Vahşi çağlarda, uygarlığın çöküşünün ardından bir lider meydana çıkacak; uygarlığın yeniden kurulması için. Tartışmasız insan egemenliğinin hüküm sürdüğü günler artık geride kaldı. Büyük çarpışmalar yaşanmış, hissedebiliyorum.
Ölüm dansı ve savaş davulları çalmaya başladı, duyabiliyorum…
Çok uzun zaman önce, sadece en güçlülerin, en dayanıklıların ve en şanslıların hayatta kalabildiği o zor zamanlarda, göçebe insanlar ayakta kalabilmek için hiç durmaksızın mücadele ettiler. Doğadaki tüm yaratıklar ise, insafsız insan elinin doğaya dokunuşunun, insanların doğayı talan etmesinin ve doğal kaynakların umarsızca sömürülmesinin cefasını çektiler.
Ophelia. Jaraziah’ın genç kız kardeşi. Gün geçtikçe yaşadığı toplumdan biraz daha farklı olduğunu düşünmeye başlayan genç bir kız. Zamanla sahip olduğu özel bir yeteneği olduğunu fark etti; yaratıklarla iletişim kurabilmek. İlk zamanlarında zorlanmıştı ama zamanla bu konuda kendini geliştirebildi. Yaşadığı toplumdaki kimselerin karşılaşması halinde korkup kaçacağı ya da gözünü kırpmadan kanını akıtacağı yaratıklara şefkatle yaklaştı ve içinde insan korkusu taşıyan hırçın yaratıklara bile sevgi göstermesini bildi. Aradığı barışı ve huzuru insanlardan uzakta, el değmemiş bölgelerde, evcilleştirilmemiş yaratıkların arasında buldu. Kendi insanlarına olan nefreti ise ruhunu zehirledi ve insanlığa ait iyi izleri de kaybetti.
Bir gece, ansızın nefret beslediği insanlardan uzaklaşmak için evinden kaçtı; iletişim kurabildiği ve ona yardım edebilecek birçok hayvanın rehberliğiyle insanların ayak basmadığı topraklara doğru kaçtı.
Ophelia’nın kaçışının üzerinden on yıl geçmiştir. İnsanoğlu, Ophelia’nın erkek kardeşi Jaraziah’ın önderliğinde hız kesmeden gelişmeye, ilerlemeye adamıştır kendini. Ancak, bölge sınırlarından rahatsız edici haberler gelmektedir; bu topraklar üzerinde yaşam süren birçok yaratık, insanoğluna karşı kuvvetlerini birleştiriyorlardı. Yeni bir kavim, esrarengiz ve güçlü bir liderin önderliğinde hareket ediyordu. Kimi yaratıklar, insanoğlunun yabancısı olmadığı yaratıklardı. Ancak, insanoğlu bazılarıyla ilk kez yüz yüze gelecekti; öncekilerden daha tuhaf, daha akıllı ve daha ölümcül. Bu yeni ırk, insanlarla savaşmanın yeni yollarını geliştirmiş heybetli bir savaşçı topluluğuydu. Gelen diğer bir haber ise; bu yeni ırkın daha önce eşi benzeri görülmemiş teknikler geliştirdiğiydi. Newerth topraklarında sadece alimlerin tasvir edebildiği bu teknik “büyücülük” olarak adlandırılırdı.
Yaratıklar artık sık sık sınırlardan içeri sızmakta, tecrit edilmiş yerleşim birimlerine saldırılar düzenlemekte ve hemen hemen her saldırdıkları yerleşim biriminin tamamını yerle bir etmekteydiler. Sağ kalanlar ise şahit oldukları vahşeti ve bu yaratıklara liderlik eden kraliçeyi anlatıyorlardı. Bu kraliçe, uzun yıllar önce basit bir yerleşim bölgesinde bir gece ansızın kaybolan, sırra kadem basan Ophelia’nın ta kendisidir. İnsanlar ve yaratıklar arasında amansız savaş, aynı zamanda iki kardeşin arasındaki son bulmaz çatışmanın da bir yansımasıydı.
Yukarıda okuduğunuz hikâye, Newerth’te hiç bitmeyen savaşların altında yatan sebebin aslında ta kendisi. Eğer okuduğunuz bu hikâyenin ardından siz de benim gibi senaryosu iyi yazılmış sağlam bir RPG (ki yazının ilerleyen bölümlerinde “rol yapma oyunları”ndan bu şekilde bahsedeceğim) bekliyorsanız, bu oyunun o oyun olmadığını söylemeliyim. Ancak bana inanın ki oynamaktan oldukça keyif aldığım bir oyunu anlatmaktayım sizlere. Evet, tek kişilik bir senaryosu ne yazık ki yok ama çok oyunculu olarak oynanan bir oyun için gerçekten başarılı bir yapım. Hem Linux, hem Mac OS X hem de Windows sürümlerinin olması da aynı zamanda dünya üzerinde oynayan birçok oyucusu olduğu anlamına geliyor.
İlk kez 2001 senesinde duyurusu yapılan ve 2003’te oyuncu beğenisine sunulan oyunumuzun, 2006 senesinde ise tamamen ücretsiz bir sürümü tekrardan oyunculara sunuldu ve o günden bugüne halen birçok oyuncusu var. Benim burada tanıttığım sürüm ise SFE, yani Savage Full Enhancement olarak isimlendirilen,oyunun hayranlarından oluşan bir topluluk tarafından oyunun içeriğinin genişletildiği bir paket. Ne gibi bir ek içerik sağlandığını ilerleyen satırlarda anlatacağım.
Farklı Oyun Türlerinin Başarılı Harmanı
Savage – The Battle for Newerth için hem RPG (Rol Yapma Oyunu),hem FPS, hem de RTS (Gerçek Zamanlı Taktik) ögeleri barındıran ve bana sorarsanız bunların yeterince başarılı bir biçimde harmanlanabildiği bir oyun denilebilir. Hemen örneklendirmek gerekirse, takımınızın Commander’ı (yani takım kumandanı) olursanız, oyun bir anda RTS’ye dönüşüyor; Warcraft III ve benzeri birçok oyunda olduğu gibi doğal kaynakların peşine düşüyorsunuz, bu kaynakları idareli bir biçimde kullanıyorsunuz, gerekli birimleri üreterek ve geliştirerek güçlenmeye ve üssünüzü düşmana karşı ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Oraya buraya maden çıkarmaya gönderdiğiniz işçilerin yanında diğer oyuncuları da görüyor ve onlara ne yapmaları gerektiği ile ilgili basit talimatlar veriyorsunuz. Bu talimatlara uyup uymamak oyuncunun inisiyatifinde. Diğer oyuncular ise, kumandanın tercihleri doğrultusunda geliştirilen silahların ve teknolojilerin kısıtlı bir kısmını yanına alarak savaş naraları atabilirsiniz.
Savaşa Hazırlıklı Başlamalısınız
Söz bir şeyleri satın almaya gelmişken, bunun altında yapılabileceğini ve nasıl altın kazanılabileceğinden birazcık da olsa bahsetmek gerekir. Üssünüzün civarını gezerseniz kesilebilecek sürüyle hayvan göreceksiniz. Bu hayvanları öldürdüğünüz vakit üstlerinden bazı durumlarda altın kesesi düşürüyorlar. Evet, ne yazık ki balık tutarak kazanamıyoruz, her şey yakıp yıkmayla, kesip biçmekle sonlanıyor bu dünyada. Hayvanları kesmenin haricinde, işçiler gibi madenleri kazar ve bunu üssünüzün en temel binasına bırakırsanız (ki yazının ilerleyen kısmında binalardan da bahsedeceğim) sizin de cebinize cüzi bir miktar bırakılıyor. Tabi yaratıkları keserken ya da madenden taş, altın çıkarırken para kazanmanın yanında tecrübe puanı (Xp, yani “experience”) da ediniyorsunuz. Bu tecrübe puanları aslında Quake gibi iyi bilinen FPS oyunlarında frag kavramından yani öldürdüğünüz oyuncu sayısından biraz farklı. Hiçbir oyuncu öldürmeseniz dahi, azıcık da olsa tecrübe puanı ediniyorsunuz ve doğal olarak da en çok tecrübe puanını düşman oyuncuları haklayarak kazanıyoruz. Ancak, düşmanı kesmektense takımına destek çıkıp; üssünüzün gelişimi için binaların inşasına işçilerle beraber siz de katılıyorsanız, sadece oyuncu keserek puan kazanan birinin yanında sizin de hakkınız yenmemeli. Bu sebeple son derece adil bir puanlama sistemi düşünülmüş.
Bir sunucuya bağlandığımızda bir takım seçmemiz isteniliyor. İstersek insanların (humans) takımına, istersek de yaratıkların (beasts) takımına katılabiliyoruz. İnternet üzerinden kurulan sunucularda istenilirse iki taraf da aynı ırktan olabiliyor (insanların insanlara saldırmasından bahsediyorum) ya da birbirine düşman dört takım olabiliyor. Bir sunucuda en fazla 64 oyuncu oynayabiliyor ki bu epey iyi bir oyuncu sayısı. Açıkçası, oyunda kumandan olmaktansa er meydanına çıkmayı daha çok sevdiğimden ve er meydanını sona bırakmak istediğimden, öncelikle oyunun RTS yönünü biraz anlatayım.
Bir Orduyu Yönetmek Tecrübe İster
Nasıl mı? Şöyle ki; idareli doğal kaynak kullanımı, eldeki sınırlı miktardaki doğal kaynakla üssünüzü savunma, askerlerinizin ihtiyaç duyacağı teknolojileri olabildiğince hızlı bir biçimde araştırma ve kullanıma açılabilmesi. Bir de üssün düzenli bir biçimde kurulması şart. Oynadığım bazı oyunlarda düzensiz kumandanlar yüzünden bir binanın öteki tarafına gidebilmem için üssümüzün yarısını yürümem gerekti.
Her iki ırkın da yapılarının ve birimlerinin isimleri ve görünüşleri değişse de aslında birbirlerinin aynısı sayılırlar. Bunu bilmekte fayda var. Öncelikle insanların üs gelişimine bakacak olursak, Garrison (Garnizon), Guard Tower (Savunma Kulesi) ve bir iki birim haricinde altından çok Kırmızı Taş’lara (Red Stone) ihtiyacınız olacak. Oyun alanında altın madeninden çok kızıl taş madenlerine rastlayacaksınız. Zaten bu madenleri elinizde bulundurmak için karşı takımla büyük mücadele halinde olacaksınız. Herhangi bir madene rastladığınız vakit hemen yanına bir Garrison inşa etmek zorundasınız. Hem maden buraya toplanabilsin hem de oyuncularımız öldükten sonra er meydanına buradan dâhil olabilsin, boşu boşuna yol tepmekle zaman kaybetmesin.
Üssünüzün en temel binası, hiç şüphesiz ki Stronghold (bir anlamda “kale” denilebilir). Sadece bir kere inşa edilebilen bu binanın yıkılması durumunda yenilmiş oluyoruz. Bu binadan İşçi (Worker) üretebiliyoruz.
Yeterince doğal kaynak edindikten sonra binaların kapasitelerini genişletebiliyoruz. Örneğin, oyunun başlangıcında birinci seviyede olan Stronghold, üçüncü seviyeye kadar kapasiteleri yükseltilebiliyor. Üçüncü seviyeye ulaşan bir Stronghold ile oyuncular daha gelişmiş oyuncu sınıflarıyla oyuna dâhil olabiliyorlar, oyuncu sınıflarına da daha sonra değineceğim.
İhtiyaç duyacağımız inşalar
Stronghold (Kale), en önemli inşamız demiştik. Buradan işçi üretebilir, Savage (Barbar) ve Legionnaire (Lejyoner) savaşçı sınıfının eğitimini yapabiliriz. Ölen oyuncular bu inşalardan tekrardan oyuna dahil olabilirler (ki buna “spawn” da denilir). Aynı zamanda oyuncular çarpışmadan bol ganimetle (yani altın toplayarak geldiğinizde) döndüğünde buradan yeni silahları satın alabilirler.
Garrison’dan (Garnizon) da bahsetmiştik; doğal kaynaklar burada toplanıyor ve oyuncular bu noktalardan oyuna dâhil olabiliyorlar. Tıpkı Stronghold’da olduğu gibi buradan da silah temin edebilirsiniz.
Arsenal (cephanelik), silah teknolojilerinin geliştirildiği yer. Burada geliştirilen ve kullanabileceğimiz silahlara da biraz sonra değineceğim.
Research Center (Araştırma Merkezi), silahlar haricindeki eşyaların, yani can paketlerinin ya da bombaların araştırıldığı bina.
Siege Workshop (Kuşatma Araçları İmalathanesi), Ballista’nın (büyük ok atabilen mancınık) ve Catapult’un (büyük taş atabilen mancınık) araştırma – geliştirme merkezi.
Electrical Factorium, elektrikli saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina.
Chemical Factorium, kimyevi saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina.
Magnetic Factorium, manyetik saldırı ve savunma teknolojisinin kullanımı için ihtiyaç duyacağınız bina. Bu ve önceki iki fabrikanın bize sağladığı teknolojiler, savaşçılara ikinci ve üçüncü seviye güçlü silahlar sağlamakta.
Monastery (Manastır), Chaplain’in (bir çeşit papaz) ve onun İyileştirme (Heal) ve Diriltme (Revive) yeteneklerinin araştırıldığı bir inşa.
Guard Tower (Savunma Kuleleri), üssümüze akın eden düşman birimlerini geri püskürtmek için inşa etmemiz gereken kuleler. Daha sonra Mortar Tower, Shield Tower ya da Shock Tower olarak geliştirilmeleri mümkün.
Şimdi ise yaratıkların üs gelişimine göz atalım.
Lair (insanların “ağıl” ya da “in” olarak isimlendirdikleri bu yapılar, Yaratıklar için daha çok “tapınak” gibi yerler oluyor), yaratıkların en önemli yapılarından biri ve insanların Stronghole inşasıyla aynı amaca hizmet ediyor. Ölen oyuncular burada yeniden hayat buluyor ya da gelip buradan gerekli malzemeleri satın alabiliyor. Ayrıca tıpkı insanların birimi olan Stronghole’daki gibi, Sub-Lair’ın eksikliği halinde doğal kaynaklar burada toplanıyor.
Sub-Lair ise yaratıkların doğal kaynaklarını topladıkları yapı. Buradan ölen oyuncular tekrardan oyuna dâhil olabilir ya da savaş malzemelerini satın alabilirler. İkinci seviyeye yükseltildiğinde Stalker, üçüncü seviyeye yükseltildiğinde de Predator birimlerinin keşfi buradan yapılabiliyor.
Nexus, birinci sınıf saldırı yeteneklerinin araştırılıp geliştirildiği yapı. İnsanlarda bu kategoride yay kullanıyorken, yaratıklar zehirli pençeler kullanıyor.
Arcana olarak adlandırılan yapıda, savaşta kullanılabilecek sihirli malzemeler ve özel yetenekler keşfediliyor.
Charm Shrine (bir çeşit mabet), xx ve Behemonth isimli birimlerin araştırıldığı ve eğitiminin yapıldığı birim. Bu yapı için insanların Siege Workshop olarak bildiğimiz inşalarının bir dengi denilebilir.
Strata Shrine, hava büyülerinin araştırıldığı bir yapı. Frosts Bolts, Tempest ve Lightning büyüleri bu yapının kurulmasıyla araştırılabilir ve kullanılabilir hale geliyor.
Fire Shrine, ateş büyülerinin araştırıldığı bir yapı. Ember, Blaze ve Fireball büyüleri de burada araştırılıyor.
Entropy Shrine isimli yapıda da Chaos Bolt, Surge ve Rupture büyüleri burada araştırılıyorken, Gateway (açılan büyülü geçitler) büyüsü de buradan yapılıyor.
Buradaki büyüler daha çok doğal enerji üzerine kurulu.
Sanctuary olarak bilinen yapının özelliği ise savaşçıların ihtiyaç duyacakları kalkanların burada araştırılması. Aynı zamanda Shaman (Şaman) sınıfı ve şamanların kullanabildiği Resurrection / Revive (yani dirilteme) büyüsü de burada keşfediliyor.
Spire ise yaratıkların savunma yapıları. Bu yapı aslında bir ağaç ve büyü gücüyle düşmanları üssümüzden uzak tutuyor. Üç değişik şekilde geliştirilmesi mümkün. Healing Spire yakınındaki yapıları ve birimleri iyileştirirken Flame Spire da düşmana ateş toplarıyla karşılık verir.
Ve Savaşçılarımızı Tanıma Vakti
Bir kumandanın neler bilmesi gerektiği kısmını geçtikten sonra, artık savaşçı birimlere ve bu birimlerin kullanabildiği silahlara geldi sıra. İnsanlardan başlayacak olursak eğer, bu ırkı seçen bir oyuncunun seçebileceği altı değişik savaşçı sınıfı var. Tabii ki oyunun başlarında sadece bir tanesini seçebiliyor, daha sonrasında da kumandanınız tamamlayabildiği araştırmalar ve sizin paranız doğrultusunda seçebileceğiniz sınıfları seçebiliyorsunuz.
Örneğin ilk savaşçı sınıfı olan Nomad’lar (Göçebeler), en basit savaşçı birimidir ve 250 yaşam puanına (Health) sahiptirler. Bu birimle oynayabilmek için bir ücret ödenmesi gerekmiyor.
Ardından Savage (Barbar) sınıfı gelir. Eskiden savaşçı kabilelerinin birer üyesi olan bu barbarlar, yetenekli savaşçılardır ve 400 yaşam puanına sahiptirler. Bu savaşçıyı seçebilmek için Stronghold’daki araştırmaların yapılması gerekir. Bu birimle oynamanın bedeli 2500 altın.
Legionnaire (Lejyoner) sınıfı ise birliğin kalbidir. Genç yaştan itibaren savaş için eğitilen bu iri cüsseli birimler 550 yaşam puanına sahipler. Bu savaşçının seçebilmesi için de Savage’da olduğu gibi; Stronghold’daki araştırmaların yapılması gerekir. Bu birimle oynamanın bedeli 4.000 altın.
Chaplain (Rahip) sınıfı iyileştirme ve diriltme yeteneğine sahip birimlerdir. 300 yaşam puanına sahiptir. Bu birimin seçilebilir olması için Monastery kurulmalıdır. Bu birimle oynamanın bedeli 1.500 altın.
Balista’lar için çok büyük oklar atabilen mancınıklar diyebiliriz. Uzun menzile ve iyi bir hasar gücüne sahip olan bu birim 1.000 yaşam puanına sahiptir. Balista ile aynı kategoriye alabileceğimiz Catapult ise daha da ağır hasar vermekte ve 3.000 yaşam puanına sahip. Balista’nın bedeli 4.000 altın iken Catapult’un bedeli 7.500 altındır.
İnsanların kullanabildiği dört adet silah var ve bu silahların tesirleri de birinci seviyeden üçüncü ve son seviyeye doğru artıyor. Birinci seviye silahların hepsi ücretsizken seviyeleri arttıkça sahip olmanız için ödeyeceğiniz bedel de artıyor. Silahlardan bahsedecek olursak;
Hunting Bow (Avcılık Yayı) herhangi bir araştırma – geliştirmeye gerek kalmadan, oyunun ilk saniyelerinden itibaren ücretsiz sahip olabileceğiniz temel bir silah. Bunun bir üst seviyesi olan Crossbow (Arbalet veya Tatar Yayı) ise daha etkili bir silah ve bedeli 100 altın. Üçüncü ve son seviye yay olan Marksman’s Bow (Nişancı Yayı) ise ufak dürbünüyle çok uzun bir görüş alanına sahip, çok iyi bir hasar puanına sahip ve bedeli 1.250 altın. İnanın, buna değiyor.
Scattergun (Kısa Namlulu Av Tüfeği) ise barut ve manyetiğin bir arada kullanıldığı silahlardan ilki. Ufak metal parçalarını düşmanımızın suratına yaptırmayı hedefleyen bu silah, uzun menzilde neredeyse hiç etkili değil ama kısa menzilde epey ölümcül. İkinci seviye silahımız Repeater (ki bu silah için “Küçük Mitralyöz” dersek bence yanlış olmaz) ise Scattergun’dan daha etkili ancak kesin bir yöne doğru ateş edebildiği söylenemez ve 250 altın. Bu sınıfın son örneği Coil Rifle (Misket Tüfeği) ise çok ağır hasar verebiliyor ve bedeli 500 altın.
Discharger, ateş tuşuna basılı tuttuğunuz süre içerisinde bir miktar akımı depoluyor ve depoladığı bu akımı bir anda karşınızdakinin –isabet ettirebilirseniz tabi– suratına suratına salıveriyor. Eğer isabet ettirebilirseniz, ölümcüldür.
Ettiremezseniz, şansınız pek de yerinde olmayabilir. İkinci silahımız Flux Gun ise tetiği çektiğimiz an içindeki yüksek gerilimiyle karşımızdakini kızartıyor ve bunun bedeli 250 altın. Pulse Cannon ise etkili enerji topu silahı ve bedeli 500 altın.
Incinerator, bir çeşit alev silahı ve sadece yakın menzildekilere etki edebiliyor. İkinci seviye silah olan Mortar ise düştüğü yerde patlayan kimyasal bombalar atan bir silah. Launcher da uzun menzilli bir roket atar olarak anlatılabilir.
İnsanların savaşçı sınıfları ve malzemelerinden sonra sıra Yaratıklara geldi. Behemoth haricindeki tüm savaşçı birimleri normalden daha hızlı koşarken dört ayak üzerinde koşuyorlar.
Scavenger (Leş Yiyici), yaratıkların en basit savaşçı sınıfı ve 250 yaşam puanına sahip. Bu savaşçı türünün soyu köpeklere dayanıyor.
Stalker (İz Sürebilen Avcı) ise öldürme konusunda çok yetenekli bir kedigil. 400 yaşam puanı var ve bu savaşçı sınıfıyla oynayabilmek için 2.500 altın gerekiyor.
Predator (Yırtıcı Hayvan), iri cüsseli ve dayanıklı olan bu savaşçı sınıfının kökeni kadim ayı ırkına dayanır. Evrim geçiren ve iki ayak üstünde de yürüyebilen ayıdan bozma bu savaşçıların 550 yaşam puanı var ve bedelleri 4.500 altın.
Shaman (Şaman) sınıfı ise Orphelia tarafından gizemli büyüler konusunda eğitilen bir savaşçı sınıfı. İyileştirme, diriltme yeteneğine sahip ve 250 yaşam puanı olan bu savaşçıların bedeli 1.500 altın.
Summoner, fiziksel bir yeteneği olmasa da çok güçlü büyü yeteneğine sahip bir sınıftır. 330 yaşam puanı vardır ve 5.500 altın gerektirir.
Behemoth, oyun içerisinde oynanabilir en büyük cüsseli yaratıktır. Ortalama bir binadan daha yüksek ebatlara sahip olan bu sevimsiz şeyin kökeni fillere dayanır (lütfen nasıl olabileceğine dair mantıklı bir yanıt aramayın). Ağaçları kökünden sökebilen ve hantal olan bu çirkin şeyin 4.250 yaşam puanı vardır ve 7.500 altın değerindedir. Vereceğiniz her altına da değecektir, inanın.
Savaşçı sınıflarından sonra şimdi de kullanılan silahlara ve büyülere geldi sıra.
Venomous, oyuna başlar başlamaz sahip olduğunuz bir yetenek. Zehirli pençelerle düşmanının vücudunu parçalamanın yanı sıra onları zehirliyor da.
Carnivorous yeteneği de düşmana her vuruşunuzda yaşam puanınızın biraz da olsa artmasını sağlıyor.
Chaos Bolt, Surge ve Rupture büyüleri Entropy Shrine’ı inşa etmemiz halinde kullanabildiklerimiz. Chaos Bolt oldukça düşük hasar gücü olan bir büyüyken, Surge tam anlamıyla hedeflediğimiz noktayı vurabildiğimiz bir büyü. Rupture de tam hedeflenen noktadan ziyade daha çok çevreyi etkileyen bir büyü ama aralarındaki en etkilisi.
Frost Bolts, kristalize buz parçacıkları ile karşımızdakini etkileyebileceğimiz bir büyü. Tempest ile hedefe karşınızdakine ufak bir yıldırım şoku yaşatırken Lightning ile gökten şimşekler indirerek düşmanımızı kızartabiliriz.
Ateş büyülerinden Ember ise oldukça zayıf bir ateş topu büyüsüyken, Blaze büyüsüyle aynı etkiye sahip ama seri bir şekilde ateş topları atabiliyoruz. Fireball içinse gerçekten etkili bir ateş topu büyüsü denilebilir.
Savaşın Son Bulmadığı Topraklarda Gün Batımını İzlemek Güzeldir
Her iki ırkın da inşa ettiği yapılardan, kullandığı silahlardan bahsettik. Sıra oyunun teknik özelliklerinden bahsetmeye geldi. Oyunun görsel yeteneklerinden bahsedecek olursak eğer, Silverback isimli bu grafik motoru gerçekten başarılı. Yeterince hızlı bir donanımda, tüm görsel detayları en dibe vurduğunuzda inanın gözleriniz kamaşıyor. Gerçekten! Hatta öyle ki, oyunda batmakta olan güneş gerçekten gözünüzü kamaştırıyor ve o parlaklığın içerisinden seçmekte zorlandığınız siyah bir cisim size saplandığı vakit, bunun bir ok olduğunu ve öldüğünüzü ancak anlayabiliyorsunuz. Linux üzerinde bu görsel kaliteye sahip oyunlar epey ender. Kaldı ki, Nvidia GeForce FX 5200 ekran kartıyla detayları kısarsanız, belki göz kamaştırıcı değildi ama gene de tatminkâr bir görsel kalitede bu oyunu oynayabildim.
Kurulum
Oyuna nasıl kavuşacağınıza gelirsek, yapacaklarınızı sırasıyla belirtelim.
- İlk olarak buradan 151 MB boyutundaki .*tar.gz dosyası indirilir ve arşiv dosyası ev dizini altında uygun bir klasör altına açılır.
- Ardından buradan indireceğimiz yama dosyası, az önce oyunu arşiv dosyasından çıkardığımız dizine çıkarılır ve aynı isimdeki dosyaların üzerine kopyalanır.
- Oyunun bulunduğu klasördeki silverback.bin dosyasına çalıştırma izni verilir (konsoldan chmod +rwx silverback.bin komutuyla yapılabilir)
- Son olarak, konsoldan verilecek olan ./savage.sh komutuyla oyuna girebilirsiniz.
Herkese iyi oyunlar dilerim.
ateş ve su oynamak için tıklayın
ateş ve su-2 oynamak için tıklayın
ateş ve su-3 oynamak için tıklayın
ateş ve su-4 oynamak için tıklayın
ateş ve su-5 oynamak için tıklayın