Sanat için Sanat
Geçmişten günümüze kadar süren bir tartışmadır, sanatın toplum için mi yoksa sanat için mi olduğu. Bu
durum günümüzde hala tartışılmaktadır. Tarihi çok eskiye dayanan sanat, bütün toplumlarda farklı
yapıtlarla oluşum kazanmıştır. Burada önemli olan sanatın ne için ve neden yapıldığıdır. Sanatçı aşık olur,
aşık olduğu kişiye ise şiirle, türküyle, resimle aşkını dile getirir. Bu anlatımların içerisinde toplum yoktur.
Sanatçı tamamen özgün ruh haliyle duygularını sevgisiyle birleştirip ortaya koymuştur. Bir resmi
yaptıktan sonra bu eseri günümüzün galerilerine veya eski toplumlarda alışveriş için tek adres olan pazar
yerlerinde satışa sunarsak, yaptığımız sanatı satmış oluruz. Bir eserimizi satarsak, toplum anladığı gibi
yorumlayabilir, belki de yapılış amacımızın çok dışında yanlış anlaşılma ve yorumlamalar olabilmektedir.
Yanlış anlaşılmalara sanatçının gözünden bakalım.
Toplumdaki Sanatçı
Sanat toplumda çok geniş bir alana yayılır. Yemek yaptığımızda bile onu bir sanat eserine çevirebilirsiniz.
Duygu, his, düşünceden oluşan hamur her zaman gerçek tadı verir. Resim yapan bireyi ela alalım.
Ressam doğada bir resim yapmak ister, elinde bir fırça önünde bir tuval ve karşısında doğa manzarası
vardır. Kuşların muhteşem sesleri, bin bir çeşit çiçekler, şekilli değişik meyve ağaçları vardır. Baktığımızda
her şey yerli yerindedir. Fakat bu sanatı yapacak sanatçı yok ise oradaki güzel duran dağ, kokulu çiçekler,
öten kuşlar kendilerine güzellerdir. Doğa yürüyüşüne çıkan farklı iki insana, gördüğü manzarayı
yorumlamasını isterseniz, kişilerden biri dağ ve taş gördüğünü söyleyip geçiştirirken, bir diğeri ise dağın
kıvrımlarını fark edip, bir nesneye bile benzetebilir. Kimi sevdasına benzetebilir, kimisi sevdalısına. Dağ
aynı dağ ise, çiçek aynı çiçek ise neden insanlar farklı yorumlamaktadırlar? Doğayı farklı yorumlayan bu
iki insanı tuvalin önüne koyarsak kim daha güzel resim yapar? Ya da ikisinin de ortaya koyacağı resimler
sanat eseri midir? Hangisi sanatçıdır? Ortada sanatçı var mıdır? Birisi baktığı en ufak noktayı binlerce
cümleyle anlatan, diğeri ise baktığında somut şeyler dışında bir şey göremeyen yorumlayamayan
kişilerdir. Herkes resim yapabilir. Kimisi resmetmek istediği doğaya, yıllardır çocuk bekleyen anne ve
babaların, bebeklerine baktığı aşktaki duyguyla bakarken, kimisi bir şey göremez. Sanatçı doğaya aşktır,
aslında her şeye aşıktır. Aşka duyduğu hislerin kelimelere dökülmüş halidir fırça darbeleri. Sanatçı
sanatıyla iç içedir. Herhangi bir nesneyi istediği gibi yansıtabilmektedir tuvallerine. Toplum da, aşkını dile
getirebilen, kendinden de bir şeyler bulduklarını düşündükleri sanatçıları sevmektedir. Bu sanatçıların
eserlerini beğenmektedirler. Kendilerini içinde bulmadıkları hiçbir şeyi kolayca sevemez toplum. Buda bir
çok sanat eserinin anlanmamasına ve sanatçı unvanı verilmemesine neden olmaktadır. Sanat, illa
toplumun beğenmek zorunda olduğu bir şey değildir. Bir kişinin el emeğiyle yapılmış, kendince çeşitli
duyguları ifade edebilen her şeydir sanat.
Para İçin Toplumun İsteklerinde Kaybolan Sanat
Bazı insanlar sadece para kazanmak için resim yapmakta, şarkı söylemektedirler. Asıl amaçları toplumun
istediği biri olmaktır. Toplumun istediği biri oldukları zaman iyi gelir elde edebileceğini bilen, sanatçı
ruhundan çok ticaretçi ruhlu kişiler olabilmektedir. Böyle insanların ne çizdikleri, ne yazdıklarının bir
önemi yoktur. Onları yansıtıp yansıtmamalarının da önemi yoktur. Toplumdaki geniş kitleyi yansıtmaları
yeterlidir. Bu düşünceye sahip insanlarda, toplumun istediklerini yaptıkları için güzel eserler ortaya
koyabilmektedirler. Ben toplum için yapılan sanata sanat değildir demiyorum. Sadece bu durumun
sanata ağır geldiğini savunuyorum. Böyle olmaması gerektiğini savunuyorum. Sanatın en içten
duyguların ürünü olarak dışavurumunu seviyorum. Aksi halde muhasebe kayıtlarını girmekle, bir şarkı
sözü karalamak arasındaki farkı göremez oluyorum. Muhasebe yapmak büyük emek gerektiren, herkesin
harcı olmayan bir iştir. Fakat sanat statüsünde değildir. Tek amacı para kazanmak olan kişinin toplum
adına bir şeyler karalaması, sanat eseri olsa da sevdiğim ve yapılması gereken bir yöntem olduğunu
düşünmüyorum. Şunu da belirtmeliyim ki, sanatını tamamen kendi istediği gibi yapan, bilginin
toplumdan saklanmasına inanmadığı için toplumla paylaşan insanlara saygım sonsuzdur. İki durumdaki
sanatçı bana göre birbirinden çok farklıdır. Ama bu farkı ayırmak ne kadar kolaydır orası bilinmez.
Sanatın sanatçıya et ve kemik olması için, sanatın sanat için yapılması gerektir. O zaman gerçek olan
sanatçı ortaya çıkacaktır. Sanat her zaman sanat içindir ve sanat için kalması gerekir. Ancak bu şekilde
kalırsa, sanat ölümsüzleşir.