Uzaylı istilası altında kalmış bir dünya ve sürekli aynı güne uyanan bir adam aslında fazlasıyla aşina olduğumuz, Hollywood’un bildik kalıpları. Lakin ikisini tek bir öyküde birleştirdiğinizde farklı görünmeyi başarıyorsunuz işte. Tabii filminizin gişe yapmasını istiyorsanız bu farklılığı bir an önce gidermeniz gerekiyor. Elinizden geldiğince düz bir çizgide anlattığınız hikayeyi, yavan aksiyon sahneleri, gösterişli efektler, bilindik numaralar ve ünlü oyuncular eşliğinde perdeye yansıtırsanız zaten hedefinize ulaşıyorsunuz.
1993 yapımı Bugün Aslında Dündü adlı eğlenceli komedi filminde, hatırlarsanız hiç istemediği halde görevi gereği kasabaya gönderilen ve yoğun kar yağışı nedeniyle birkaç gün boyunca kasabada mahsur kalıp nefret ettiği günü defalarca yaşadığını fark eden bir adamın hikayesi anlatılıyordu. Üstelik özgün senaryosu sayesinde akıllarda yer edinmeyi başarmıştı. Şimdi ise Yarının Sınırında’da da benzer bir konu ile karşı karşıyayız. Lakin Bugün Aslında Dündü’nün aksine hikaye bu kez, tüm esprisi kaçmış bir şekilde sunuluyor; üzerine yeni hiçbir şey eklemeyip etraftan topladığı ucuz malzemelerle kendini süsleyen film, bilim kurguyu tamamen yan malzeme olarak kullandığı için daha çok teknolojik bir aksiyon filmi olarak görülmeyi hak ediyor. Zira, bir çizgi roman uyarlaması olduğu halde X-Men: Geçmiş Günler Gelecek bile bilim kurgu hayranlarını çok daha fazla tatmin ediyordu.
Öte yandan filmin oyalayıcı ve eğlenceli bir yapıya sahip olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda yaz sezonunun iyi blockbuster’ları arasında olduğu da su götürmez bir gerçek. Ayrıca militarist tavrını finale kadar ön plana çıkarmaktan kaçınıp olmazsa olmaz aşk meşk meselelerini geri planda tutmayı başardığı için de genel izleyici kitlesi tarafından sevilmeye meyilli duruyor. Yani Oblivion ile hayal kırıklığı yaşayanları bu kez çok daha doyurucu bir Tom Cruise aksiyonu bekliyor. Ama işte film bununla sınırlı kalıyor, elindeki güçlü malzemeyi kullanmayı bilmeyen bir zanaatkarın sayesinde! Siz onu Geçmişi Olmayan Adam ve Bay & Bayan Smith’ten bilirsiniz. Kendisi bu tarz çerezlerin usta yönetmeni. Bana sorarsanız önemli bir yönetmen olmaktan epey uzakta seyrediyor. Tabii Hollywood’un imkanlarından çok iyi yararlanıyor, orası ayrı.
Aslına bakarsanız Yarının Sınırında’nın esas sorunu için sadece Doug Liman’ı suçlu göstermek doğru değil, Christopher McQuarrie gibi önemli bir ismin de aralarında bulunduğu senarist kadrosu da filmin daha fazla ileri gidememesinde en az Liman kadar, hatta daha bile büyük bir rol oynuyor. Hiroshi Sakurazaka’nın All You Need Is Kill adlı romanından uyarladıkları senaryoyu basitleştirerek derin bir konuyu fazlasıyla sığ bir biçimde işliyorlar. Araya sıkıştırılmış bilimsel açıklamalar da inandırıcılıktan yoksun, film için en ufak bir anlam dahi taşımayan boş laflar olarak kalıyor. Hikayeyi, çarpıcı mesajlar ve felsefi boyutlar taşıyan özellikler gibi incelikli meselelerle doldurmaktansa hoş lezzetler veren mizahi unsurlar ve kimi zaman kahramanlığa dair manzum sözlerin yer aldığı kimi zaman da duygusal yönü ağır basan diyaloglarla hafifletmeyi seçiyorlar.
Film, yakın gelecekte oldukça tipik bir açılış yapıyor. Mimic adlı uzaylılar dünyayı ele geçirmiştir ve birçok şehri anında yok etmeyi başarmışlardır. Geriye kalan yerleri korumak için de tüm orduların birleşmesi gerekmektedir çünkü Mimic’lerin gücüyle dünyadaki hiçbir şey baş edemez -tabii ortaya yoktan var olan bir kahraman çıkana kadar. Henüz hiç savaşa katılmamış Amerikalı bir subay, propaganda filmi çekmek üzere cephede görevlendirilir. General Brigham ile girdiği ağız dalaşından sonra kendini Fransız kıyılarında bulur. Tüm itirazlarına rağmen çıkarmaya katılmak zorunda kalan Bill Cage, ertesi günkü çatışmada bir Mimic’i öldürürken kendisi de ölür. Yalnız bu nadir karşılaşılan bir Mimic’tir ve kanı -dolayısıyla yeteneği- Cage’e bulaşmıştır. Bu sayede bir tür ölümsüzlük kazanan Cage, kısa süre içinde bir zaman döngüsüne sıkıştığını anlar. Ordudan Rita Vrataski ile tanışınca da kendisinin savaşı kazanmak için kullanılabilecek tek silah olduğunu keşfeder. Yapması gereken şey ise Omega’ya yani Mimic’leri yöneten merkeze ulaşmaktır.
Gerisi de tahmin edebileceğiniz üzere sağlam bir ritme sahip, bilgisayar oyunu tadında, durmak bilmeyen bir aksiyondan ibaret. Yaşayıp, ölüp, tekrar yaşamaya oldukça kısa bir sürede alışan Cage, Rita ile takım olduktan sonra gelişen olaylarda göze çarpan birtakım mantık hataları ve belli başlı tutarsızlıklar o hızın içinde kaybolsa da düşününce akla takılıyor doğrusu. Sayısız kez ölen Cage, sayısız kez aynı güne baştan doğduğu için tekrar mevzusu kaçınılmaz. Lakin her yeni günde tempo yeniden artınca seyir zevkini olumsuz yönde etkileyen bir zayıflık oluşmuyor. Ayrıca filmin Avrupa’da geçiyor olması da bir artı olarak sayılabilir. Tabii talan edilen toprakların Avrupa kıtası üzerinde bulunuyor oluşu dünyayı yine bir Amerikalının kurtarma şartını değiştirmiyor. Zaten hepimiz biliyoruz ki; geleceği bilen düşman, ne kadar yenilmez olursa olsun eğer karşısında Amerikalıları bulursa elbet bir şekilde kaybeder!
Tom Cruise’u seven de var sevmeyen de. Kimisi yaşlandığını kabul etmeksizin aşkını sürdürüyor, kimisi de bu kadar şöhreti hiçbir şekilde hak etmediğini düşünüyor. Bence, podyum olarak Hollywood setlerini kullanan bir modele benziyor; sıfır oyunculuk, on numara poz sergiliyor! Emily Blunt ise bu filmde ne güzelliğini, ne de oyunculuğunu konuşturabilmiş, kısaca Tom Cruise’a ayak uydurarak bir nevi harcanmış.
Uzun lafın kısası, zaman döngüsü temalı hikayesiyle çekici bir bilim kurgu örneği sunan Yarının Sınırında, kendini tekrar eden aksiyon sahneleri, her karede hissedilen esinlenmeleri ve göze çarpan tanıdık unsurlarıyla türünün diğer örnekleri arasında üst bir mertebeye ulaşamıyor ne yazık ki. Aynı günü defalarca yaşamaktan sıkılmayan Bill Cage gibi, aynı tip filmleri defalarca izlemekten bıkmayan seyirciler, patlamış mısırlarıyla buyursunlar salonlara.
Yarının Sınırında / Edge of Tomorrow
Vizyon Tarihi:06 Haziran 2014
Yapımı:2014 – ABD
Tür:Bilim Kurgu, Aksiyon
Süre:113 Dak.
Yönetmen:Doug Liman
Oyuncular:Tom Cruise, Emily Blunt, Brendan Gleeson, Jonas Armstrong, Jeremy Piven
Senaryo:Christopher McQuarrie, D.W. Harper, Jez Butterworth, John-Henry Butterworth
Yapımcı:Erwin Stoff, Tom Lassally