Lys’lerden Sonra
Lisans Yerleştirme Sınavları 2 gün sonra başlıyor ve bu maraton nereden baksanız tam 1 hafta sürecek. Adaylar aldıkları puanlara göre tercih listelerini dolduracak, bir yüksek öğretim programını seçecek ve yaşayacakları hayat biçimine karar verecekler.
Birçok insan, seçmiş olduğu mesleğin getireceği hayat biçimini bilmediği veya iyi incelemediği için başarısız, verimsiz ve mutsuz olmaktadır. İnsan yaşamının en önemli seçimlerinden biri “iş ve meslek” seçimidir. Bu nedenle, üniversiteye girişte tercih ettiğiniz yükseköğretim programlarının size uygun olanını seçebilmeniz için öncelikle, “ileride hangi mesleği yapmak istediğinizi” belirlemeniz gerekir. Ancak idealinizdeki mesleği belirlemiş olmanız da tek başına yeterli değildir. Burada önemli olan ilk şart, isteğinizin yetenekleriniz ve ilgi alanlarınızla ne kadar uyuştuğudur.
Meslekleri sadece “para kazandıranlar” diye değerlendirmek de uygun değildir. Bir başka insanın hayatını garanti eden, para kazandıran bir meslek; sizi hiç de mutlu etmeyebilir. Önemli olan hayatınızı sürdürecek kadar para kazanmak ve mutlu olduğunuz işi yapmaktır.
Belli bir fakülteye girdikten sonra dahi yaşanan başarısızlıklarda en önemli nedenlerden birisinin hatalı tercih olduğu saptanmıştır. Çoğunlukla ilgi ve beceriler dikkate alınmadan yapılan tercihler, istenmeyen meslek eğitimine sebep olmaktadırlar. Psikoloji ve sosyoloji alanında yapılan çalışmalar gösteriyor ki, seçimlerimiz, kişiliğimizin, toplumsal değer yargılarımızın, beklentilerimizin, ailemizin, yakın çevremizin karmaşık etkisi altında verilen kararlarla yapılıyor. Bu nedenlerle de yapılan seçimler çoğu zaman, istenmese de, yanlış kararların sonucu oluyor. Bu durum da hayal kırıklıklarına, zaman ve emek kaybına, ekonomik kayıplara yol açıyor. Hele de ilköğretim ve ortaöğretim döneminde öğrencilere yaptırılan alan seçimi, bölüm seçimi, üniversitede dal seçimi sonuçta da ‘meslek seçimi’ kararları bütün yaşamı etkileyen kararlar oluyor. Ne yazık ki ülkemizde ‘meslek seçimi’nin %82 oranında mutsuzluğa yol açtığı ortaya çıkmıştır. Bu durumun değişmesi gerektiği kesindir.
İyi meslek sahibi olmak maddi tatminin yanı sıra hayatımıza belli bir anlam kazandırır ve toplumsal anlamda da yarar sağlar. Böylelikle çevremizle ve yaşadığımız toplumla daha olumlu, paylaşıma açık ilişkiler içerisinde oluruz. Araştırmalar mesleğinden memnun olmayan insanların mutlu ve başarılı bir hayat sürdürebilme oranının düştüğünü gösteriyor. Çünkü bu kişiler, kendilerini hayata karşı güçlü hissedemezler ve dolayısıyla mutsuz olurlar. Bu sebeple meslek seçimi son derece önemli ve çok iyi düşünülmesi gereken bir konudur.
Adına “bilgi çağı” dediğimiz günümüz dünyasında çok şey değişti. Toplumların ekonomik ve endüstriyel anlamda gelişim tarihlerini inceleyen “endüstri sosyolojisi” ve “ekonomik sosyoloji” dallarındaki kaynaklara ve araştırmalara baktığımızda sanayi devriminin ardından çok çeşitli mesleklerin ortaya çıktığını ve standartların zamanla değiştiğini görüyoruz. Bu sebeple uzmanlar, meslek seçiminde dikkat edilmesi gereken faktörlerden birinin, “geleceğe dair öngörüye sahip olmak olduğunu” önemle vurguluyorlar.
Ayrıca kişilerin ilgi duydukları meslek alanında başarılı olabilecek ruhi, biyolojik ve fiziki imkanlara sahip olmaları meslek seçiminde önemli olan bir husustur. Bunların olmadığı bir ortamda başarılı olmak imkansızdır. Bu yüzden meslek tespiti kadar, kendimizi tanımak ve kabiliyetlerinizi keşfetmek de büyük önem taşımaktadır. Kararlar bu gerçekten hareketle verilmelidir. İyi bir meslek sahibi olmak önemlidir fakat seçtiğimiz mesleği sevmek daha da önemlidir. Çünkü bizi başarıya götüren yol, yaptığımız işi sevmekten geçer.
Ülkemizin önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyulacak meslek alanları şöyle sıralanıyor: “Bilgisayar donanımı, geometri, topoloji, ilköğretim, okul öncesi eğitimi, anayasa hukuku, devletler umumi hukuku, devletler özel hukuku, ceza ve ceza usulü hukuku, genel kamu hukuku, vergi hukuku, idari hukuku, Roma hukuku, medeni hukuk, deniz hukuku, çevre hukuku, ticaret hukuku, hukuk felsefesi ve sosyolojisi, bilgisayar yazılımı, haberleşme, İngilizce eğitimi, öğretim teknolojisi, deprem mühendisliği, eğitimde ölçme değerlendirme, genel biyoloji, matematiksel fizik, konstrüksiyon ve imalat, elektromanyetik ve mikrodalga, uygulamalı matematik, moleküler biyoloji, matematiksel analiz.
Tercihlerin açıklandığı şu günlerde herhangi bir yeri kazanamadıysanız veya istediğiniz yere giremediyseniz bunu çok büyük bir problem haline getirmeyin. Bu dönemi daha bilinçli bir hazırlık dönemi olarak görüp, beceri ve ilgileriniz doğrultusunda bir tercih yapma avantajına döndürebilirsiniz. Unutmayalım, yüzyılın sonuna yaklaşırken çalışma hayatının trendleri de tersine dönmeye başladı. Artık, yaşamak için çalışmak, tam gün mesai, fazla mesai gibi kavramlar yerini yarı-zamanlı çalışma, serbest meslek, dönemsel işler, sözleşmeli işçilik, evden çalışma gibi kavramlara bıraktı. Dolayısıyla, sizi maddi manevi doyuma ulaştıracak mesleki eğitim için tüm imkanları araştırmayı unutmayın.
Meslekleri sadece “para kazandıranlar” diye değerlendirmek de uygun değildir. Bir başka insanın hayatını garanti eden, para kazandıran bir meslek; sizi hiç de mutlu etmeyebilir. Önemli olan hayatınızı sürdürecek kadar para kazanmak ve mutlu olduğunuz işi yapmaktır.
Belli bir fakülteye girdikten sonra dahi yaşanan başarısızlıklarda en önemli nedenlerden birisinin hatalı tercih olduğu saptanmıştır. Çoğunlukla ilgi ve beceriler dikkate alınmadan yapılan tercihler, istenmeyen meslek eğitimine sebep olmaktadırlar. Psikoloji ve sosyoloji alanında yapılan çalışmalar gösteriyor ki, seçimlerimiz, kişiliğimizin, toplumsal değer yargılarımızın, beklentilerimizin, ailemizin, yakın çevremizin karmaşık etkisi altında verilen kararlarla yapılıyor. Bu nedenlerle de yapılan seçimler çoğu zaman, istenmese de, yanlış kararların sonucu oluyor. Bu durum da hayal kırıklıklarına, zaman ve emek kaybına, ekonomik kayıplara yol açıyor. Hele de ilköğretim ve ortaöğretim döneminde öğrencilere yaptırılan alan seçimi, bölüm seçimi, üniversitede dal seçimi sonuçta da ‘meslek seçimi’ kararları bütün yaşamı etkileyen kararlar oluyor. Ne yazık ki ülkemizde ‘meslek seçimi’nin %82 oranında mutsuzluğa yol açtığı ortaya çıkmıştır. Bu durumun değişmesi gerektiği kesindir.
İyi meslek sahibi olmak maddi tatminin yanı sıra hayatımıza belli bir anlam kazandırır ve toplumsal anlamda da yarar sağlar. Böylelikle çevremizle ve yaşadığımız toplumla daha olumlu, paylaşıma açık ilişkiler içerisinde oluruz. Araştırmalar mesleğinden memnun olmayan insanların mutlu ve başarılı bir hayat sürdürebilme oranının düştüğünü gösteriyor. Çünkü bu kişiler, kendilerini hayata karşı güçlü hissedemezler ve dolayısıyla mutsuz olurlar. Bu sebeple meslek seçimi son derece önemli ve çok iyi düşünülmesi gereken bir konudur.
Adına “bilgi çağı” dediğimiz günümüz dünyasında çok şey değişti. Toplumların ekonomik ve endüstriyel anlamda gelişim tarihlerini inceleyen “endüstri sosyolojisi” ve “ekonomik sosyoloji” dallarındaki kaynaklara ve araştırmalara baktığımızda sanayi devriminin ardından çok çeşitli mesleklerin ortaya çıktığını ve standartların zamanla değiştiğini görüyoruz. Bu sebeple uzmanlar, meslek seçiminde dikkat edilmesi gereken faktörlerden birinin, “geleceğe dair öngörüye sahip olmak olduğunu” önemle vurguluyorlar.
Ayrıca kişilerin ilgi duydukları meslek alanında başarılı olabilecek ruhi, biyolojik ve fiziki imkanlara sahip olmaları meslek seçiminde önemli olan bir husustur. Bunların olmadığı bir ortamda başarılı olmak imkansızdır. Bu yüzden meslek tespiti kadar, kendimizi tanımak ve kabiliyetlerinizi keşfetmek de büyük önem taşımaktadır. Kararlar bu gerçekten hareketle verilmelidir. İyi bir meslek sahibi olmak önemlidir fakat seçtiğimiz mesleği sevmek daha da önemlidir. Çünkü bizi başarıya götüren yol, yaptığımız işi sevmekten geçer.
Ülkemizin önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyulacak meslek alanları şöyle sıralanıyor: “Bilgisayar donanımı, geometri, topoloji, ilköğretim, okul öncesi eğitimi, anayasa hukuku, devletler umumi hukuku, devletler özel hukuku, ceza ve ceza usulü hukuku, genel kamu hukuku, vergi hukuku, idari hukuku, Roma hukuku, medeni hukuk, deniz hukuku, çevre hukuku, ticaret hukuku, hukuk felsefesi ve sosyolojisi, bilgisayar yazılımı, haberleşme, İngilizce eğitimi, öğretim teknolojisi, deprem mühendisliği, eğitimde ölçme değerlendirme, genel biyoloji, matematiksel fizik, konstrüksiyon ve imalat, elektromanyetik ve mikrodalga, uygulamalı matematik, moleküler biyoloji, matematiksel analiz.
Tercihlerin açıklandığı şu günlerde herhangi bir yeri kazanamadıysanız veya istediğiniz yere giremediyseniz bunu çok büyük bir problem haline getirmeyin. Bu dönemi daha bilinçli bir hazırlık dönemi olarak görüp, beceri ve ilgileriniz doğrultusunda bir tercih yapma avantajına döndürebilirsiniz. Unutmayalım, yüzyılın sonuna yaklaşırken çalışma hayatının trendleri de tersine dönmeye başladı. Artık, yaşamak için çalışmak, tam gün mesai, fazla mesai gibi kavramlar yerini yarı-zamanlı çalışma, serbest meslek, dönemsel işler, sözleşmeli işçilik, evden çalışma gibi kavramlara bıraktı. Dolayısıyla, sizi maddi manevi doyuma ulaştıracak mesleki eğitim için tüm imkanları araştırmayı unutmayın.
Ygs ve Lys Sistemi
Çocuklarımızın tam 4 sene boyunca emek verdiği, dershanelere gittiği, sabahın köründe okula gidip ders dinlediği ve aşırı derecede yorulduğu bir yılın sonuna geldik. Şükür ki bu sene bitti. Tabi kimileri için iyi, kimileri için de kötü bitti. Bu sene gideceklere tavsiyem kafanızı güzel bir şekilde dinlemeniz. Tatil olur, başka bir şey olur. Seneye bırakacaklara da tavsiyem aynı. Siz de ‘acaba seneye ne yapacağım’ demeden, güzel bir şekilde tatile gidin. Stressiz olun ama. Kafanızı dinleyip, bir an önce yazın çalışmalara başlayın.
Yalnız benim dikkatimi bir şey çekti. Ablam zamanında Öss ile Hukuk fakültesine gitti. O zamanlar, ablam her gün Öss’yi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı eleştiriyordu. Aradan geçen 8 yıla rağmen, ne Milli Eğitim’de ilerleme var, ne de sınav sistemlerinde
Öğrenci seçme sınavının hem lise, hem de üniversite seviyesinde eğitim sistemine büyük zararlar verdiği akademisyenler arasında genel olarak kabul görse de, ülkemizin nüfus yapısı sebebi ile aşırı bir taleple karşı karşıya olan üniversitelere girecek öğrencileri seçmek için bir seçme sistemine mecburuz. Bu sebeple sistemi en iyi hale getirmek için çareler aramalıyız.
Seçme sınavına hazırlanan bir adayın odaklanma kabiliyetini geliştirdiğini ve azimle uzun süre çalışmayı öğrendiğini kabul etmeliyiz. Çoktan seçmeli sınavın mantığı dahilinde bir miktar bilgi ve beceri kazandığı da söylenebilir. Öte yandan, özellikle müzik, resim, edebiyat, okuma, grup çalışması, sözlü sunum, münazara, araştırma, hitabet, yazarak kendini ifade etme, bilimsel deney ve gözlem yapma, proje çalışması, bilgisayar okur-yazarlığı, yorumlama, spor bilinci, çevre bilinci, liderlik, doğa tutkusu gibi alanlarda artık lise eğitimi verilemiyor, çünkü sınavda ise yaramadıklarından bunlarla uğraşmak bir zaman kaybı olarak görülüyor.
Lise eğitimi öğrencileri sorgulamaya, eleştiriye sevk etmeli, zihinlerini açarak merak etme ve öğrenme hevesi uyandırmalı ve onları üretken kılmaya yönelmelidir. Tüm lise eğitimi seçme sınavı etrafında şekillendiği için, bu anlayışa uymayan disiplinler ikinci plana atılıyor. Üstüne üstlük bu ruh hali üniversitelere sirayet edip eğitim seviyelerini aşağı çekiyor. Bu mahzurları kısmen de olsa gidermenin bir yolu var mi?
Öğrenci seçme sınavının içeriği lise müfredatı ile sınırlandırılmıştır. Asıl mahzur ise çoktan seçmeli olmasıdır, çünkü çoktan seçmeli sorular daha üstün bir kavrayışa ve anlayışa yöneltemez. Neticeye ulaşırken yapılan muhakemeden hiç bir iz yoktur. Öğrenci seçme sınavında sorulması adet olan bir metin analizini ele alalım. Burada bir paragraflık bir metin üzerine sorulan bazı soruların cevaplanması istenir. Bu kadar kısa bir metinde pek fazla şey anlatmak mümkün değildir, sorular açık olmasın diye metnin yeterince karmaşık seçilmesi gerekir. Oysa o paragraf daha uzun bir metnin, belki de bir makalenin ya da romanın bir parçasıdır. Peki, içinden pasajlar alacağımız bu metni önceden ilan edemez miyiz?
Öncelikle sınav içeriği lise müfredatı ile sınırlandırılmaktan vazgeçilebilir. Adayların sınava hazırlanmaları ise aylık çıkarılan bir dergi ile sağlanabilir. Bu dergide islenen konulardan da sınav soruları sorulur. Dergide bulunan metinler Matematik Dünyası, Tübitak Bilim-Teknik, Atlas vb. gibi düzenli yayınlardan
makaleler alınarak ya da 100 temel eser gibi daha hacimli kaynaklardan uzun pasajlar işlenerek oluşturulur. Adaylar eserin tümünü okumaya ve dergileri izlemeye teşvik edilir. Öğrenci seçme sınav içeriğinin tamamıyla önceden belirli olması, adayları daha lise 1’den itibaren hazırlanmaya itmekte ve lise eğitimini baltalamaktadır. Oysa bu planda sınav içeriği değişken olduğundan lise eğitiminin ilk seneleri hiç etkilenmeyecektir, aksine lise eğitiminin asil işlevine odaklanması temin edilecektir. Bu sayede liselere eski itibari iade edilmiş olacaktır ve seçme sınavı nedeniyle dışlanan ve önemsenmeyen disiplinler de lise eğitiminde hak ettikleri yeri alacaktır.
Bu planda öngörülen sınava hazırlanmak isteyen aday, önünde yüz binlerce sorucuk içeren “soru bankaları” olmadığı için, sınav dergisini ve işaret ettiği kaynakları gerçekten etüt etmek ve özünü anlamak mecburiyetinde kalacaktır. Bunun için de, artık lise eğitiminde verilemediğinden şikayet ettiğimiz okuma, araştırma, sözlü sunum, yazarak kendini ifade etme, tartışma gibi yöntemleri kullanmak ve öğrenmek durumunda kalacaktır.
Öğrenci seçme sınavının hem lise, hem de üniversite seviyesinde eğitim sistemine büyük zararlar verdiği akademisyenler arasında genel olarak kabul görse de, ülkemizin nüfus yapısı sebebi ile aşırı bir taleple karşı karşıya olan üniversitelere girecek öğrencileri seçmek için bir seçme sistemine mecburuz. Bu sebeple sistemi en iyi hale getirmek için çareler aramalıyız.
Seçme sınavına hazırlanan bir adayın odaklanma kabiliyetini geliştirdiğini ve azimle uzun süre çalışmayı öğrendiğini kabul etmeliyiz. Çoktan seçmeli sınavın mantığı dahilinde bir miktar bilgi ve beceri kazandığı da söylenebilir. Öte yandan, özellikle müzik, resim, edebiyat, okuma, grup çalışması, sözlü sunum, münazara, araştırma, hitabet, yazarak kendini ifade etme, bilimsel deney ve gözlem yapma, proje çalışması, bilgisayar okur-yazarlığı, yorumlama, spor bilinci, çevre bilinci, liderlik, doğa tutkusu gibi alanlarda artık lise eğitimi verilemiyor, çünkü sınavda ise yaramadıklarından bunlarla uğraşmak bir zaman kaybı olarak görülüyor.
Lise eğitimi öğrencileri sorgulamaya, eleştiriye sevk etmeli, zihinlerini açarak merak etme ve öğrenme hevesi uyandırmalı ve onları üretken kılmaya yönelmelidir. Tüm lise eğitimi seçme sınavı etrafında şekillendiği için, bu anlayışa uymayan disiplinler ikinci plana atılıyor. Üstüne üstlük bu ruh hali üniversitelere sirayet edip eğitim seviyelerini aşağı çekiyor. Bu mahzurları kısmen de olsa gidermenin bir yolu var mi?
Öğrenci seçme sınavının içeriği lise müfredatı ile sınırlandırılmıştır. Asıl mahzur ise çoktan seçmeli olmasıdır, çünkü çoktan seçmeli sorular daha üstün bir kavrayışa ve anlayışa yöneltemez. Neticeye ulaşırken yapılan muhakemeden hiç bir iz yoktur. Öğrenci seçme sınavında sorulması adet olan bir metin analizini ele alalım. Burada bir paragraflık bir metin üzerine sorulan bazı soruların cevaplanması istenir. Bu kadar kısa bir metinde pek fazla şey anlatmak mümkün değildir, sorular açık olmasın diye metnin yeterince karmaşık seçilmesi gerekir. Oysa o paragraf daha uzun bir metnin, belki de bir makalenin ya da romanın bir parçasıdır. Peki, içinden pasajlar alacağımız bu metni önceden ilan edemez miyiz?
Öncelikle sınav içeriği lise müfredatı ile sınırlandırılmaktan vazgeçilebilir. Adayların sınava hazırlanmaları ise aylık çıkarılan bir dergi ile sağlanabilir. Bu dergide islenen konulardan da sınav soruları sorulur. Dergide bulunan metinler Matematik Dünyası, Tübitak Bilim-Teknik, Atlas vb. gibi düzenli yayınlardan
makaleler alınarak ya da 100 temel eser gibi daha hacimli kaynaklardan uzun pasajlar işlenerek oluşturulur. Adaylar eserin tümünü okumaya ve dergileri izlemeye teşvik edilir. Öğrenci seçme sınav içeriğinin tamamıyla önceden belirli olması, adayları daha lise 1’den itibaren hazırlanmaya itmekte ve lise eğitimini baltalamaktadır. Oysa bu planda sınav içeriği değişken olduğundan lise eğitiminin ilk seneleri hiç etkilenmeyecektir, aksine lise eğitiminin asil işlevine odaklanması temin edilecektir. Bu sayede liselere eski itibari iade edilmiş olacaktır ve seçme sınavı nedeniyle dışlanan ve önemsenmeyen disiplinler de lise eğitiminde hak ettikleri yeri alacaktır.
Bu planda öngörülen sınava hazırlanmak isteyen aday, önünde yüz binlerce sorucuk içeren “soru bankaları” olmadığı için, sınav dergisini ve işaret ettiği kaynakları gerçekten etüt etmek ve özünü anlamak mecburiyetinde kalacaktır. Bunun için de, artık lise eğitiminde verilemediğinden şikayet ettiğimiz okuma, araştırma, sözlü sunum, yazarak kendini ifade etme, tartışma gibi yöntemleri kullanmak ve öğrenmek durumunda kalacaktır.