Washington Üniversitesi’nden bilim insanları, içerisinde depolanan veriyi hem aranabilir, hem de direkt ulaşılabilir kıldıkları DNA veri depolaması keşfi ile alandaki en önemli adımlardan birini attı.
DNA içerisine koydukları dört dijital imajı daha sonrasında kayıpsız bir şekilde almayı başardılar.
Geçtiğimiz birkaç yılda, dijital verilerin depolanması için DNA kullanımında önemli gelişmeler yaşandı. 2012’de, Harvard araştırmacıları, DNA’nın sadece tek bir milimetre küpünde 5.5 petabit, yani 5500 terabit veri depolanabildiğini gösterdi. 2013’te, Avrupa Biyoinformatik Enstitüsü’nde görev alan araştırmacılar, daha sonra DNA dizilimiyle oynayarak o depolanan verinin geri elde edilebileceğini ispatladı.
DNA’da veri depolayabilmek için, ikili kodların DNA’yı oluşturan dört nükleotide dönüştürülmesi gerekiyor. Daha sonra DNA, içindeki veri ile sentezleniyor. Ardından DNA’yı çoğaltmak iste nispeten kolay bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Yeni buluşu bu kadar önemli hale getiren ise, daha önce bilgiye erişmek için tüm DNA dizilimini açmak gerekirken, şimdi verinin aranabilir ve rahatlıkla erişilebilir olması.
Bunu yapmak için ise, bilim insanları genellikle kayıpsız veri sıkıştırma amacıyla kullanılan Huffman kodu adına bir şey kullandı. Şu an itibariyle DNA’da veri depolama süreci ciddi şekilde pahalı olmanın yanında, DNA sentezi de kusursuz bir şekilde işlemiyor. Ancak bu hata düzeltme ve direkt erişim özellikleriyle birlikte, küp şeker boyutunda bir alan içerisinde dünyanın tüm filmlerini depolayacağımız bir geleceğe daha sağlam adımlarla yaklaşıyoruz.