Yalnız işin bir de şöyle bir boyutu var. Nietzsche Ağladığı’nda kitabını, Nietzsche’yi ve felsefesini, Breuer’ı ve zihniyetini, Freud’u ve zihniyetini tanımak için okuyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. Çünkü siz bu kitabı okurken Breuer’ı ya da Nietzsche’yi ya da Freud’u değil, Yalom’u okuyorsunuz. Bu karakterler her ne kadar ustaca yansıtılmış olsa da, objektif oldukları konusunda kesin bir yargıya varılması doğru değil.

Kitabın aynı isimle 2007 yılında, Pinchas Perry yönetmenliğinde bir filmi çekildi. Ancak şahsi kanaatim, filmin kitabı okuyanların beklentisini karşılamayacağı yönünde. En nihayetinde hacimli bir kitabı sinema filmi haline getirmek de kolay olmasa gerek.

Kitabın ismine dair birçok hikâye var. Benim, edebiyat öğretmenimden dinlediğim ise şöyle. Nietzsche bir gün bir atın sahibi tarafından dövüldüğünü görür ve başına gider, boynuna sarılır, ağlamaya başlar. Filmde de böyle bir sahne mevcut.

Nietzsche Ağladığında kitabından, kendi açımdan bahsetmeye çalıştım. Umarım faydalı olabilmişimdir.

Kitabı Kapı Yayınları’ndaki baskısından, Aysun Babacan’ın çevirisiyle okuyabilirsiniz.