Osman Çevik adlı meslektaşımız, öğretmenlik üzerine hoş bir yazı kaleme almış. Bizlerle paylaştığı yazısı için kendisine çok teşekkür ediyoruz. Okulların yeni açıldığı bu günlerde benzer duyguların tüm meslektaşlarımız tarafından paylaşılmasını heyecanla izliyoruz.
Lise yıllarına kadar, meslek seçimi konusunda çok karar değiştirmişizdir. Büyüklerimizden duyduğumuz, gördüğümüz veya merak ettiğimiz meslekler… Üniversite giriş sınavları yaklaştığında, artık şekillenmiştir yapacağımız meslek. İdealimize ulaşmak için, ilk deneme başarısız olsa da devam ederiz inatla. Belki kavuşuruz idealimize, ama ulaşamadığımızda da mecburiyete teslim oluruz. Öyle, ya da böyle, hepimiz bir mesleğe adım atar ve hayatımızı devam ettiririz.
Öğretmenlik mesleği, hiçbir meslekte olmayan bir özelliğe sahiptir. Akademik ve pedagojik eğitimi alır ve mesleğe ilk adımı atarsınız. Esas iş bundan sonra başlar. Severek, sabırla, özveri ile, seviyeye inerek ve bıkmadan yapılması gereken bir meslektir. Anne-baba da çocuklarının ilk öğretmenleri olmasına rağmen, öğretmenler kadar sabırlı davranamayabilirler. Öğretmen, öğrencilerine sevgi ile yaklaşarak, öğrenme isteği aşılamak zorundadır. Bu yolda, zaman zaman zorluklarla karşılaşabilir. Onların, geleceğin teminatı olacaklarını düşünerek, bıkmadan usanmadan yollarına devam etmek zorundadır.
Bir mühendisin malzemesi, demir, kum ve çimentodur; olmadı, yıkar yeniden yapar. Ama öğretmenlik öyle mi? Şekillendirmeğe başladığınızda, geri dönüşü yoktur. Eserinize dikkatli bir şekilde ve özenle eğilmek zorundasınızdır. Aksi takdirde, ileride telafisi olmayan felaketlere maruz kalınabilir. Severek başlanan öğretmenlik, yapıldıkça tecrübe ile daha mükemmel bir hale dönüşür. Öğrencilerini kendi öz çocuklarından ayırmaz. Onlarla sevinir, onlarla üzülür. Kendi çocuğunun sorunları ile tam olarak ilgilenemezken, öğrencilerine en mükemmel eğitim ve öğretimi verir. Atatürk’ün dediği gibi; “Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.” Daha fazla para kazanacağınız mesleklerle uğraşabilirsiniz, fakat öğretmenlik mesleği asla ve asla para kazanma amacı ile yapılamaz, tamamen gönül işidir. Ekonomik sıkıntılar çekebilirsiniz, ama öğrencilerinizin gözlerindeki ışıltıyı gördüğünüzde, dünyanın en zengin insanı siz olursunuz. “Kurban Bayramı” tatili arefesinde, tüm öğrencilerle kapıda tek tek tokalaşan öğretmen ve idareci arkadaşları gördüğümde gözlerim dolmuş ve çok duygulanmıştım. Okul Müdürü’nün “Benim sizlerle olduğum her gün bayramdır.” sözü de mesleğin yüceliğini, ne de güzel belgeliyor! Yine, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Programını öğrencilerle beraber sunan Edebiyat Öğretmenlerinin tatlı telaş ve heyecanları da görülmeğe değerdi. Yıllardır aynı işi yapıyor olmalarına rağmen, sanki ilk kez böyle bir programa hazırlıyorlarmış gibiydiler.
Tüm bunlar, mesleğin sevgi ile yapıldığının gerçek ve canlı göstergeleridir. Kendi çocuklarını başkalarının ellerine teslim ederek, koşarak geldikleri okul ve öğrencilerinin ne kadar şanslı oldukları da bir başka gerçektir. Tüm öğretmenlerin bir mum misali (ama hiç erimeden) daima etraflarına ışık saçmaya devam etmelerini gönülden arzu ediyorum.