Düzensiz Uyku Yüksek Tansiyona Neden Oluyor

Yapılan bir araştırma, her gece önerilen miktarda uyusalar bile, düzensiz uyku düzenine sahip kişilerin, bir programa uyan kişilere kıyasla yüksek tansiyona yakalanma riskinin önemli ölçüde daha yüksek olabileceğini öne sürmektedir.

Dr.Şekip Altunkan’ın belirttiği üzere Hypertension dergisinde yayınlanan bu çalışmada hafta sonları geç yatan veya hafta boyunca uyuma ve uyanma saatlerini değiştiren kişilerin, daha düzenli uyku düzenine sahip olanlara kıyasla hipertansiyona yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Yapılan bu araştırmada yazarlar, insanların yalnızca ne kadar uyuduklarını değil, aynı zamanda iyi kalp ve damar sağlığı için düzenli bir uyku programına sahip olmanın önemini vurgulamışlardır.

Amerikan Kalp Birliği, yetişkinlerin kalp ve damar sağlığı için yedi ila dokuz saat uyumalarını önermektedir. Yapılan birçok çalışma, ortalama olarak her gece altı saatten az uyuyan kişilerin yüksek tansiyon, şişmanlık, kalp ve damar hastalığı, erken ölüm açısından yüksek riskle karşı karşıya olduğunu göstermiştir. Bunun tersi olarak çok fazla uyuyanlar – ortalama her gece dokuz saatten fazla – yüksek tansiyon, felç, diyabet ve ölüm açısından daha yüksek riskle karşı karşıya olduğu belirlenmiştir.

Yukarıda andığımız araştırmanın yazarları, uyku süresi, uyku düzenindeki gecelik değişiklikler ve yüksek tansiyon arasındaki bağlantılar dışında, yatma saatinin 90 dakika veya daha fazla değişen kişilerin, yatma saatine bağlı kalanlara kıyasla yüksek tansiyona yakalanma ihtimallerinin % 92 daha fazla olduğunu belirlediler. Hatta yatma saati 30 dakika veya biraz fazla değişenlerde bile hipertansiyon riskinin % 32 daha fazla olduğunu buldular.

Geç yatmakta hafif bir risk oluşturmasına karşın, bu riskin düzensiz uykudan daha az olduğu belirlenmiştir.

Özetle önceki çalışmaların da gösterdiği gibi, bu analiz hipertansiyon ile çok az veya çok fazla uyumak arasında bir bağlantı olduğunu göstermiştir. Yedi saatten az veya dokuz saatten fazla uyuyan kişilerin yüksek tansiyona yakalanma olasılığı % 20-% 30 daha fazladır. Uyku süreleri geceden geceye iki saat veya daha fazla değişen kişilerin hipertansiyona yakalanma olasılığı, her gece aldıkları uyku miktarında bir saatten az fark olanlara göre % 85 daha fazlaydı.

Dr.Şekip Altunkan’a göre çalışma programları ve diğer nedenlerle düzenli uyku saatlerini korumak zor olsa da bu çalışmadaki bulgular, insanların uyku konusunda mümkün olduğunca dikkatli olmaya çalışmaları gerektiğini doğrulamıştır. Bu konuda insanların ellerinden gelenin en iyisini yapmaları, kalp ve damar hastalığı açısından önemlidir.

Kaynak:

https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/HYPERTENSIONAHA.122.20513

En Son Estetik Trendleri Nelerdir?

Günümüz teknolojisinin değişmesiyle birlikte estetik talepleri de artış ve çeşitlilik göstermektedir. Adeta bir evrim geçirdiğini söyleyebileceğimiz estetik sektörü, kozmetik anlamda pek çok aşama kaydetmiştir.  Özellikle kozmetik uygulamalarda; lazer tedavilerinde kullanılan cihazlar ve dijital görüntüleme teknolojileri pek çok olanakla beraber yeni estetik trendler de oluşturmuştur.,

Cilt bakım ve gençleştirme ürünleri teknolojinin ilerlemesiyle beraber en çok yol alan uygulamalardan biri olmuştur. Gençlik aşısı uygulamaları, hdrafacial, karbon peeling gibi uygulamalar son dönemin en son estetik trendleri arasındadır.

Yeni Nesil Uygulamalarda Trend Olanlar

İnsanların estetik uygulamalar sonrasında doğal sonuçlar talep etmeleri son dönemde giderek artan bir eğilim izlemektedir. Sahte veya kendisine ait olmayan bir görüntü artık insanları mutlu etmemektedir. Bu sebeple; estetik dünyası bu konuda ki çalışmalarını arttırmaya ve sonuçlarını da her geçen gün almaya başladı diyebiliriz.

Doğala yakın sonuçlara yönelen talebin artmasının asıl sebebi ise, kişiye özgün olmasına duyulan ihtiyaçtır. İnsanlar, nasıl ki kendilerine has bir beden ve görünümle dünyaya geliyorlar ise öylede devam etmek isterler. Estetik algılarıyla uyuşmayan durumlarda müdahale ettirmesi sonucunda da yine kendilerine has bir görünüm elde etmek isterler.

Mezoterapi Yönteminin Yükselen Trendleri

Cilt sorunlarına müdahale edilen işlemlerin hemen hemen çoğunda mezoterapi yöntemi kullanılır. Bu yöntem pek çok kişi tarafından bir işlem gibi bilinse de aslında bir uygulama şeklidir ve birden fazla işlem için kullanılabilir. Mezoterapi işlemi sırasında, ince bir iğne veya mezoterapi tabancası kullanılarak seçilen aktif maddeler cilt altına veya deriye enjekte edilir. Mezoterapinin bu uygulama kolaylığı,  estetik trendleri oluştururken de en belirleyici etkenlerden biri olmuştur. Gençlik aşısı, selülit tedavisi, leke tedavisi, yara izi tedavisi, kilo kaybı ve akne tedavileri, mezoterapi tekniğinin kullanımının yaygın olduğu işlemlerdir.

İnsanlar tercih ettikleri estetik uygulamalarda iyileşme süresi kısa ama etkili çözümlere öncelik vermektedirler. Mezoterapi tekniği uygulandığında kalıcı bir iz bırakmaması ve uygulama kolaylığı özellikle gençlik aşısı ürünlerini en son trendler arasına sokan sebeplerden biridir. Gençlik aşısı işleminin en son trendlerde yer almasının tek başına sebebi mezoteraspi uygulaması değil tabi. Cerrahi bir müdahale gerektirmeden, yıllara dur demek, izlerini üzerinden silmek isteyenler için gençlik aşısı mucize bir çözüm sunmaktadır.

25-30 yaş aralığından sonra, vücutta azalan hüyalüronik asit, yaşlılığın ilk adımıdır. Cilt yapısında, iç organlarda veya eklemlerde hüyalüronik asit doğuştan itibaren bulunan ama zaman içerisinde azalır, vücuda hüyalüronik asidi tekrar sağlayan gençlik aşısı işlemlerinde, yaşlılığı durdurmada son derece etkili bir yöntemdir.

Estetik Ameliyatların En Çok Yükselen İsmi

Araştırmalara göre, en sık tercih edilen estetik ameliyatlarda liste başını burun estetiği ameliyatı alsa da her sene gördüğü talebi katlayan bişektomi ameliyatı, son trendlerde ki yerini en üste taşımıştır. Özellikle son yıllarda televizyon dünyasının sevilen isimleri tarafından tercih edilen bişektomi ameliyatı, insanlar tarafından çok konuşulan ve tercih edilen bir ameliyat olmuştur.

Bişektomi ameliyatı, yanakların içindeki yağ bezlerinin veya doku fazlasının cerrahi olarak çıkarılması ile yüzün daha ince veya konturlu bir görünüm kazanmasını sağlar. Özellikle kadınlar tarafından tercih edilen ince yüz yapısı, genetik olarak bu yapıya sahip olması imkansız kişiler için harika bir seçenek oluşturmuştur.

Ameliyatsız Yanak İnceltme

Bişektomi ameliyatının temel amacı yanak bölgesinde ki yağ bezini alarak kalıcı olarak ince bir görünüm kazanılmasını sağlamaktır. Bu sonucu ameliyatsız olarak yaşamak isteyenler için ise yanak inceltme uygulamaları bulunmaktadır.

Ameliyatsız bişektomi işleminde çoğunlukla radyofrekans dalgaları kullanılmaktadır. Ağız içerisinden yanak bölgesine temas eden cihazın daireler halinde hareket etmesiyle, yağ dokusu inceltilir. Cerrahi bir işlem olmamasıyla sonucun kalıcı olması beklenmemelidir. Ortalama olarak 1 yıldan sonra işlemin tekrar edilmesi gerekmektedir.

Ameliyatsız bişektomi işleminin en önemli avantajı ise işlem sırasında ciltte ki kolajen üretimi tetiklendiği için cildi sıkılaştırır ve gençleştirme etkisi yaratır. Bu ek faydaları ve kolay uygulanabilirliği sebebiyle ameliyatsız bişektomi işlemi de son yılların trend esetetik uygulamalarındadır.

İdeal Kilo Hesaplama İle Formda Kal!

Sağlıklı ve uzun bir ömür için kişinin ideal kilosunda olması önemlidir. Peki bu ideal kilo neye göre belirlenir? İdeal kiloda olmak neden önemlidir? Öncelikle sahip olduğumuz kilo, sağlıklı yaşamımız ile doğru orantılıdır. Normalin üzerinde ya da altında bir kiloda olmak, yani normalin dışında bir vücut yapısı, sağlık üzerinde de olumsuz bir etki yaratmaktadır. Örnek vermek gerekirse aşırı kilo, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi birçok sağlık sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu sebeple ideal kilo hesaplama işlemleri yaparak olmanız gereken ideal kiloyu hesaplayabilir ve formunuzu koruyabilirsiniz.

 

Hastalıklardan korunmak, dinç ve bağışıklık sistemi güçlü bir vücuda sahip olmak için dengeli beslenmek, düzenli uyku ve spor son derece önemlidir. Tüm bunların bir arada olması ise ideal kiloda olmanıza yardımcı olur. Ancak çeşitli faktörler, sizi olmanız gereken kilodan uzaklaştırabiliyor. Bu noktada ideal kilo hesaplama sayesinde sahip olduğunuz özellikleri girerek ideal kiloda olup olmadığınızı öğrenebilir, yaşam alışkanlıklarınızı bu çerçevede değiştirebilirsiniz.

İdeal Kilo Hesaplama Ne İşe Yarar?

Günlük hayat koşturmacası içerisinde neredeyse birçoğumuz sağlığımızı göz ardı etmekteyiz. Özellikle beslenme düzensizliği ve hareketsiz yaşam, ülkemizde ve dünyada milyonlarca insanın kilo problemi yaşamasına sebep olmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda sağlıklı bir yaşamın kilo ile doğrudan ilgisi olduğu açıklanmıştır. Öyle ki alınan birkaç kilo dahi yaşamınızdan birkaç seneyi kısaltabiliyor. Bu sebeple geliştirilen gerçek ideal kilo hesaplama araçları yaş, cinsiyet ve boy kriterleri doğrultusunda olmanız gereken ideal kilonuzu hesaplayarak yaşam kaliteniz hakkında size ipuçları vermektedir.

 

İdeal kilo, belirli bir aralıkta olup bu aralığın altında ya da üstünde çıkma olasılığınız bulunmaktadır. İdeal kilo aralığında olmamanız, günlük alışkanlıklarınızı gözden geçirmeniz gerektiği konusunda sizi uyarır. Bunun dışında boy ve cinsiyetiniz doğrultusunda standartlara uygun ideal aralıkta olmanız, kilo ile alakalı herhangi bir sağlık sorunu yaşamanızın düşük olduğunu ifade eder.

İdeal Kilo Nasıl Hesaplanır?

İdeal kilo hesaplamalarında çeşitli formüller kullanılmaktadır. Bu formüllerde genel olarak temel ölçüt, boy ve kilodur. Bunun dışında cinsiyet gibi bazı ölçütlerde alınarak ideal kilo aralığının hesaplaması yapılır. Peki daha detaylı ele almak gerekirse ideal kilo nasıl hesaplanır?;

  • Öncelikle boy, metre cinsinden ölçülerek not alınır.
  • Kg cinsinden alınan kilo, notlar arasına eklenir.
  • Diğer aşamada vücut kitle indeksi hesaplaması yapılır. Bu hesaba göre formül, {vücut ağırlığı / (boy x boy)}
  • Çıkan sonuç, ideal kilo aralıkları tablosuna göre değerlendirir.

 

Ancak tüm bu adımları sizin yerinize gerçekleştiren bir araç bulunmaktadır. İdeal kilo hesaplama sayfasını şimdi ziyaret ederek sizden istenen bilgileri doğru ve eksiksiz olarak uygulamaya girebilir, ideal kilonuzu tek tıkla hesaplayabilirsiniz. Sıfır hata payı ile en doğru sonuçlara ulaşabileceğiniz web adresimizi ziyaret ederek ideal kiloda olup olmadığınız hakkında detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.

Yaş İle İdeal Kilo Arasındaki İlişki

Yaşımız, hayatımız hakkında en büyük ipucudur. Yaş doğrultusunda sahip olunan boy, kilo ve vücut yapısına bakarak aslında nasıl bir yaşam sürüldüğü ya da gelecekte kişiyi nasıl bir sağlık probleminin beklediği hakkında bilgi sahibi olunabilir. Başta çocukluk dönemi olmak üzere her yaşta ideal vücut tipinde en büyük kriter, akranlar olmaktadır.

 

Akranların ortalamasına bakmak dahi, kişinin olması gerekenden az ya da çok kiloya sahip olduğunu bizlere gösterebilir. Ancak bunu daha profesyonel şekilde hesaplamak ve ideal kilo hakkında bilgi sahibi olmak için ideal kilo hesaplama aracından yararlanabilirsiniz. Boy-kilo gibi bilgiler başta olmak üzere yaşınız, ideal kilonuzu belirlemede en önemli kriter olacaktır.

Hıçkırık Nasıl Geçer?

Hıçkırık geçmek için aşağıdaki önerileri deneyebilirsiniz:

  • Solunum yapın: Hıçkırık sırasında nefes almak zor olabilir, ancak solunum teknikleri kullanarak hıçkırığınızı yavaşlatabilirsiniz. Derin nefes alıp verin ve ağzınızı kapatmadan yavaşça nefes almaya çalışın.
  • Yavaş yavaş konuşun: Hıçkırık sırasında konuşmak, boğazınızdaki hareketleri yavaşlatabilir ve hıçkırığınızı geçirebilirsiniz.
  • Soğuk su için: Soğuk su içmek hıçkırığı azaltabilir ve rahatlatabilir.
  • Yarım şey için: Yavaş yavaş yarım bir şey (örneğin, bir dilim ekmek) yiyebilirsiniz. Bu, boğazınızdaki hareketleri yavaşlatabilir ve hıçkırığınızı geçirebilirsiniz.
  • Distraksiyon: Hıçkırığınızı unutmak ve dikkatinizi başka bir şey üzerinde toplamak için bir şeyler yapın. Örneğin, kitap okuyun veya televizyon izleyin.

Bu öneriler hıçkırığınızı geçirmenize yardımcı olabilir, ancak sürekli olarak tekrar eden veya ciddi bir durum varsa, bir doktora başvurmanız önerilir.

Bebeklerde hıçkırık nasıl geçer?

Bebeklerde hıçkırık geçmek için aşağıdaki önerileri deneyebilirsiniz:

  • Omuz oynatma: Bebeğinizi yavaşça omuzlarından oynatabilir veya hafifçe sallayabilirsiniz. Bu hareket, hıçkırığını hafifleterek boğazındaki mukusun açılmasını sağlayabilir.
  • Biberon verin: Bebeğinizi yavaşça ve sık sık mama verin. Bu, boğazınızdaki hareketleri yavaşlatabilir ve hıçkırığınızı geçirebilirsiniz.
  • Başını yukarı kaldırın: Bebeğinizi yatırırken başını yukarı kaldırın. Bu, boğazındaki mukusun daha kolay açılmasını sağlar.
  • Bezini sallayın: Bebeğinizi hafifçe bezini sallayabilirsiniz. Bu hareket, boğazındaki mukusun açılmasını ve hıçkırığını hafifletmesini sağlayabilir.
  • Vakumla çalışın: Bebeğinizin boğazındaki mukusu hafifletmek için vakumla çalışabilirsiniz. Mukusu hafifletmek için bebeğinizin arkasına vakumla çalışın ve hıçkırığının geçmesini bekleyin.

Bu öneriler bebeğinizin hıçkırığını hafifletmeye ve geçirmeye yardımcı olabilir, ancak sürekli olarak tekrar eden veya ciddi bir durum varsa, bir pediatri uzmanına başvurmanız önerilir.

Hıçkırık nasıl geçer evde tedavi yöntemleri nelerdir?

Evde hıçkırığı geçirmek için aşağıdaki tedavi yöntemleri denenebilir:

 

  • Solunum egzersizleri: Derin nefes alıp vermek ve boğazınızdaki hareketleri yavaşlatmak için solunum egzersizleri yapabilirsiniz.
  • Soğuk su: Soğuk su içmek hıçkırığı azaltabilir ve rahatlatabilir.
  • Yarım şey yeme: Yavaş yavaş yarım bir şey (örneğin, bir dilim ekmek) yiyebilirsiniz. Bu, boğazınızdaki hareketleri yavaşlatabilir ve hıçkırığınızı geçirebilirsiniz.
  • Distraksiyon: Hıçkırığınızı unutmak ve dikkatinizi başka bir şey üzerinde toplamak için bir şeyler yapın. Örneğin, kitap okuyun veya televizyon izleyin.
  • Aromaterapi: Eterik yağlar (örneğin, lavanta, bergamot veya nane) kullanarak boğazınızdaki rahatsızlığı hafifletmeye çalışabilirsiniz. Aromaterapi yağlarını buharlaştırarak ya da boğazınıza masaj yaparken kullanabilirsiniz.
  • Isı uygulama: Boğazınıza ısı uygulayarak hıçkırığınızı hafifletmeye çalışabilirsiniz. Örneğin, ısıtılmış bir yastık veya sıcak bir havlu kullanabilirsiniz.

Bu tedavi yöntemleri hıçkırığınızı geçirmenize yardımcı olabilir, ancak sürekli olarak tekrar eden veya ciddi bir durum varsa, bir doktora başvurmanız önerilir.

Yenidoğan hıçkırık nasıl geçer ?

 

Yenidoğan bebeklerde hıçkırık geçmek için aşağıdaki önerileri deneyebilirsiniz:

  • Sallama: Bebeğinizi yavaşça omuzlarından oynatabilir veya hafifçe sallayabilirsiniz. Bu hareket, hıçkırığını hafifleterek boğazındaki mukusun açılmasını sağlayabilir.
  • Besleme: Bebeğinizi yavaşça ve sık sık mama verin. Bu, boğazındaki hareketleri yavaşlatabilir ve hıçkırığınızı geçirebilirsiniz.
  • Başını yukarı kaldırma: Bebeğinizi yatırırken başını yukarı kaldırın. Bu, boğazındaki mukusun daha kolay açılmasını sağlar.
  • Vakumla çalışma: Bebeğinizin boğazındaki mukusu hafifletmek için vakumla çalışabilirsiniz. Mukusu hafifletmek için bebeğinizin arkasına vakumla çalışın ve hıçkırığının geçmesini bekleyin.
  • Uyku pozisyonu: Bebeğinizi yatırırken uyku pozisyonunu değiştirin veya bebeğinizi kucağınızda taşıyın. Bu, boğazındaki mukusun açılmasını ve hıçkırığını hafifletmesini sağlar.

Bu öneriler yenidoğan bebeğinizin hıçkırığını hafifletmeye ve geçirmeye yardımcı olabilir, ancak sürekli olarak tekrar eden veya ciddi bir durum varsa, bir pediatri uzmanına başvurmanız önerilir.

Kaynaklar:

https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/15361/hickirik-nasil-gecer

https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hickiriga-iyi-gelen-7-yontem

https://www.medicalpark.com.tr/hickirik/hg-2055

https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/hickirik/

https://www.koruhastanesi.com/hickirik-nasil-gecer-hickiriklardan-nasil-kurtulunur-3035-5

https://www.florence.com.tr/hickirik

 

İlgili Anahtar Kelimeler:

hıçkırık nasıl geçer
bebeklerde hıçkırık nasıl geçer
hıçkırık nasıl geçer kesin çözüm
hıçkırık nasıl geçer evde tedavi
inatçı hıçkırık nasıl geçer
yenidoğan hıçkırık nasıl geçer
bebek hıçkırık nasıl geçer
yenidoğanda hıçkırık nasıl geçer
hıçkırık nasıl geçer saraçoğlu
yenidoğanlarda hıçkırık nasıl geçer
bebekte hıçkırık nasıl geçer
yeni doğan bebek hıçkırık nasıl geçer
yeni doğan bebekte hıçkırık nasıl geçer
yeni doğmuş bebeklerde hıçkırık nasıl geçer
yeni doğmuş bebekte hıçkırık nasıl geçer
yeni doğan bebeklerde hıçkırık nasıl geçer
doğal yolla hıçkırık nasıl geçer
oruçluyken hıçkırık nasıl geçer
yenidoğan bebekte hıçkırık nasıl geçer
yenidoğan bebeklerde hıçkırık nasıl geçer
hıçkırık neden olur nasıl geçer
oruçken hıçkırık nasıl geçer
bebeklerde hıçkırık nasıl geçer kadınlar kulübü
poşetle hıçkırık nasıl geçer
yenidoğan bebek hıçkırık nasıl geçer
hıçkırık nasıl geçer dua
uzun süren hıçkırık nasıl geçer

 

İzmir Alsancak Psikolog Hizmetleri

İzmir psikolog ofisimizde çocuk, genç ve yetişkin psikoterapi hizmeti sağlanmaktadır. Psikoterapiler bireyin günlük psikolojik semptomların kaynağını belirleyip o alana yönelik bilişsel müdahaleler ile iyileştirme sağlamaktadır. Olumsuz deneyimler, kötü yaşam şartları insan psikolojisini olumsuz etkilemektedir. Kişi bu durumdan kurtulmak için değişik savunma yöntemleri kullanmaktadır. Kimlik psikoloji olarak bireyin daha sağlıklı ve işlevsel düşünebilmesi ve davranması için profesyonel destek sağlanmaktadır.

İzmir Psikolog Hizmeti

İzmir psikolog hizmeti sağlayan kurumumuz en uygun ve ulaşılabilir şartlarda psikolojik destek sağlamaktadır. Kurumumuzda en çok çalıştığımız alanlar şu şekilde sıralanabilir:

dikkat testleri,

  • zeka testi,
  • kişilik testi,
  • gelişim testi,
  • yetişkin psikoterapi,
  • çocuk ve ergen psikolojik destek,
  • kayıp ve yas danışmanlığı,
  • grup terapisi,
  • evlilik ve çift danışmanlığı,
  • cinsel terapi,
  • bağımlılık,
  • boşanma ve ayrılık konularında en iyi şekilde psikolog desteği sunmaktadır. Uzman

psikologlarımız tüm terapi eğitimlerini tamamlamış alanda yüksek deneyime sahip ruh sağlığı çalışanlarıdır. İzmir psikolog merkezi olarak tüm psikolojik rahatsızlıklarda bütüncül bir yaklaşımla danışanlara hizmet sağlamaktayız. İhtiyacı olan danışanların gerekirse ilaç kullanması için gerekli yönlendirmeler de yapılmaktadır.

 

Alsancak Psikolog

Alsancak Psikolog merkezimizde etik kurallar çerçevesinde psikolojik danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Danışanların mahremiyet ve gizliliği en hassas olduğumuz konudur. Aslancak psikolog ofisimizde danışanları mutsuz, değersiz, kaygılı, sevilmeme gibi duygularını anlayıp daha uyumlu ve mutlu bireyler olmaları için desteklemekteyiz.

 

Alsancak Psikolog Hizmeti Ücreti Ne Kadar?

Alsancak psikolog hizmet ücreti ne kadar sorusu merak edilen sorulardan biridir. Psikolog görüşme ücretleri psikoloğun tecrübesi, yapılacak testler, kliniğin giderleri, bulunan il, terapistin almış olduğu eğitimlere bağlı olarak değişmektedir. Alsancak psikolog olarak danışanlara en uygun ve ulaşılabilir ücretlerde hizmet sağlamaktayız.

İzmir En İyi Psikolog Hizmetine Nasıl Ulaşabilirim?

İzmir en iyi psikolog kimdir sorusu çok sık sorulan bir sorudur. Kimlik psikoloji merkezimizde en iyi ve kaliteli psikolog desteği sunulmaktadır. Uzman psikologlarımız bireylerin sorunlarını koşulsuz bir kabul ve çözüm odaklı bir yaklaşımla psikolojik destek vermektedir. Bireyin ihtiyacı olan tüm terapi ekollerinin eğitim ve süpervizyonunu tamamlamış ruh sağlığı çalışanlarıdır. Kişilik bozuklukları, psikolojik bunalım ve rahatsızlıklarda bütüncül bir anlayışla hizmet vermektedir.

 

İzmir psikolog merkezi en bilinen kurum ve profesyonellerden eğitimlerini almış, yüzden fazla terapi deneyimine sahip psikologlardan oluşmaktadır. Daha iyi bir yaşam, sağlıklı duygu ve düşüncelere sahip olmak için uzman psikologlarımızdan destek almaya başlayabilirsiniz.

Evde Sağlık Hizmetlerine Ulaşmanın Kolay Yolu

Günümüzde hastalıklar oldukça artmaktadır. Bazı hastalıklar vardır ki hastanede tedaviye daha uygundur. Ayrıca bazı acil durumlar da hastaneye hızlı bir şekilde gidilmesini gerektirir. ambulans.org burada devreye girmektedir. Dünyada ilk ve tek özel ambulans arama portalı olan site sunmuş olduğu imkanlarla kişilere kolaylık sunmaktadır. Özel ambulans ile hasta nakil, cenaze işlemleri ve evde sağlık hizmetlerini barındıran site, bu hizmetlere kolayca ulaşma imkanı sağlamaktadır.

Özel ambulans ile nakil olacak hastaların, hayatını ve sağlığını riske atmadan istenilen zamanda istenilen adrese hızlı bir şekilde ulaşması oldukça önemlidir. Bu sebeple işin profesyoneller tarafından sağlanması önem arz eder. ambulans.org sayesinde dileğiniz adrese ve istediğiniz zamanda hasta nakil hizmeti için ambulans hizmeti bulabilirsiniz. Bu sayede istediğiniz zaman ve istediğiniz rotada hastanızı nakledebilirsiniz. Siteye web sitesinden ya da mobil uygulama üzerinden kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz.

Cenaze Nakil Hizmeti

 

Site cenaze nakil işlemlerinde de kolaylık sağlamaktadır. Yakınlarını kaybeden kişilerin cenaze nakil işlemlerini belirledikleri lokasyonlarda istedikleri zamanda hızlı ve kolay bir şekilde planlamalarını sağlar. Web sitesi üzerinden veya mobil uygulama üzerinden cenaze nakil hizmeti sağlayan firmalar ile kolaylıkla iletişime geçebilirsiniz.

Bazı hastalar kendi ortamlarında birtakım sağlık hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır. Evde sağlık hizmetleri; yatağa bağımlı ve hareket kısıtlaması olan, ağır hastalığı olan kişilerin tedavilerini evde devam ettirdikleri ve bakıma ihtiyaçları olan hastaların tercih ettiği hizmettir. Ayrıca yaşlıların yaşam kalitesini arttırabilmek için de tercih edilmektedir. Bu hizmetleri özel kuruluşlar vermektedir. ambulans.org sayesinde bu özel kuruluşlarla olan iletişiminiz oldukça kolaylaşır.

Evde Sağlık Hizmetlerine Kolayca Ulaşma İmkanı

 

Site evde bakıma ihtiyacı olan hastaların evde sağlık hizmetleri imkanına ulaşabilmesini sağlar. Web sitesinden veya mobil uygulamasından giriş yapıp evde sağlık hizmetlerini seçtiğiniz takdirde sizlere ihtiyaç duyduğun hizmetleri sıralar. Sadece bununla kalmayarak bu firmaları sizlere sunar ve fiyatları da sizlere listeler. Bu sayede bu fiyatlarla karşılaştırma yapıp firmaları seçmenize yardımcı olur. Tüm bu hizmetlere tek bir adresten kolaylıkla ulaşabilirsiniz. En acil durumda bile sizlere hızlı bir şekilde dönüş yapan ve işinizi kolaylaştıran site dünyada ve ülkemizde tektir.

 

Skolyoz Nedir? Skolyoz hastalığı nedir

Skolyoz, boyun eğriliği olarak tanımlanabilir. Bu durum, boyun ve bel fıtığına neden olabilir. Skolyoz, genellikle küçük yaşlarda ortaya çıkar ve çocukların %2-5’i etkilenir. Skolyoz, bel fıtığı riskini arttırabilir.

Bel fıtığı, omurga kırıklarına neden olabilir. Bu durum, en sık karaciğer, böbrek ve akciğerleri etkileyen ciddi bir hastalık olmasına rağmen, ölümler de görülebilir. Bel fıtığı, erken teşhis edilirse, tedavi edilebilir.

Bel fıtığı, tedavi edilmediği takdirde, ölümlerin de sık görüldüğü bir hastalıktır. Bu hastalığın sebebi, karaciğer, böbrek ve akciğerlerin etkilenmesi olabilir.

skolyoz hastalığı nedir

skolyoz ile ilgili bilinmesi gerekenler

Skolyoz hastalığı, omurga kemiklerinin arkaya doğru eğrilmesi sonucunda oluşur. Kemiklerin eğrilmesi, yatırılma veya hareket etme esnasında oluşan ağrılar veya bel fıtığı gibi sorunlara neden olabilir.

Skolyoz, genellikle çocukluk döneminde ortaya çıkar ve kemiklerin eğrilmesiyle ilgili belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın erken teşhisi için, çocukların gelişimlerine dikkat etmek gerekir. Çocukların oyun oynarken başlarını ve boyunlarını yukarı kaldırmalarına izin verilmelidir. Ayrıca, kaza geçirmemesi için çocuklara dikkat etmek gerekir.

Skolyoz, omurga kemiklerinin eğrilmesiyle ilgili belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler, ağrı, şişlik, karıncalanma, baş ağrısı veya görme bozukluğudur. Ayrıca, hastalığın erken teşhisi için, çocukların gelişimlerine dikkat etmek gerekir. Çocukların oyun oynarken başlarını ve boyunlarını yukarı kaldırmalarına izin verilmelidir.

Hastalığın tedavisi, genellikle yatırılma ve fizik tedavi ile başlar. Kemiklerin eğrilmesiyle ilgili ağr

Sonuç
Skolyoz tedavisinde ameliyat yapmanın gerekli olup olmadığına karar vermek için hastaya göre belirli testler yapılır. Bu testler; hastanın anatomik yapısı, bel ağrısı şikayeti olup olmadığı, vücut ağırlığı ve boyu ile ilgili bilgilerdir. Birçok hasta ameliyat edilirken, bazı hastalar ise tedaviye başlanır.

 

Hangnaillerden Nasıl Kurtulur?

Bu küçük deri parçalarını ısırma, yırtma veya koparma dürtüsüne direnin.

Soğuk hava, kendimizi ne kadar sağlıklı hissettiğimizde birçok değişiklik getiriyor. Gönderen mevsimsel duygulanım bozukluğu grip (SAD), vücudumuzun büyük hasara yol açabilir sezon gibi görünüyor.

Kışın geldiğinin küçük ama can sıkıcı bir işareti, salyangozlardır. Tırnaklarınızın etrafında bulduğunuz bu pürüzlü küçük cilt parçaları, uygun şekilde bakılmazsa can sıkıcı olabilir ve tahriş olabilir.

Aile hekimliği uzmanı Neha Vyas, MD , bir salyangozun nasıl çıkarılacağını, ne yapılmaması gerektiğini ve ilk etapta salyangozların nasıl önleneceğini anlatıyor.

salyangoz nedir?

Asma tırnağı olarak adlandırılsa da, o küçük deri parçası tırnağın bir parçası değildir. Bunun yerine, tırnaklarınızın yanında gevşekçe sarkan yırtık bir deri parçası. Ve ayak parmaklarınızda salyangoz olması nadirdir, ancak zaman zaman olur.

Dr. Vyas, “Bir salyangoz gerçekten kısadır” diyor. “Biraz sert ve tırnak yatağının yanından çıkıyor.”

Sarkık tırnaklara, kuru hava, alkol bazlı el dezenfektanları (ki hala kullanmamız gerekiyor!) ve sürekli el yıkama (ki bu hala yapmamız gerekiyor!) neden olabilir.

Tırnaklarının etrafını toplama veya ısırma alışkanlığı olanların sarkık tırnak alması muhtemeldir. Klorlu bir havuzda yüzmek de cildinizin kurumasına ve sarkmalara neden olabilir.

Arada bir manikür yapmaktan hoşlanıyorsanız, tırnak etlerinizi kesmediğinizden, bunun yerine onları geri ittiğinizden emin olun. Tırnak etlerinizi kesmek, sarkık tırnaklara ve enfeksiyonlara yol açabilir.

Bir salyangoz nasıl kaldırılır

Bir asma tırnağı güvenli bir şekilde çıkarmak için bu adımları izleyin.

  1. Ellerini yıka. Temiz bir sayfa ile başlayın. Dr. Vyas, “Ellerinizi ılık, sabunlu suya koyarak yumuşatın” diyor.
  2. Ellerinizi nemlendirin. Ellerinizi kuruttuktan sonra Dr. Vyas, salyangoz bölgesine odaklanarak ellerinize petrol jölesi veya başka bir tür nemlendirici masaj yapmanızı önerir.  
  3. Asma tırnağı yavaşça klipsleyin. Dr. Vyas, sarkık tırnağı nazikçe kesmek için bir çift steril tırnak makası veya kütikül kesici kullanın, diyor. Kanamaya neden olabileceğinden çok derin bastırmamaya çalışın. Bu olursa, kanama durana kadar bölgeye baskı uygulayın.
  4. Tekrar nemlendirin. Salyangoz bölgesini enfeksiyondan korumaya yardımcı olmak için başka bir kat vazelin uygulayabilir veya bir antibiyotik krem ​​kullanabilirsiniz.

Bir salyangoz için yapmaktan kaçınılması gerekenler

Dr. Vyas, hızlı bir düzeltme için cazip gelebilir, ancak sarkık tırnağınızı ısırmayın, yırtmayın, yırtmayın veya çiğnemeyin, diyor.

Dr. Vyas, “Halkanın altında sinirler ve kan damarları var” diyor. “Böylece kendi kanamanıza, enfeksiyonunuza ve ağrınıza neden olabilirsiniz.”

Asma tırnağınız enfekte olursa, salyangoz bölgesi çevresinde kırmızı, tahriş olmuş bir cilt yaşayabilirsiniz. Enfeksiyon yayılırsa veya kötüleşirse, ateş ve titreme alabilirsiniz.

Normal bir salyangoz genellikle doktorun ofisini ziyaret etmeyi gerektirmez, ancak aşağıdakileri yaşarsanız doktorunuzla konuşun:

  • Diyabetim var mı .
  • Çok kanamanıza neden olan bir tıbbi durumunuz var.
  • Şeytan tırnağı bir hafta içinde kendi kendine iyileşmez.
  • Enfeksiyon, salyangozdan tırnağa veya parmağa doğru ilerler.
  • Tırnağınız renk değiştirir veya zayıflar.

Doktorunuz enfeksiyon seviyesine bağlı olarak bir antibiyotik reçete edebilir.

Hançer nasıl önlenir

Asma tırnakların önlenmesi kolaydır. Ellerinizdeki cildi en iyi şekilde tutmak için bu ipuçlarını kullanın:

  • Bulaşık yıkarken eldiven giyin.
  • Tırnak etlerinizi kesmeyin.
  • Oje çıkarıcı gibi aseton ürünleri kullanmaktan kaçının.
  • Ellerinizi günlük olarak nemlendirin.
  • Geceleri ellere daha kalın bir krem ​​​​uygulayın.

Dr. Vyas, “Kuru hava ve sık sık el yıkama, sarkık tırnağı almanıza neden olabilir,” diyor. “Günlük nemlendirici kullanmak yardımcı olabilir.”

Panik Atak Nedir?

Yaşamın her alanında hemen herkesin kaygı ya da endişe hissetmesi son derece olağandır. Hatta bazı durumlarda kaygı ve endişe verici duygular, normalde olduğundan daha yoğun bile hissedilebilir. Bu durumun sistematik, aniden ve sebepsiz biçimde oluşmasına ise panik atak adı verilir. Panik atak, bir çeşit anksiyete bozukluğudur. Aniden ve sistematik olarak ortaya çıkan endişe ve panik nöbetleri panik atağın en temel belirtileridir. Panik atakta endişe ve kaygı gibi güçlü hisler, çoğunlukla ölme veya zarar görme duygusunun yoğun biçimde hissedilmesiyle ortaya çıkar. Dolayısıyla gündelik yaşamda hissedilen kaygı, endişe ve panik gibi olağan duygu durumların panik atakla karıştırılmamalıdır.

Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Panik atak belirtileri, çoğunlukla nöbetler biçiminde ortaya çıkar. Aniden, sebepsiz biçimde gelişen kaygı hali, panik atağın en net belirtisidir. Buna karşın her kaygı durumunun panik atağa işaret etmediği de bilinmelidir. Panik atak belirtileri arasında ön plana çıkanlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Yoğun biçimde ortaya çıkan bas dönmesi ve mide bulantısı
  • Aniden, sebepsiz yere gelişen kaygı, endişe veya panik duyguları
  • Yüksek düzeyde boğulma hissi ve atak sırasında ortaya çıkan ölüm korkusu
  • Kalp atışının hızlanması ve göğüste beliren ani ağrılar
  • Ağız kuruluğu, nefes darlığı, ve kulaklarda çınlama
  • Anide ortaya çıkan terleme ve üşüme.

Tüm bunlar panik atak belirtileri arasında en ön plana çıkan durumlardır. Ayrıca panik atak nöbetleri esnasından yoğun biçimde uyuşma ya da iğne batması gibi durumların ortaya çıkması da olasıdır. Birinin panik atak nöbeti geçirdiğini tanılamak için ifade edilen belirtilerin en az dördünün nöbet esnasında ortaya çıkması gerekmektedir. Ruh sağlığı sorunlarının giderilerek kontrol altına alınmasını sağlayan Mutlu Yaşam Online Terapi Merkezi, online terapi ile panik atak problemlerine karşı da uzman desteği sağlamaktır.

Panik Atakla Nasıl Başa Çıkılır?

Panik atak da dahil olmak tüm ruhsal sorunlar, doğru yaklaşımlarla kontrol altına alınabilir. Özellikle uzman desteğine başvurmak, yaşanan panik atak sorunlarının giderilmesi adına oldukça belirleyicidir. Önemli düzeyde fiziksel belirtileri olan panik atak tanısı sürecinde uzmanlar tarafından fiziki tetkikler de yapılır. Ayrıca uzman desteğinin tercih edilmesi durumunda yaşanan sorunların gerçekçi biçimde ifade edilmesi gerekir. Uzman desteğine başvurulmaması halinde panik atağın daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.  Mutlu Yaşam Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden online psikolog desteği alabilirsiniz.

 

Liposuction Mucizesi – Dr. Deniz Küçükkaya

En yaygın kullanımı ile yağ aldırma olarak bilinen liposuction, vücut şekillendirmede yarattığı etkisi ile estetik uygulamalardan liposuction fiyatları araması ile ön plana çıkıyor. Diyet ve spor ile giderilemeyen ve özellikle karın, kalça gibi bölgelerde bulunan yağların parçalanıp vakumlanarak vücuttan atılması ve bölgenin şekillendirilmesi söz konusudur.

Liposuction Nedir?

Vücutta dirençli yağ birikimlerinin bel, basen, kol ve boyun bölgesinde yoğun olması, vücut şeklinde belirgin bir görüntü oluşturur. Sağlık nedeni ile ya da estetik kaygılardan dolayı yağ yakımının beslenme ve spor rutini ile sağlanamadığı durumda liposuction cerrahi müdahalesi ideal bir çözümdür. Teknik, yağ dokusunun parçalanması ve vücuttan atılması yönünde çalışır.

Liposuction için Kimler Uygundur?

Bilinenin aksine liposuction bir zayıflama yöntemi değil, asıl amacı vücut şekillendirme olan bir yöntemdir. İşlemin yapılması için kişinin genel sağlık durumunun iyi olması ve vücut kitle indeksi %30 ul aşmamış olması gerekir.

Kadınlarda emzirme dönemi gibi özel bir dönemde olunmaması ve ileri yaş uygunluk kriterleri arasında yer alır. Daha etkili sonuç almak için cilt elastikiyetinin normal olması, sigara gibi madde kullanımı olmaması, ideal kiloya yakın olunması gibi kıstaslar olmakla birlikte genel olarak kadın ve erkek herkese uygulanabilir.

Liposuction Sonuçları Kalıcı Mıdır?

Yağ aldırma işlemlerinin kalıcılığı kullanılan teknolojinin ve hekimin başarısından bağımsız olarak kişinin işlem sonrasında alacağı önlemler ve hayat düzenlemesi ile sağlanır. Liposuction, son dönemin en başarılı cerrahi işlemidir. Belirgin bir şekillenme ile kişi ihtiyaç duyduğu bölgede ki yağlardan kurtulmuş olur. Ancak sağlıklı beslenme ve düzenli spor ile bu durumu kalıcı kılabilir.

Liposuction Yöntemleri Nelerdir?

Bölgesel zayıflama ve vücut şekillendirme için en popüler yöntem olan liposuction, estetik ve aynı zamanda cerrahi bir işlemdir. Temel prensip belirlenen bölgelerdeki yağların parçalanarak vücuttan atılımını sağlanmasıdır. Bunu yaparken, vaser liposuction, ultrasonic liposuction ve lazer lipoliz yöntemleri kullanılır. Yöntemler teknik farklılık içermekle birlikte liposuction fiyatları açısından da değişiklik gösterir.

Liposuction Öncesi

İşlem öncesi genel sağlık durumu, kullanılan ilaçlar ve sigara kullanımı gibi bilgilendirmeler hasta tarafından yapılırken, plastik estetik cerrahi hekimi gerekli ölçümleri ve şikâyete konu bölgelerin işaretlendirilmesi gibi teknik çalışmaları yapar. Kişi için en uygun yöntem belirlenir ve süreç başlatılır.

Liposuction En Sık Nerelerde Tercih Ediliyor?

Bölgesel incelme tercihi en çok karın, bel, kalça, uyluk, boyun ve kollarda tercih edilir. Erkeklerde meme çevresinde ya da genetik olarak kişilerde farklı yoğunlaşmaların yaşadığı bölgelerde uygulamalarda yapılabiliyor.

Liposuction Sonrası Süreç

Ameliyatı planlanan kişi operasyon sırasında işlem yapılacak bölge nazarında lokal ya da genel anesteziye alınır. Yağların alınacağı bölgelerde açılan küçük kanallar aracılığı ile işlem başlar.

Yağ dokusunun parçalanıp sıvılaştırılması ve vücuttan çıkartılması ortalama 1 ila  3 saatlik bir işlem ile tamamlanır. Bir gece hastanede gözetim altında kalan hasta sonrasında taburcu edilir. İlk ay belirli aralıklarla korse kullanımı tavsiye edilir.

Şişlik ve morluk gelişimi işlem yapılan bölgede normal kabul edilir. Kişiler rutin kontrollerini aksatmaz ve doktor uyarılarını dikkate alırsa, gözle görünür sonucu olan operasyonu başarı ile tamamlamış olur. Diyet ve spor kişinin hayatında kalıcı olarak düzenlediği iki unsur olduğu takdirde, liposuction kalıcılığı çok daha fazlasıyla sağlanmış olur.

Liposuction Fiyatları

Plastik cerrah tarafından yapılması gereken liposuction bölgesel incelme ve yağ aldırma operasyonuna ilişkin kullanılacak yöntem, kişinin ihtiyaç duyduğu bölge sayısı gibi kıstaslar liposuction fiyatları konusunu direk etkileyeceğinden en doğru ve güncel bilgi hekim tarafından verilir.

https://www.denizkucukkaya.com/liposuction-fiyatlari/ hakkında bilgi için hemen tıklayın.

Doğum Yöntemleri Nelerdir?

Hayatta, yeni bir bebeğin doğumundan daha heyecan verici olan çok az şey vardır. Bu, insanlık tarihi boyunca böyle olmuştur. Ancak, yeni anneler için doğum seçenekleri zaman içinde oldukça gelişmiştir.

20.yüzyılın başlarından beri, modern tıp uygulamaları ve teknolojinin gelişmesi ile, seçenekler de değişti. Tıp dünyası, son yüzyılda hem anne hem de bebek için doğum yapmayı çok daha güvenli bir deneyim haline getirdi. Hastaneler de bu gelişmelere yanıt verdi. Artık birçok hastanede, son teknoloji ürünü doğum odalarına dönüşen konforlu doğum odaları sunuyor.

Kolay bir doğum ve kusursuz bir şekilde uygulanmış bir doğum planı idealdir. Ancak, en dikkatli şekilde planlanmış doğumun bile son dakikada değişebileceğini biliyoruz. Bu gibi durumlarda, alternatif doğum yöntemlerine hazırlıklı olmak önemlidir.

Doğum Planı Nedir?

Bir doğum planının amacı, anne ve baba adayının çocuğunun doğumunun tam olarak nasıl olacağına karar vermesi değildir. Bir doğum, çok fazla değişken içerir ve tam olarak neler olacağını tahmin edemezsiniz. Yine de, bir doğum planı, bebeğinizin doğumunda sizin için en önemli olanı anlamanıza yardımcı olur.

Doğum planı ile, doğumdan çok önce doğum seçeneklerinizi öğrenecek, keşfedecek ve anlayacaksınız. Yine de, doğum planı sadece bir kılavuzdur.

Lamaze

Lamaze, doğumla başa çıkma mekanizmalarını geliştirmeyi amaçlayan bir doğuma hazırlık yöntemidir. Bu yöntem, kanıta dayalı ve güncel bilgileri sağlayarak, anne adayını güvenli ve sağlıklı bir doğuma hazırlamaya yardımcı olur. Aslında, tıbbi müdahaleye bir alternatif olarak hizmet eder.

Lamaze yöntemi; doğum sırasında kalp atış hızını, kaygıyı ve ağrı algısını azaltan ritmik nefes egzersizleriyle bilinir. Doğum anında nefes almak bir odak haline geldiğinde, doğum sancıları gibi diğer durumlar, farkındalığın sınırına getirir. Bilinçli nefes almak, özellikle faydalı bir doğum yardımcısıdır. Çünkü, hem sizin hem de bebeğinizin oksijenli kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, öğrenmesi ve uygulaması kolaydır.

Teşvik edildiğinde, bir kadın doğal olarak hareket eder, inler, nefes alma şeklini değiştirir ve kasılmaları ile başa çıkmak için sallanmaya başlar. Sonunda, bireysel ihtiyaçları için doğru ritmi bulacaktır. Bu rahatlık arayışı, bebeğin doğmasını kolaylaştırır ve ayrıca doğumun durmasını önler. Bir kadının kasılmaları güçlendikçe, vücudu ağrısını hafifletmek için endorfin salgılamaya başlayacaktır.

Bradley Yöntemi

Bradley yöntemi ile doğuma hazırlık, ilaçsız bir doğum deneyimi yaşamayı uman anne adaylarının dikkate alabileceği birçok eğitim seçeneğinden biridir. Veriler, bu yöntem ile kadınların %86’sının ilaçsız doğum yaptığını göstermektedir.

Bradley yöntemi, bazen baba adayı tarafından yönetilen doğal doğum olarak da bilinir ve çiftler için bu yaklaşım, mükemmel bir doğuma hazırlık kursu olabilir. Ve, doğum sırasında sizi destekleyecek bir olduğu sürece bu yöntem sizin için de işe yarayabilir.

20.yüzyılın ortalarında Dr. Bradley tarafından geliştirilen bu metot, kadınların ilaç kullanmadan doğum yapmasına yardımcı olur. Eğitimler; doğru beslenme, egzersiz, ağrı yönetimi, gevşeme teknikleri ve eşin bir koç olarak etkin katılımını vurgulamaktadır. Aynı zamanda, sizi doğuma hazırlayacak pozisyonları da öğrenirsiniz.

Alexander Tekniği

20.yüzyılda F.M. Alexander, kendi ses problemleri ile nasıl başa çıkılacağını öğrenirken; güvenli, verimli ve kolay bir şekilde hareket etmek için bir teknik geliştirdi ve bu tekniğe onun ismi verildi.

Hamile bir kadın da dahil olmak üzere herkes; nefes alma kapasitesini artırmak ve vücudun orijinal duruşunu ve uygun duruşunu eski haline getirmek için kas gerginliğini gidermeyi öğrenebilir.

Vücudunuz bel ağrısı, denge problemleri, nefes darlığı veya sindirim problemleri yaşamaya başladığında, hareketinizdeki basit değişiklikler semptomları hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu teknik ile, doğum zamanı geldiğinde; anne adayı daha iyi nefes alabilir, kendini sakinleştirebilir, doğuma odaklanabilir ve doğum sırasında rahim ağzının açılmasına yardımcı olarak, bebek gelirken etkili bir itmeye hazırlanabilir.

Hipnodoğum

Hipnodoğum yöntemi, doğal doğum yapmak için kendi kendine hipnozdan yararlanan bir doğum felsefesidir. Annelerin ağrısız ve sakin bir doğuma hazırlanmasına yardımcı olur.

Herhangi bir doğum felsefesinde olduğu gibi; bir kadın için işe yarayan şey, diğeri için en iyisi olmayabilir. Bununla birlikte, hipnodoğum, özellikle kendi kendine hipnoz tekniklerini uygulamak için zaman ayıran annelerde işe yarayabilir.

Bu teknik, bir kadına doğumun rutin müdahale gerektirmeyen normal ve doğal bir süreç olduğunu öğretir. Hipnodoğumun arkasındaki felsefe, diğer tekniklerde öğretilen yöntem ve beceriler kadar önemlidir. Hipnodoğum tekniklerini öğrenmek, doğuma dair korkuları zihninizden çıkarmayı sağlayabilir.

Suda Doğum

Suda doğum; doğumun bir kısmının ılık suyla dolu bir doğum havuzunda gerçekleşmesi anlamına gelir. Bir doğum merkezinde, evde veya hastanede gerçekleştirilebilir. Bir doktor, bu konuda size yardımcı olur. Türkiye’de bazı hastane ve doğum merkezleri, suda doğum hizmeti sunmaktadır.

Doğumun ilk aşamasında doğum havuzunun kullanılması; acıyı hafifletmeye yardımcı olur, anestezi ihtiyacını azaltır, doğum süresini kısaltır.

Leboyer Yöntemi

1970’li yıllarda Dr. Leboyer bir kitabında, bebeklerin sakin ve nazik bir ortamda doğduklarında daha mutlu olduklarını bir teori haline getirdi. Ondan 30 yıl sonra; kordonu kesmeden önce bebeğin sırtını ovuşturmak, hemen bebeğin emzirilmesi ve bebekle bağ kurulması gibi fikirlerinin çoğunun artık doğal bir parçası olduğunu görebilirsiniz.

Sessiz ve yatıştırıcı ortamı teşvik eden leboyer yönteminde tek istisna, anne ve bebek için acil bir tıbbi sorun olduğunda ortaya çıkar. Onun dışında, bebeğinizin hayatına güzel bir başlangıcı teşvik etmemeniz için hiçbir neden yoktur.

Sezaryen Doğum

Bir bebeğin cerrahi doğumu anlamına gelen sezaryen doğum, annenin rahim ve karnındaki bir kesiyi içerir. Dünya genelinde, bebeklerin yaklaşık %30’unun doğumu için kullanılan yaygın bir yöntemdir. Tipik olarak, hamileliğe bağlı komplikasyonların normal doğumu zorlaştırması, anne veya bebeği riske atması durumunda gerçekleştirilir. Bazen, hamileliğin erken dönemlerinde de sezaryen doğum planlanabilir. Ancak genellikle, doğum sırasında bir risk oluştuğunda yapılır.

Doğum için sezaryen doğumun en iyi seçenek olduğuna karar verilirse; komplikasyon risklerini azaltmak ve başarılı bir doğum yapmak için neler yapacağınız konusunda doktorunuz sizi bilgilendirecektir.

Her hamilelikte olduğu gibi, planlanan bir sezaryen doğumda da doğum öncesi randevular gerekecektir. Sezaryen doğum için sağlık durumunuzun belirlenmesi için kan testi ve çeşitli muayeneler gerçekleştirilir.

Sezaryen doğum sırasında, nadiren kan nakline ihtiyaç duyulur. Ancak yine de, doktorunuz herhangi bir komplikasyon riskine karşı önceden hazırlıklı olmak ister.

Kaynak; https://www.bulenttiras.com/dogum-kontrol-yontemleri-nelerdir

FUE Saç Ekimi

Son yıllarda, tüm dünyada ve Türkiye’de giderek hızlı bir gelişim gösteren saç ekimi operasyonlarında pek çok farklı yöntem kullanılıyor. Saç yapısından, ekim yapılacak alanın büyüklüğü gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilen ekim yöntemleri, her zaman için hastalara istenen sonucu vermek amacıyla geliştiriliyor.
Son yıllarda en modern teknikler arasında gösterilen ve pek çok saç ekimi merkezi tarafından kullanılan FUE saç ekimi, hastaların aynı gün içerisinde taburcu edilebilmesi, oldukça hızlı ve kolay bir iyileşme sürecine sahip olması ve iz bırakmamasıyla ön plana çıkıyor.

FUE Saç Ekimi Nedir?

Açılımı “foliküler ünite ekstraksiyonu” olan FUE tekniğinde, saç derisinde herhangi bir kesi yapılmadan, özel kalemler aracılığıyla kişinin saç kökleri belli bir noktaya aktarılabiliyor. Saç kalınlığına bağlı olarak değişen boyutlardaki, milimetrik kalemler ile toplanan saç kökleri doğrudan istenen alana yerleştirilebiliyor.
Herhangi bir kesi yapılmaması sayesinde oldukça hızlı bir iyileşme sürecine sahip olan bu yöntemde hastalar operasyon sonrasında, doktor tavsiyelerine dikkat etmek koşuluyla günlük yaşantılarına kaldığı yerden devam edebiliyor.

FUE Saç Ekimi Hakkında Sık Sorulanlar;
⦁ FUE Saç Ekimi Nasıl Yapılır?
⦁ FUE Saç Ekimi Avantajları Neler?
⦁ Safir FUE Saç Ekimi Nedir?
⦁ FUE Saç Ekimi Sonrası Süreç Nedir?
⦁ FUE Saç Ekimi Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Neler?
⦁ FUE Saç Ekimi Sonrası Bakım Nasıl Olmalı?
⦁ FUE Saç Ekimi Dezavantajları Var mı?
⦁ FUE Saç Ekimi Ne Kadar?
FUE Saç ekimi ile ilgili neleri merak ettiğinizi iyi biliyor ve endişelerinizi anlıyoruz. Tüm sorularınızın cevabını https://www.lalesacekimi.com/fue-sac-ekimi/ adresinden öğrenebilirsiniz.

FUE Saç Ekimi Nasıl Yapılır?

FUE saç ekimi tekniği ile yapılan operasyonlarda öncelikle kişinin saç yapısı incelenerek işleme başlanıyor. Saç kökü kalınlığına bağlı olarak bir milimetreden küçük kesi uçları ile toplanan kökler doğru şekilde ayrıştırılarak ekim yapılacak alandaki kanallara yerleştiriliyor.

Her aşaması oldukça hassas olan FUE saç ekiminde hem saç köklerinin toplanması hem de kanalların doğru şekilde açılması fazlasıyla özen gerektiriyor. Saç kanallarının doğru açılmaması halinde, ekim sonrasında uzayacak olan saçların doğal bir görünümden uzak olması nedeniyle, bu işlemin mutlaka profesyonel ve tecrübeli bir ekip tarafından uygulanması tavsiye ediliyor.

Lale Saç Ekimi Merkezi, FUE yöntemi de dahil olmak üzere en modern teknikleri kullanarak dünyanın her yerinden hastalara en iyi sonuçları sunmaya devam ediyor.
Türkiye’nin ve dünyanın pek çok yerinden gelen hastalara, uzman operatörler ve tecrübeli medikal ekibi ile yardımcı olan klinik, steril ameliyathane ortamında, saç, bıyık, sakal ve kaş ekimi gibi hassas operasyonları, yüksek başarı ortanı ile gerçekleştiriyor.

Spirulina Nedir ?

Son yıllarda bilimsel olarak da araştırmalara konu edilen bir yosun türüdür. Spirulina nedir ? Spirulina faydaları nelerdir ? Yazımızda bu sorularınıza yanıt bulmaya çalışacağız. Mavi-yeşil alglerin oluşturduğu mikroskobik bir yosun olan spirulina hem çocuklar hem de yetişkinler için faydalı görülmektedir. Bu yosun türü yüksek oranda protein, beta karoten, doğal demir gibi bir dizi vitamin ve minerali bünyesinde barındırmaktadır. Bu açıdan günümüzde besin takviyesi olarak kullanıldığı görülmektedir. İçerdiği antioksidanlar, fikosiyanin ve bazı amino asitler sayesinde vegan diyetlerinde de kullanılmaktadır. Sadece gıda takviyesi olarak kullanılmamaktadır. Endüstriyel alanda da kendine yer bulmuştur. Gıda boyası olarak sıkça kullanılır. Spirulina birçok çevre tarafından süper besin olarak görülse de tüketimi konusunda dikkatli olmalısınız. Spirulina tozu ya da spirulina tablet olarak sunulmaktadır.

 

Spirulina Faydaları Nelerdir ?

Spirulina yosunu güçlü bir antioksidan kaynağıdır. İçeriğinde vitaminler ve kalsiyum, magnezyum, selenyum gibi insan vücudu için çok önemli mineraller bulunmaktadır. Spirulina faydaları saydığımız özelliklerinden ötürü çok fazladır. İnsanlarda kalp krizi ve felç gibi hastalığa sebep olan yüksek kan basıncını dengeleyebilir. Spirulina nedir ? Öğrenmek isteyenlerin, aktarmış olduğumuz faydalarını da mutlaka bilmesi gerekir. Trigliserid düzeyi ve LDL değerlerinizi düzeltmek için spirulina tablet ya da spirulina tozu kullanabilirsiniz. Günümüz hastalıkları arasında yer alan alerjik rinit ile mücadelede alternatif bir yöntemdir. Kan şekerini dengeler. Tip 1 diyabet hastaları spirulinanın anti oksidan özelliğinden fayda görebilirler. Bağırsak sağlığı açısından faydalıdır. Zayıflamaya yardımcı olduğu konusunda çalışmalar vardır. Spirulina yosunu takviyesinin kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobin düzeyini artırdığı belirtilmektedir. bu sebeple anemi rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılabilecektir. Spirulina tozu doğrudan tüketilebileceğiniz gibi içeceklerinize karıştırarak da tüketebilirsiniz. Bu faydalı besin takviyesini üreten ve satışa sunan birçok marka bulunmaktadır.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 27 Ocak Basın Açıklaması

Salgının dünyadaki birinci yılını tamamladığı günlerde salgına karşı umutla beklediğimiz mücadele gücü olan aşı uygulanabilir hale geldi. 30 Aralık’ta ülkemize gelen ilk parti olan 3 milyon doz aşının gerekli kontrollerinin tamamlanması ile 13 Ocak günü “Acil Kullanım Onayı” verilerek yaygın aşılama dönemini başlatmış olduk. Sayın Cumhurbaşkanımız aşı kampanyasını başlatmak için bizzat Ankara Şehir Hastanemize gelerek ilk doz aşısını yaptırdı. Kendilerine hem tüm vatandaşlarımızın aşılanması adına yaptığımız çalışmalara verdiği destek hem de bu konuda da gösterdiği önderlik için minnettarız.

Bilim Kurulumuzun önerileri ile hazırlanan aşı programına göre öncelikle sağlık çalışanlarının aşılanması tamamlandı. Sağlık çalışanlarımızın aşılanması savaşa hazırlanan askerlerimizin silahlanması ile eşdeğerdir. Mücadelenin en ön safında bulunan neferlerimiz daha güvenli bir alana yaklaşmışlardır. Sağlık çalışanlarımızı takiben engelli, yaşlı bakım evleri ile huzurevlerinde yaşayan vatandaşlarımızın yerlerinde aşılamaları tamamlandı.

Koruma sorumluluğu üzerimizde en çok bulunan bu grup öncelikle aşılanmış oldu. Kademeli olarak 90 yaş ve 85 yaş üzeri vatandaşlarımız evlerinde aşı oldular. İleri yaşları nedeniyle evlerinde aşı uygulamasına gittiğimiz vatandaşlar ile aynı hanede yaşayan 65 yaş üstü vatandaşlarımız varsa onların da aşı uygulamaları evlerinde gerçekleştirildi. Pazartesi günü 80 yaş üzerindeki vatandaşlarımızın sağlık kuruluşlarında aşılanmasına başlanmıştı. Yarın sabahtan itibaren yeni bir adıma geçerek 75 yaş üzerindeki vatandaşlarımızı sağlık kuruluşlarında aşılamaya başlayacağız. Yarından itibaren 75 yaş Üzeri vatandaşlarımız sağlık kuruluşlarından randevu alarak aşı olmaya gidebilecekler.

Ülkemizde aşı programında kullanılan inaktif aşının 10 milyon dozluk ikinci sevkiyatının ilk bölümü olan 6,5 milyon dozluk bölümü hafta başında ülkemize getirildi. Gerekli testlerin tamamlanmasından sonra aşılar kullanıma sunulacaktır. Virüsün dünyadaki seyri gerek merkez ve taşra teşkilatımız tarafından gerekse Bilim Kurulumuzca düzenli olarak takip edilmektedir. Bildirilen mutasyonlar üzerine İngiltere, Danimarka ve Güney Afrika’yla olan uçuşlar durdurulmuştu. Brezilya ile olan uçuşlar da buna eklendi. Özellikle Güney Afrika’da bildirilen mutasyonlu virüsün daha ölümcül olduğu iddia edilmektedir. Mutant virüsün görüldüğü yerler karantina altına alınmaktadır. Ülkeler yeniden sınırlarını kapatmaya başlamıştır. Bu durum tedbirleri elden bırakmamamız konusunda bize önemli birhatırlatıcı olmuştur.

Alınan tedbirlerle vaka sayısında »80’e varan hızlıbir düşüş sağlandı. Ancak bütün çabalarımıza rağmen bu düşüş yavaşladı. 5.000-7.000 arasında dalgalanan günlük vaka sayıları görülmeye devam etmektedir. Dünyada da artan risk durumu göz önüne alındığında tedbirlere sıkı sıkıya uymaya devam etmemiz gerektiği ortadadır. Mücadelenin bu döneminde kalabalık ve kapalı ortamlarda bir araya gelmek yaklaştığımız mutlu günleri görme hedefinden bizi uzaklaştırabilir. Bu konuda vatandaşlarımızı azami derecede kısıtlama ve tedbirlere uymaya davet ediyorum. Tedbirlerdeki kontrolsüz gevşemeler bir sonrakini daha zor atlatabileceğimiz dalgalanmalara yol açabilir. Tedbir ve temkini elden bırakmamamız gerekiyor. Salgının tüm dünyaya bir kişiden yayıldığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Salgın süresince zorlu bir mücadele verdik ve tüm milletimiz çok yoruldu. Bu emeklerin karşılığını almaya çok yaklaştığımız ortadadır.

Saygılarımla,

Dr. Fahrettin Koca

T.C. SAĞLIK BAKANI

Hızlı kilo vermek için yapılan diyetler yararlı mı?

İnsanlara hızlı kilo verdireceğini belirten, hatta hızlıca kiloları verdirdiğini vaat eden bir sürü diyet programın bulmak mümkün.  Fakat hızlı kilo vermek hem oldukça zor bir iş ve demir gibi bir irade isteyen olay. Üstüne üstlük hızlı kilo vermenizi sağlayan bazı diyetler de sağlığınızı oldukça olumsuz yönde etkiliyorlar.

Kilo verme hızınızı arttırmaya çalışmak ve çok kısa sürede istediğiniz kiloda olmayı istiyorsanız her şeyden önce beyninizde bu işi bitirmelisiniz. İnanmak başarmanın yarısıdır derler. Onun için zayıflayacağınızı önce kendi zihninize kabul ettirin. Bu fikre alıştıktan sonra zayıflamak için yapamayacağınız şey kalmıyor.
İştahınızı azaltmanız, her gün aldığınız bazı ürünlere artık hayatınızda yer vermemeniz, düzenli bir şekilde egzersiz yapmanız ve tüm bunları da hiçbir şekilde aksatmamanız gerekmekte. Tabi burada beslenme düzeniniz ve alışkanlıklarınızda büyük rol oynamakta. Bunlar size her ne kadar yapılması çok güç şeyler olarak gelse de merak etmeyin, hepsi aslında çok basit.

Vücudunuz organların normal fonksiyonlarını yerine getirmesi için her gün belirli miktarlarda enerjiye ihtiyaç duymaktadır. İhtiyaç duyulan bu enerjiye de metabolizma adı verilmektedir. Her insanın metabolizma hızı farklıdır ve bu metabolizma hızı yaş, cinsiyet ve kilo başta olmak üzere farklı etkenlere bağlı olarak bireyden bireye değişiklik göstermektedir. Metabolizma hızının dinlenir vaziyetteyken yaktığınız kalori miktarını görürsünüz.

Bu duruma örnek vermek gerekirse metabolizma hızınız 1800 diyelim. Mevcut kilonuzu korumak ve sabitlemek için tüm gün olduğunuz yerde otursanız bile bu miktarda kalori almanız gerekmektedir. Basitçe 1800 kalorinin altında bir enerji alımı gerçekleştirirseniz kilo vermeye, bu miktarın üzerinde enerji alımını gerçekleştirirseniz de kilo almaya başlarsınız. Durum aslında oldukça açık ve net.

Hızlı kilo vermek adına yapılan diyetlerin getirdiği birkaç sorun var elbette. Mesela çok az kalori alımı gerçekleştirerek kilo vermeye çalışırsanız yaşayacağınız ilk sorun halsizlik olacaktır. Yani diyete başladığınızın 2-3 gün sonra gündelik işlerinizi yapacak enerjiyi kendinizde bulamazsınız. Eğer vücudunuz halsizlikle başa çıkabilecek kadar kuvvetliyse bu sefer de yetersiz beslenme gibi bir sorunla karşılaşırsınız.

Çok az kalori alımı gerçekleştirdiğiniz ürünlerden gelen vitaminler, mineraller ve diğer besin öğeleri vücudunuzun ihtiyaç duyduğu miktarın altında kalmaktadır. Bu da haliyle yeni sorunlar doğurur. Eğer yetersiz beslenme durumunu uzun süre devam ettirirseniz de halsizlikle beraber dişlerinizde ve kemiklerinizde zayıflamalar görülebilir. Baş dönmeleri yaşayabilir, bağışıklık sisteminizin zayıfladığına şahit olabilirsiniz. Ayrıca cildinizin kuruması, saçlarınızın dökülmesinin artış göstermesi, diş etlerinizde şişmeler ve kanamalar yaşamanız, kaslarınızın zayıflaması gibi bir sürü ciddi sorun da kendini gösterir.

Tüm bunların yanında çok az kalori alımı gerçekleştirilerek yapılan şok diyetler de metabolizma hızınızı yavaşlatır ve bir süre sonra da ne kadar az kalori alırsanız alın kilo vermemeye başlarsınız. Yani bu durum kilo verme hızınızı da yavaşlatır. Çünkü vücudunuz artık daha az enerjiye ihtiyaç duymaya başlamıştır. İşte bir anda kilo verilen diyetlerden sonra verdiğiniz kiloların kat kat geri gelmesinin asıl sebebi budur. Eskiden size kilo aldırmayan beslenme şekilleriniz yaptığınız şok diyetlerle yavaşlayan metabolizma hızınıza bağlı olarak artık kilo almanızı sağlayacaktır.

Elbette bu durum için alabileceğiniz tedbirler bulunmaktadır. Mesela şekeri ve nişastalı ürünleri beslenme listenizden çıkarın. Beslenme düzeninizi tekrardan bir gözden geçirin. Öğünlerinizi atlamamaya çalışın. Daha fazla lif tüketmeye çalışın. Bol bol egzersiz yapın. Bol bol su için. Uykunuzu düzenli bir hale getirin.

Eğer bu ve bu tarz ufak ama etkili detayları hayatınızda uygularsanız siz de gayet sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsiniz. Ama tabi ki de her şeyden önce bunu zihninizde kabullenmeniz önemli.

RAHAT DOĞUM İÇİN ÖNERİLER

1- Rahat bir doğum için yapılması gereken hamileliğe hazır olmaktır. Hem psikolojik anlamda hemde fiziksel olarak hamileliğe hazır olmak doğum için oldukça önemlidir. Fizyolojik olarak hamile kalmadan önce kilonuz oldukça büyük önem taşımaktadır. Kilonun çok fazla veya çok az olması durumunda denge sağlamak doğumu kolay hale getirecektir. Psikolojik olarak ise kötü deneyimlerden ve korkulardan kendini arınmalısınız. Aksi takdirde doğum başlayana kadar olan 9 aylık süreçte stres ve gerginlik söz konusu haline gelecektir.
2- Hamilelik başladığı andan itibaren beslenme çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki siz ne tüketiyorsanız bebeğiniz de sizinle aynı yemeği paylaşmakta. Doğal ve kaliteli beslenmek gerekmektedir. Bu noktada anne adaylarının yaptığı en büyük hata iki kişilik yemektir. Kesinlikle yanlıştır. Önemli olan sağlıklı beslenmedir. Aksi takdirde aşırı kilo problemi yaşayarak doğumda zorlanmanız kaçınılmazdır.
3- Doğum konusunu asla son dakikaya bırakılmamalıdır.  Doğum planı çok önemlidir. Gerekli hazırlıklar erkenden yapılmalı ve doğum tercihi belirlenmelidir. Bu durum sizde rahat hareket etmeyi ve güven içinde son anları atlatmanızı sağlayacaktır.
4- Bilinçli gebe olun. Gerekli durumlarda gebelik kurslarına katılın. Doğuma hazırlık kursları içinizde var olan doğum korkusunu yenmenizi sağlayacaktır.
5- İstediğiniz kadar bağırın. Bağırmak içinizi boşaltacak ve rahatlamanızı sağlayacaktır. Ayrıca çığlıklarınız bir nebze olsun sancının dinmesine yardımcı niteliktedir.
6- Doğum sırasında yanınızda mutlaka su bulundurun. Gerek bağırmaktan gerekse stresten dolayı ağzınız kuruyacak ve susuz kalacaksınız. Bu duruma engel olmak için doğumdan önce emzikli su şişenizi hazırlayın.
7- Doktorunuzla birlikte ona güvenerek doğum planı oluşturun. Güvendiğiniz bir doktor eşliğinde doğum yapmak , kendinizi sizi tanıyan birinin ellerine bırakmak içinizi rahatlatacaktır.
8- 3. aya girilmesinden itibaren bedeninizi egzersizlerle doğuma hazırlamak çok önemlidir. Doğru nefes alma tekniklerini öğrenin ve tamamen hareketsiz kalmamaya özen gösterin. Kas yapınızın erimesine müsade etmeyin. Kısa mesafeli yürüyüşler yapın. Zihin yorgunluğunuzu gidermek amacıyla yoga bile yapabilirsiniz.
9- Rahat bir doğum geçirmek için rahatlamayı ve gevşemeyi öğrenin. Doğum anında rahim kası aktif olarak çalışır fakat diğer kasların gereksiz enerji tüketmemesi gerekmektedir. Bu sebepten doğumda gevşeme rahat doğum için en önemli faktörlerden biridir
10- Bebeğin ve annenin sağlıklı bir doğum tecrübesi yaşaması adına doğru nefes alıp verme çok önemlidir. Özellikle uzun ve derin nefes alıp verme teknikleri rahat doğumun anahtarı niteliğindedir. Ayrıca bu nefesler bir yandan bebeğinize yeterli oksijenin iletilmesini sağlarken diğer taraftan da rahatlamanızı ve kasılmaları daha rahat karşılamanızı sağlayacaktır.
11- Doğumun (tıbbi herhangi bir engel yoksa) kendiliğinden başlaması en doğrusudur. Çünkü kendiliğinden başlayan doğumlar anne ve bebeğin hazır olduğunun en sağlıklı garantisidir. İstatistiklere göre sorunsuz ve kolay doğum kendiliğinden başlayan doğumlardır.
12- Doğum anında yanınızda olan kişinin sakın ve soğuk kanlı olması da çok önemlidir. Çünkü doğum anında panik ve gerginlik sizide büyük oranda etkileyecek ve gerilmenize neden olacaktır. Sizi rahatlatan ve gevşemenizi sağlayan güvendiğiniz birini seçmeye özen gösterin.
13- Doğuma kesinlikle kalabalık gitmeyin. Çevrenizdeki yakınların sabırsızlığı doğumu ve sağlık personelini negatif yönde etkileyecektir.
14- Mümkünse doğum anında bebek kalp atışlarının izlenmesi için kullanılan makineye( tıbbi bir gerekliği yoksa) sürekli bağlı kalmayın. Çünkü bu sizi kısıtlayacaktır ve bir sorun olduğu hissine kapılırsınız. Bu durum sizi gerginleştirir ve sinirli olmanıza yol açar.
15- Doğum sırasında zamana saygı duyarak aceleci olmayın. Çünkü her doğum birbirinden farklıdır. Bu soruna çözüm olarak kısa sürede ve rahat bir doğum tecrübesi kazanmak için pozitif düşünmeye çalışın.
16- Ikınma esnasında mümkünse ayakta ve dik pozisyonları tercih etmeye özen gösterin. Yer çekiminin kolaylaştırıcı etkisi sayesinde daha rahat bir doğum geçireceksiniz.
17- Doğum normal diğer doğumlara göre daha doğal ve sağlıklıdır. Dolayısıyla tıbbi sorun olmadığı sürece tercihinizi normal doğumdan yana kullanın. Sezeryen son çare olsun.

PANİK ATAK NEDİR , BELİRTİLERİ , TEDAVİSİ

PANİK ATAK NEDİR?

Panik atak psikolojik bir rahatsızlıktır ve ölüm korkusuyla beraber endişeyi içinde barındır.  Panik atak nöbetler şeklinde görülür. Bu nöbetlerin nedeni aniden bastıran ölüm korkusudur. Hasta öleceğini ve sıklıkla  kalbinde bir sorun olduğunu( kalp krizi geçireceğini) düşünür. 10 dakika içerisinde şiddetlenen atakların etkisiyle hastalar hemen doktora başvurur. Ataklar yaklaşık olarak 25-35 dakika içerisinde şiddetini kaybeder. Hemen sonrasında hastalar kendini çok yorgun ve bitkin hissederek herhangi bir şey yapmak istemez. Asla yanlız kalamayan panik atak hastaları yanlarında güvendikleri biri olmadan hiç bir işe kalkışmaz hatta bazı zamanlarda yanlız uyuyamazlar.

PANİK ATAk BELİRTİLERİ NELERDİR?

Panik atak hastalığın bir çok belirtisi bulunmaktadır. Bunlardan en az 4 tanesinin bulunduğu durumlarda panik ataklı olma ihtimali yüksektir.
  • Kalp atışlarında hızlanma ve çarpıntı,
  • Üşüme veya ateş basmasıyla birlikte gelen yoğun terleme
  • Titreme nöbetleri
  • Nefes almada zorluk, boğulma korkusu ve tıkanma,
  • Baş dönmesine bağlı olarak bayılacağı düşüncesi
  • Karın ağrısı, bulantı ve strese dayalı mide problemleri
  • Nefesde kesiklik ve bunun etkisiyle nefessiz kalma korkusu
  • Göğüsde ağrı ve sıkışma
  • Algı bozukluğu ve kendini tanımada güçlük
  • Depresyom
  • Çevrenin gerçek olmadığını düşünmesi
  • Ölüm korkusu
  • Delirip başkasına zarar vereceği endişesi
  • Vücudun bazı bölgelerinde uyuşma ve  karıncalanma.

PANİK ATAK OLUŞUMUNUN NEDENLERİ

Panik atak hastalığının belirlenmiş bir nedeni yoktur. Ancak şuan için beyindeki kimyasal maddelerden veya beynin fonksiyonunu yitirmesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Stresli hayat süren insanlarda panik atağın tetiklendiği tespit edilmiştir.Bunun dışında  panik atak hastalığının ortaya çıkma nedenleri :(Kesin değil ancak ihtimali yüksek)
  1. Epilepsi ve akciğer- kalp hastalıkları,
  2. Vitamin yetersizliği ve aşırı kafeinli besinlerin tüketilmesi,
  3. Tiroid bezindeki bazı sorunlar ve aşırı adrenalin salgılanması,
  4. Kan şekeri düşüş, kansızlık ve beyinde meydana gelen tümör,
  5. Uzun süreli kullanılan ilaçların yan etkisi
  6. Depresyon ve sinirsel bozukluklar,
  7. Uyuşturucu madde kullanımı ve bu maddenin aniden kesilmesi sonucu ortaya çıkabilmektedir.

PANİK ATAK HASTALIĞININ TEDAVİSİ 

İlk olarak hastaya muayene ve testler yapılır. Hastayı rahatlatmak adına kalp- damar veya solunum rahatsızlığı olup olmadığı araştırılarak hem sağlık kontrolü hemde psikolojik tedavinin ilk aşaması tamamlanmış olur.
Bunun dışında tedavi için depresyonu engelleyen (antidepresan) ilaçları kullanılmaktadır. Ek olarak yatıştırıcı, gevşetici, sakinleştiriciler de uygun görülebilir. İlaç il kullanılmaya başlandığında bazı sorunlar meydana gelmiş olsada , bunlar zamanla azalır. Dikkat edilmesi gereken nokta ilacı bırakmamaktır. Çünkü hastalık geçmiş olsa bile tekrarlamaması adına bir süre daha ilaca devam edilmelidir.

ATAK SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER

Öncelikle hasta bir yere oturtulmalı veya uzanması sağlanmalıdır. Hastaya sürekli bunun atak olduğu ve korkulacak bir şey olmadığı söylenmelidir(Hasta sizseniz bunu kendi kendinize atak geçene kadar tekrar edin). Ayrıca kafeinli içecekler, sigara ve alkol kullanımı panik atak hastaları için kesinlikle yasaktır.

COVID-19 Aşıları ve Zorunlu Ruhsatlandırma

COVID-19 aşıları ile ilgili sevindirici haberler duyulmaya başlandı. Bu aşılara doğrudan erişilemediğinden, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler için hala rahatsız edici bir endişe var. Bu nedenle zorunlu lisanslama, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda gündem maddesi olmaya devam etmektedir.

COVID-19 salgınından önce birçok ülke zaten zorunlu lisanslamayı benimsemiştir. Bazı ülkeler, COVID-19 koşullarına uymak için mevcut hükümleri değiştirdi. Türkiye herhangi bir değişiklik yapmamış olsa da zorunlu lisans 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 129. Maddesi (“Kanun”) itibariyle kamu yararını sağlamak için olası bir yoldur.

Kamu yararının kapsamı, Kanunun 132. maddesine göre iki ana gereklilikten biri ile belirlenir:
1) Buluş, halk sağlığını veya ulusal savunmayı sağlamak için esastır,
2) Buluşun yeterli kullanımının, patent sahibi, buluş şartlı olarak zorunlu lisanslama kapsamında değerlendirilebilir

Aşıların kullanımı, halk sağlığı açısından önemli olan patentli bir buluşa tabidir. Bu nedenle COVID-19 aşılarının ruhsatlandırılması ilk gereklilik kapsamındadır.

Zorunlu lisans belirli koşullar altında verilir. Örneğin zorunlu lisansın süresi, fiyatı ve kullanım alanı sınırsız olamaz. Sınırların tümü sözleşmede ayrı ayrı belirlenmelidir. Ayrıca, zorunlu lisanslama önerisi Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Hukuk Mahkemelerine sunulmalıdır. Onay, zorunlu ruhsatlandırma işleminin tamamlanması için Sağlık Bakanlığına yapılan teklif ve Cumhurbaşkanının onayı ile yapılır.

Mahkeme, aşı fiyatını, işçilik ve satın alma masraflarını belirlerken patentin ekonomik değerini dikkate alır. Ticari olmayan ve insani amaçlar dahil, ithalatçı ülkeye göre ekonomik değer dikkate alınmalıdır.

Patent sahibi ile lisans alan arasında doğan güven ilişkisinin patent sahibi tarafından ihlal edilmesi halinde lisans alan, ihlalin buluşun değerlendirmesine etkisine bağlı olarak patent sahibinin talep edebileceği lisans ücretinden indirim talep edebilir.

Prensip olarak, zorunlu lisanslar münhasır olamaz. Bununla birlikte, kamu yararı için verilecek bu tür lisanslar münhasır olabilir. Lisans alan, kamu yararı için ithalat yapmaya yetkili ise, patent konusu ithal edilebilir. İthalat yetkisi sadece ihtiyaç duyulduğunda ve geçici bir süre için verilir.

Zorunlu olması ve patent dostu olmaması nedeniyle olumsuz izlenime rağmen, zorunlu lisanslamanın birçok avantajı vardır. Örneğin, gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde ilaç sektörünün beklenmedik dönemlerde bile gelişmesine yardımcı olur. Bu tür lisanslar, aynı zamanda, araştırma ve geliştirme maliyetlerinin göreli olarak azalmasına yol açan teknoloji transferine de katkıda bulunmaktadır.

Türkiye’de zorunlu ruhsatlandırma yaygın olarak uygulanmasa da COVID-19 aşıları konuyu yeniden gündeme getirdi. Akademik dünyada patent sahibinin münhasır haklarına ilişkin etik tartışmalar devam etmektedir.

M.Murat GÜLGÜN ve Nur Sena SEVİNDİ

Kaynak: https://www.jurishukuk.com/covid-19-vaccines-and-compulsory-licensing/

Kaynakça:
[1] https://pharmaboardroom.com/legal-articles/compulsory-licensing-public-health-during-the-covid-19-pandemic-in-turkey/
[2] http: //www.jogh. org / belgeler / issue202001 / jogh-10-010358.pdf
[3] https://www.lawnn.com/compulsory-licencing/

 

Ben Tedavinize Deneyimli Bir Doktor Tarafından Muayene Olarak Başlayın!

Ben tedavisi sıkça başvurulan bir taleptir. Vücudunuzda ya da yüzünüzde yer alan benlerin şeklindeki, dokusundaki ya da rengindeki değişiklikler; melanom olarak da bilinen bir cilt kanseri türünün bir belirtisi olabilir. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi, cilt kanserinde de erken teşhis önemlidir. Cilt kanseri ne kadar erken teşhis edilirse, tedavi de o kadar etkili olur.

Uzmanlara göre, her yıl yaklaşık 2300 kişi melanom cilt kanserinden ölmektedir. Bununla birlikte; cilt kanseri vakalarının %86’sı önlenebilirdir. Bu nedenle, vücudunuzun herhangi bir bölgesindeki benleri takip etmek önemlidir. Bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız, uzman bir doktordan tavsiye almanız çok önemlidir.

Estetik nedenlerle bir et beni çıkarılabilir mi?

Evet, ancak bu işlem, mutlaka bir uzman tarafından gerçekleştirilmelidir.

Ameliyatsız Ben Tedavisi Yöntemleri

Vücudunuzda ya da yüzünüzdeki benleri, lazer tedavisi ile çıkarttırabilirsiniz. Lazerle ben tedavisi; benin içerisindeki pigmenti parçalamak için bir ışık enerjisi kullanır. Lazerle ben çıkarma, daha az yara izi riskine sahip olduğundan, bir et benini çıkarmak için iyi bir seçenektir.

  • Eksizyon Yöntemi

Bazı benlerin bir eksizyon yoluyla kesilmesi gerekebilir. Bu işlem, lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve ardından ciltte küçük bir dikiş gerektirir. İşlem sonrasında, zamanla kaybolacak küçük bir yara izi kalacaktır.

Tedaviye Nasıl Başlanır? 3 Adımda Ben Tedavisi

  1. Adım

Bir ben değerlendirmesi yapılır. Ameliyatsız ben tedavisi ya da ben yok etme ile ilgilenen tüm hastalar, beni tedavi edecek olan doktorla tanışmak için bir ilk değerlendirmeye ihtiyaç duyacaktır.

  1. Adım

Benin değerlendirmesi için bir kliniği ziyaret edin. Bu muayene sırasında doktorunuz:

  • Benin çıkarılmaya uygun olup olmadığını değerlendirir ve teşhis eder
  • Ben tedavisi için en iyi seçenekleri tartışır
  • Prosedür, iyileşme, olası sonuçlar ve maliyetler hakkında bilgilendirir
  • Tıbbi geçmişinizi gözden geçirir
  • Çıkarılması için belirlenen ben için riskleri değerlendirir
  • Tedaviyle ilgili sorularınızı yanıtlar

 

  1. Adım

Tedavi için, uzman ve güvenilir bir doktora danışır. Doktorunuz, seçilen ameliyatsız ben tedavisi yöntemini klinik bir ortamda gerçekleştirecek ve tedavi sonrası ile ilgili tavsiyelerde bulunacaktır. Doktorlara güvenin ve emin ellerde olduğunuzdan emin olun

 

 

 

GIDA TAKVİYESİ

Gıda takviyesi, ilaçlar veya katkı maddeleri gibi birçok kişi için zararlı bileşenler olarak görülebilir. Bununla birlikte, hayatımın vazgeçilmez bir parçası haline gelen gıda takviyelerinin aslında nasıl çalıştığını ve neden gerekli olduğunu açıklayarak ek gıdalar hakkındaki soru işaretlerini ele almak isabetli olacaktır

 

Gıda Takviyesi Nedir?

Gıda takviyeleri, sağlığınızı en üst düzeye çıkarmak için gerekli vitaminleri, mineralleri ve diğer önemli besinleri elde etmenin etkili bir yoludur. Zorunlu yaşam koşulları, organik gıdalara düşük erişim ve alerji / intolerans koşulları gibi faktörlerden dolayı tüm besinleri almak her zaman mümkün değildir ve bazı gıdalar diyetten çıkarılır. Diyetinizi gıda takviyeleri ile tamamlayabilirsiniz. Burada, gıda takviyesi üretiminin doğal gıdaların yerine geçmesi amaçlanmadığını da belirtmek yararlı olacaktır.

 

Bugünün gıda takviyeleri; Vitaminler, mineraller, amino asitler, enzimler, bitki tohumları ve diğer birçok besin içerir. Bu takviyeler, geleneksel tabletler, kapsüller, tozlar ve sıvı formlar dahil olmak üzere birçok farklı seçenekte gelir. En yaygın gıda takviyeleri D ve E vitaminleridir; kalsiyum ve demir gibi mineraller; ekinezya ve sarımsak gibi otlar; Glukozamin, probiyotikler ve balık yağları gibi özel ürünlerdir. Belirli makamlar (FDA gibi) tarafından ticari amaçlarla yasaklanan bu ürünlerin içeriği de bu konuda dünyada kabul edilen yasalar temelinde hazırlanmaktadır. Gıda takviyeleri almadan önce mutlaka doktorunuza ve diyetisyeninize danışmalısınız.

 

Kemik Sağlığı İçin: Kalsiyum

Kemikleriniz genetik olarak inceyse, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri almanızı öneririm. Kalsiyum normal kemik gelişimi ve sürekliliği için vazgeçilmezdir ve özellikle kadınlarda osteoporoz veya osteomalazi menopoza bağlı olarak çok sık görülebilir. Bu mineralin yokluğunda, kalsiyum takviyeleri almak yeterli değildir. Ayrıca vücutta kalsiyum kullanımını etkileyen diğer vitamin ve minerallere de dikkat etmek gerekir. Örneğin D vitamini, kalsiyumun ince bağırsaktan dolaşıma geçmesine, kemik yapısına katılmasına ve böbreklere geri emmesine yardımcı olur. Ayrıca magnezyumun kemik mineral dengesinde önemli rolleri vardır. Aynı zamanda D vitamini metabolizmasına da yardımcı olur

 

Koenzim Q10

Özellikle yaşlanma ile birlikte vücutta Koenzim Q10 (ubiquinon) üretimi azalır. Vücudumuzdaki besin maddelerinin enerjiye dönüştürülmesinde rol alan Koenzim Q10, gün boyunca enerjik hissetmek ve bağışıklığınızı güçlendirmek açısından önemli bir moleküldür. Ayrıca güçlü bir antioksidan kapasiteye sahiptir. Hücreleri yaşlandıran serbest radikallerin zararlı etkilerini azaltır.

 

Omega 3

Alzheimer ve kalp sağlığı gibi beyin fonksiyonları üzerinde çok etkili olan omega 3 yağ asitleri elde etmek için bunu içeren takviyeleri kullanmak fevkalade faydalı olacaktır. Çünkü omega 3, insülin direncini azaltmada ve karaciğer yağını önlemede etkili bir rol oynar. https://tiens.com.tr/urunler/gida-takviyeleri

Kepek Neden Oluşur ?

Kepek saçta rastlanan en yaygın rahatsızlıklardandır. Kepek daha çok kıllı bölgelerde
oluşur.Kepek saç dersinde ölü hücrelerin birikmesiyle oluşmaktadır. Eğer saçınızı sık sık
veya nadiren yıkıyorsanız kepek oluşabilir. Veya saçınızı yıkamaya uzun süre ara verirseniz
de oluşabilir. Çünkü saç derinizin dengesi bozulacaktır. Eğer saçınıza sprey, jole, saç
koruyucu kullanıyorsanız kepek meydana gelebilir. Bu tür kimyasallar saç derinizin
gözeneklerini kapatacaktır. Kepek oluşumunun bir diğer nedeni ise cildinizin kuru olmasıdır.
Kuru cilt saç derisinin dökülmesine neden olabilir. Saç derisinde hastalık olan kişilerde de
kepek oluşabilir. Aynı zamanda ruhsal sorunlar yaşayan insanlarda da kepek meydana
gelebilir. Kepeğin kılların olduğu bölgelerde belirgin olmasının sebebi kıllardan ayrılmasının
oldukça zor olmasıdır. Cildin yenilenme hızının arttığı dönemlerde kepek oluşumu da artar.
Kepek her insanda normal seviyede olmaktadır. Fakat bazı insanlar da sosyal yaşantısın da
sorunlar çıkartacak kadar kepeklenme olabilir. Saçlarınızı yıkarken de dikkatli olmalısınız.
Eğer saç derinizi tırnaklarınızla ovalarsanız saç deriniz kalkar ve kepeklenmeye neden olur.
Saçlarınızı ılık su ile yıkamalısınız. Ilık su saç derinize iyi gelecektir. Ancak sıcak su kepek
oluşumunu hızlandırır. Saçlarınızı sürekli toplamamaya dikkat etmelisiniz. Çünkü saç
diplerinizin hava almaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden saçlarınızı arada bir açık bırakmanızda
fayda vardır. Bu şekilde kepek oluşumunu önleyebilirsiniz. Yeterli miktarda su
tüketmiyorsanız eğer kepek meydana gelebilir. Çünkü az su içmek cildin kurumasına neden
olacaktır.

Dayanılmaz Ağrıların Adresi: Hemoroid

Hemoroid (Basur) Nedir?

Halk arasında basur olarak adlandırılan hemoroid kalın bağırsak ucundaki anal kanal içinde bulunan damarların genişlemesine verilen isimdir. Bu kanalların genişlemesi ile aşırı kilo, hamilelik, yerçekimi yada kabız olma durumuna bağlı hallerde aşırı ıkınma ile karın iç basıncının artmasına ve anüsten dışarı çıkmasına sebep olmaktadır. Orta yaştaki yetişkinlerde sıkça görülen hemoroid şikayetleri 50 yaşına gelindiğinde insanların yaklaşık yarısı rektal ağrı şikayeti ile doktorlara başvurmaktadır. 45 ve 65 yaşları arasındaki yetişkinler hemoroid konusunda en büyük risk grubundadırlar. İki tür hemoroid mevcuttur. Bunlar internal (iç) ve eksternal (dış) olarak iki türde incelenmektedir.

Hemoroid (Basur) Belirtileri

Hemoroid rahatsızlığı genellikle hafif olur ve rahat geçen tedaviler ile atlatılmaktadır. Bazı durumlarda hemoroid daha şiddetli olur ve tedavisi için daha ileri yöntemler gerektirmektedir. Nadiren de olsa hemoroid kan kaybına ve kan pıhtısına neden olarak hayatı tehdit edecek boyuta ulaşabilmektedir. Hemoroid belirtisi nelerdir sorusunun cevabı iki ana başlık altında incelenmektedir.

Dış Hemoroid (Basur) Belirtileri

Anüsün dışında yer alan hemoroidler dış hemoroid olarak adlandırılmaktadır. Anüsün dışında sert bir yumru şekilde bulunan dış hemoroidler tuvalet kağıdı ile silindiğinde tahriş olarak acı vermektedir. Anüs dışında birçok sinir ucu ile teması bulunduğundan oturma esnasında kişiyi rahatsız etmektedir. Dış hemoroidin belirtilerini sıralayacak olursak:

  • Anal ağrı
  • Dışkı yaparken ıkınma sırasında kanama
  • Anüs çevresinde yanma hissi
  • Kaşıntı
  • Anüs çevresinde şişme
  • Anüsü silme sırasında hassasiyet

İç Hemoroid (Basur) Belirtileri

İç hemoroidler anüsün içinde yer aldığından bazen herhangi bir belirti göstermez ve sadece oluşan kanam ile fark edilebilmektedir. İç hemoroid dış hemoroitte olduğu gibi sinir uçlarına temas etmediğinden çoğu kez ağrısız olarak geçmektedir. Bunların yanında iç hemoroid durumunda hemoroid anüsten dışarıya sarkmaktadır. Bu sarkma işlemi ağır bir şeyi kaldırırken yada ıkınırken meydana gelmektedir. İç hemoroid belirtileri şu şekildedir:

  • Ikınma sırasında kanama
  • Kaşıntı (kaşıntı ani)
  • Hemoroidin dışarı sarkması durumunda ağrı

Nadir Görülen Belirtiler

Hemoroid yaygın ve hafif olarak atlatılan bir rahatsızlık çeşididir. Bazen hemoroid hastalığı sırasında bağırsağın tamamen boşalmadığı hissi oluşmaktadır. Bu durum dış hemoroid bölümünde oluşan kan pıhtısının iltihaplanması ve şişmesi ile meydana gelmektedir. Bu esnada anüsün dış kısmında ağrılı sert bir yumru hissedilmektedir.

Hemoroid (Basur) Nedenleri

Hamilelik ve obezite basurun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Anüsün içindeki ve çevresindeki damarların gerilmesi ve şişmesi ile ağrı, yanma ve kaşıntı oluşmaktadır. Hemoroid hastalığının doktorlar tarafında tam olarak ne sebeple gerçekleştiği hangi tip insanlarda daha çok görüldüğü konusunda net bir fikirleri bulunmamaktadır. Bilinen birkaç şeyden biri kabız olma durumunda ihtimali yükselttiği ayrıca ileri ki yaşların ve genetik faktörlerin rol oynadığı bilinmektedir.

Hemoroidler yaygın olarak aşağıdaki nedenlerle oluşmaktadır:

  • Kronik kabızlık veya ishal
  • Bağırsak hareketleri sırasında basınç artışı
  • Tuvalette uzun süre oturmak

Hemoroid (Basur) için hangi doktor ve hangi bölüme, ne zaman gidilmeli?

Kişi kendisinde hemoroid belirtilerini gördüğünde yada şüpheleri olduğunda genel cerrahi bölümüne gitmesi gerekmektedir. Kişinin anal bölgesinde hemoroid belirtileri olan yanma, kaşıntı ve ağrı hissi var ise genel cerrahi bölümünde şikayetleri dinlenip muayene edilir ve eğer başka bir hastalıktan sebep bu şikayetlere sahipse doğru bölüme yönlendirilmektedir.

Hemoroid (Basur) Teşhisi

Hemoroid kişinin anal bölgesinde yer aldığı için bazı hastalar muayene olmaktan çekinirler. Bu da teşhisin konulmasını ve tedaviyi geciktirir. Bu sebepten erken teşhis ve tedavi için belirtiler hissedildiğinde doktora gitmek gerekmektedir. Belirtiler farklı ve daha ciddi bir hastalığın habercisi olabileceğinden teşhis bu noktada önem arz eder. Dış hemoroid basit bir fizik muayenesi ile tespit edilmektedir. İç hemoroid olması durumunda rektal muayene ile anal kanalın içi görülmesi gerekmektedir.

Rektal Muayene

Rektal muayenede anüsün içi görülmesi gerektiğinden kaçınılan muayene türlerinden biridir. Bu muayenede hasta doğru pozisyona getirilir ve eldiven ile hastanın anüs çevresi el ile muayene edilir.

Hemoroid (Basur) Ameliyatı

Hemoroid ameliyatı ileri dereceye gitmiş, kanamalar ve kan pıhtılarının iltihaplanmaya döndüğü durumlarda yapılmaktadır. Hemoroidin anüsün dışına çıkmış ve içeri sokulamayan durumlarında ameliyat gerekmektedir.

Hamilelikte Hemoroid (Basur)

Hamile kadınların vücutları sürekli bir değişim içinde olduğundan hemoroid gelişimi görülebilir ve bu durum annenin yada bebeğin sağlığına herhangi bir zarar vermez. Doğum sırasında şiddetli ıkınma olacağından hemoroid kötüleşirse de doğumdan sonra kendiliğinden geçmektedir.

Çocuklarda Hemoroid (Basur)

Çocuklarda hemoroid tıpkı yetişkinlerdeki gibi seyretmektedir. Özellikle dengeli beslenmeyen fast food ürünleri tüketen çocuklarda görülmektedir. Bu tip beslenme problemleri kabızlığı artırır ve kaşıntıyı da beraberinde getirmektedir. Tedavisi için topikal kremler ve ılık su banyosu önerilmektedir.

Bebeklerde Hemoroid (Basur)

Bebeklerde görülen hemoridin nedenleri arasında kabızlıktan ziyade bebek cildine uygun olmayan ıslak mendillerin bebeklerin anüs bölgesini tahriş etmesi ile oluşmaktadır.

Hemoroid (Basur) Tedavisi

Hemoroid tedavisinin ilk amacı ağrıları ve kaşıntıları hafifletmektir. İkinci amaç hastalığın ilerlemesini durdurmak ve son olarak da iyileşme sürecini başlatmaktır. Tedaviye başlandığında ilaç olarak topikal ilaçların yanında beslenmede lif yoğun gıdalar ve dışkı yumuşatıcı gıdalar tüketilmektedir. Hemoroid nasıl tedavi edilir sorusunun birden fazla cevabı vardır. Bu cevaplar hemoroidin ne kadar ilerleme kaydettiğine göre değişkenlik göstermektedir. Bazıları ilaç ve beslenme ile çözülebilirken bazı durumlarda ameliyat gerekmektedir.

Evde hemoroid için alınacak bazı önlemler ve tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu uygulamalardan bazıları:

  • Ana bölgeye buz uygulanması. Cilt ile buz arasında bir bez konulmalı ve 10 dakika sonrasında ara verilmelidir.
  • Her gün 10 ila 20 dakika arası ılık su dolu küvette oturmak kaşıntı ve tahrişi azaltmaktadır.
  • Hemoroidler küçük yada başlangıç seviyesinde ise hindistan cevizi ve aloe vera yağı uygulamak fayda sağlayacaktır.
  • Bölgenin hijyenine dikkat etmek çok önemlidir.
  • Günde 25 ila 35 gram arası lif tüketilmelidir.
  • Bol miktarda lif içeren baklagiller, kuru meyveler, taze sebzeler erik suyu ve tam tahıllı ekmekler bu dönemde tüketilmesi gereken gıdaların başında gelir.

Medikal İlaç Tedavileri

Hemoroid kremleri: Hemoroid ağrısına ve iltihaba karşı iyi bir tedavi yöntemi olan hemoroid kremleri oldukça faydalıdır.

Dışkı yumuşatıcılar: Kabızlığı geçiren ilaçlar olan dışkı yumuşatıcıların etkisini göstermesi birkaç gün sürebilir. Ikınma gibi hemoroidi tetikleyen sorunları ortadan kaldıracağından faydalı bir tedavi aracıdır.

 

Corona virüs tedavisinde ilk sonuçlar alındı! İmmün plazma

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay yaptığı açıklamada, bünyelerindeki Turgut Özal Tıp Merkezi’nde yeni tip koronavirüse yakalanıp iyileşmiş ve sonrasında testleri negatif gelen bir hastadan plazma toplayarak başka bir hastanın tedavisinde yararlandıklarını hatırlattı.

Yoğun bakımda makineye bağlı yatan 56 yaşındaki hastaya uygun olan tüm tedavilerin yapıldığını anlatan Kızılay, şöyle devam etti:

“Hastamıza 3,5 gün önce plazmaferez tedavisiyle immün plazma tedavisi uyguladık. Bu tedavi çok ümitvar olduğumuz bir yöntem. Diğer tedavilere ek bir tedavi. Hastayı değerlendirirken ilk baktığımız şey yeni bir tedavi veriyorsak yan etkileri oldu mu, olumsuz etkileri oldu mu, ona bakıyoruz. Bu açıdan baktığımızda hastamıza herhangi bir olumsuz etkisi olmadı, herhangi bir reaksiyon olmadı. Hastanın durumunu kötüleştirecek bir etkisi olmadı, güvenli olduğunu tekrar teyit ettik.”

“DAHA ÇOK HASTAYA UYGULAYACAĞIZ”

Prof. Dr. Kızılay, plazma tedavisinde tecrübeli olduklarını, bunun daha önce de farklı tedavilerde uygulandığını dile getirerek, şunları aktardı:

“Hastamızdan olumlu işaretler aldık. Hem kan parametrelerinde hem de akciğer kapasitesi ve bulgularında kısmi iyileşme işaretleri var. Bir hastayla aldığımız sonuçları genelleştirmek eksik olur, daha çok hastaya uygulayacağız. Bu çok umutlu olduğumuz bir tedavi. Çünkü immün plazma tedavisi daha önce kırım kongo kanamalı ateşi (KKKA), ebola virüsü, SARS, MERS gibi viral enfeksiyonlarda başarıyla kullanılmış bir tedavi. Turgut Özal Tıp Merkezi’mizde bir yılda 4 ile 5 bin arası plazmaferez tedavisini farklı hastalara uyguluyor ve çok olumlu neticeler alıyoruz. Turgut Özal Tıp Merkezi’miz buradaki birikmiş tecrübesini koronavirüste uyguladı. Bu tedaviyi uygun plazma vericileri geldiği müddetçe uygulamaya devam edeceğiz.”

“ASIL ANAHTAR PLAZMA BAĞIŞÇISI”

Rektör Prof. Dr. Kızılay, tedavideki önemli unsurun plazma bağışçısı olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Asıl anahtarın plazma bağışı olduğunu vurgulamak istiyorum. İyileşen koronavirüs hastalarımız, tümüyle iyileştikten sonra testleri negatif olduğundan itibaren, kesin iyileşmeyi kabul ettiğimiz andan itibaren plazma vericisi olabilir. Bu grup hastaları plazma vermeleri için davet ediyorum. Bize gelsinler, başka büyük aferez merkezlerine, Kızılaya gitsinler, nereye yakınlarsa orada plazma versinler. Bu plazma hazırlanacak, diğer tedavilerle birlikte plazmaferezin de faydalı olacağına kanaat getirdiğimiz hastalara ve başka merkezlerdeki hastalara bunlar uygulanabilecek. Biz, merkezimizin tecrübesi dolayısıyla Türkiye’de ilki başlattık. Bu yöntemi, destek tedavisi olarak sürdürmeye devam ediyoruz. Bağışçılar hem kendileri şifaya kavuştular hem de plazma vererek başka hastaların şifaya kavuşmasına vesile olacaklar.”

BAĞIŞÇILARA ÇAĞRI

Plazma bağışının hiçbir zararı olmadığına dikkati çeken Kızılay, “Bağışçımızı bir hafta 10 gün sonra tekrar plazma vermesi için davet ettik. Şu anda nasıl sağlık ordumuz cephede koronavirüsle savaşıyor, hastaları tedavi etmeye gayret ediyorsa, plazma vericisi olmak da bu orduya büyük bir destek olmak, bu hastalarımıza şifa vermek anlamına geliyor.” diye konuştu.

Rektör Prof. Dr. Kızılay, vatandaşların salgına yakalanmamaları için alınan tüm tedbirlere harfiyen uymaları gerektiğini sözlerine ekledi.

Mavi Balinalar Neden Kansere Yakalanmazlar? – Peto Paradoksu

[fvplayer id=”3″]

Kanser, korkunç ve gizemli bir şey. Kanseri daha kolay yok edebilmek için anlamaya çalışırken günümüze kadar çözülemeyen bir biyolojik paradoksu keşfettik.  Büyük hayvanlar kansere karşı bağışıklık gösteriyor ki bu hiçbir anlam ifade etmiyor. Bir canlı ne kadar büyük olursa kanser olma ihtimali de o kadar fazla olmalı. Bunun nedenini anlamak için, önce kanser hücresinin doğasına bakmamız gerekiyor. Hücrelerimiz, yüz milyonlarca parçadan oluşan protein robotlarıdır. Sadece kimyasal tepkimelerle yönlendirilerek, yapıları oluşturur ve parçalarına ayırırlar, enerji elde etmek için bir metabolizmayı sürdürürler ve kendilerinin neredeyse mükemmel kopyalarını oluştururlar. Bu karmaşık kimyasal reaksiyonlara yol diyoruz. Onlar iç içe geçmiş, üst üste yığılmış bir sürü biyokimyasal ağlardır. Bunların çoğu tek bir insan zihni tarafından zar zor idrak edilebilir, ama yine de mükemmel olarak çalışırlar. Ta ki çalışmayana kadar.

 

İnsan vücudunda olan binlerce ağların içinde yıllarca süre gelen milyarlarca (ve) trilyonlarca tepkime hakkındaki soru şudur: Ya bir şeyler yanlış giderse…

…ama ne zaman?

Küçük hatalar, görkemli makine bozulana kadar birikir. Bunun kontrolden çıkmasını engellemek için hücrelerimizi intihara teşebbüs ettiren acil anahtarları vardır.  Ama bu acil anahtarları yanılmaz değillerdir. Eğer başarısız olurlarsa hücre kanser hücresine dönüşebilir. Birçoğu bağışıklılık sistemimizce infaz edilir  ama bu bir sayı oyunudur, yeterince zaman verildiğinde hücre hatalarını yeterince arttırıp, gözden kaçınca kendinden daha fazla üretmeye (bölünmeye) başlar.

Tüm hayvanların bu sorunla baş etmesi gereklidir. Genellikle farklı hayvanların hücreleri aynı boyuttadır. Bir farenin hücreleri seninkinden daha küçük değildir. Sadece toplamda daha az hücresi ve daha kısa bir ömrü vardır. Daha az hücre ve kısa ömür süresi işlerin yanlış gitmesi veya hücrelerin evrilmesi için daha az ihtimal demektir. Veya en azından bu anlama gelmelidir. İnsanlar yaklaşık elli kat daha fazla yaşarlar ve farelerden bin kat daha fazla hücreleri vardır. Buna rağmen kanser ihtimali insanlarda ve farelerde genel olarak hala aynıdır Hatta Mavi Balinanın insanlardan yaklaşık 3000 kat daha fazla hücresi vardır. Sahiden daima kanser olmuyormuş gibi görünüyor. Bu Peto Paradoksu’dur.

Büyük hayvanların olması gerekenden çok ama çok daha az kanser olmasındaki şaşırtıcı gerçektir. Bilim insanları bu paradoksu açıklamanın iki ana yolu olduğunu düşünüyorlar: Evrim ve Hiper Tümörler Birinci çözüm: Evrim geçir veya bir kanser damlası haline gel. 600 milyon yıl önce çok hücreli canlılar gelişirken hayvanlar daha ve daha büyük hale geldiler. Bu da onlara daha ve daha çok hücre ekledi ve bundan dolayı hücrelerin bozulma ihtimalini daha ve daha çok arttırdı. Bu yüzden bu canlıların çok daha iyi kanser savunmaları geliştirmesi gereklidir. Yapmayanlar ölmüştür. Ama kanser öylece olmaz, belli genlerde olan ve aynı hücre içinde birçok bireysel hatalarını ve mutasyonları içeren bir olaydır. Bu genlere Proto-Onkogenleri denir ve mutasyona uğradıklarında bu kötü bir haber demektir. Mesela doğru mutasyonla hücre kendini öldürme yeteneğini kaybedebilir. Başka bir mutasyonla saklanma özelliği geliştirebilir. Yine bir başkası ile kaynakları çağıran bir çağrı gönderebilir. Bir başka mutasyonla da hızlıca çoğalma özelliği kazanabilir. Yalnız bu Onkogenlerinin bir düşmanı vardır: Tümör Bastırıcı Genler. Bu önemli mutasyonların olmasını engellerler. veya hücreye kendini öldürmesi için komut verebilirler eğer sorunun tamirden veye gittiğine karar verirlerse. Daha büyük hayvanların bunlardan (tümör baskılayıcı genlerden) daha fazla olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden filin hücrelerinin bir tümörü geliştirmeleri için, farenin hücrelerine göre daha çok mutasyon gerekiyor. Dirençli değiller ama daha çabuk iyileştirebiliyorlar. Bu adaptasyon muhtemelen bazı bedeller karşılığında geldi, ama araştırmalar hala bunun ne olduğundan emin değillerdir.

Belki tümör bastırıcılar filleri daha çabuk yaşlandırıyorlar veya yaraların iyileşme hızını düşürüyordur. Henüz bilmiyoruz. Lakin paradoksun çözümü başka bir şey olabilir:

Hiper Tümörler. İkinci çözüm Hiper Tümörler Evet harbiden. Hiper tümörlere, hiperparazitlerin adı verilmişlerdir. Parazitlerin parazitleri. Hiper tümörler de tümörlerin tümörleridir. Kanser işbirliğinin bozulması olarak düşünülebilir. Normalde hücreler yapıları oluşturmak için beraber çalışırlar bağışıklılık sisteminin organları, dokuları veya elementleri gibi… ama kanser hücreleri bencildir ve sadece kendi kısa vadeli yararları için çalışırlar.

Eğer başarılı olurlarsa tümör yaparlar; Öldürmesi çok zor olan büyük kanser yığınları. Yalnız tümör yapmak zor bir iştir. Milyonlarca, milyarlarca kanser hücresi art arda çoğalır bu çok fazla kaynak ve enerji gerektirir. Vücuttan çalabilecekleri kaynak miktarı büyümenin sınırlayıcı faktörü haline gelir. Bu yüzden tümör hücreleri vücudu ona direk kan damarları yapması ve onu öldüren şeyi beslemesi için kandırır. Bu noktada kanser hücrelerinin doğası kendinin mahvetmesi olabilir. Kanser hücreleri doğuştan değişkendir, bu yüzden mutasyon geçirmeye devam ederler. Bazıları kardeşlerinden daha hızlıdır. Eğer bunu bir süre yaparlarsabir noktada orijinal kanser hücrelerinin kopyalarının kopyasından bir tanesi kendini birey olarak düşünebilir ve işbirliği yapmayı bırakabilir. Bu da aynı vücut gibi orijinal tümörün bir düşman haline gelmesi demektir. Aynı kıt kaynaklar ve besinler için savaşır…. Böylece yeni evrimleşmiş hücreler bir Hipertümör yaratabilir.

Yardım etmek yerine eski kardeşlerine kan akışını keserler, ki orijinal kanser hücrelerini aç bırakıp ve öldürür. Kanser, kanseri öldürüyordur. Bu işlem tekrar ve tekrar devam edebilir ve bu da kanserin büyük organizmalar için bir problem olmasını engelliyor olabilir. Büyük organizmaların fark ettiğimizden daha çok hipertümörleri olması mümkündür. Sadece fark edilecek kadar büyümemiş olabilirler, bu da mantıklıdır. İki gramlık bir tümör bir farenin vücut ağırlığının %10’unu bir insanın vücut ağırlığının %00.2’sinden daha azını ve bir mavi balinanın vücut ağırlığının %00000.2’sini oluşturur.

Bu üç tümörün hepsi aynı sayıda hücre bölünmesi gerektirir ve aynı sayıda hücreleri vardır. Bu yüzden yaşlı bir mavi balina küçük kanserlerle dolu olabilir ama umursamayabilir. Peto Paradoksuna önerilen başka çözümlerde vardır farklı metabolik hız veya farklı hücresel yapı gibi, ama şu an bilmiyoruz. Bilim insanları bu sorun üzerinde çalışıyorlar.

Daha büyük hayvanların bildiğimiz en ölümcül hastalıklardan birine karşı nasıl daha dirençli olduklarını çözmek yeni terapi ve tedavilerin yolunu açabilir. Kanser her zaman bir zorluk olmuştur. Günümüzde nihayet onu anlamaya başlıyoruz ve böylece birgün nihayet üstesinden geleceğiz.

 

Exit mobile version