2. Dünya Savaşı mimarlarından Hitler bugünümüzde hala hususşuluyor. Genellikle de gündeme gelişinin nedeni, ” Yahudi Soykırımı ”, başka adıyla ” Holokost ” . 2. Dünya Savaşı sırasında 6 milyona yakın Yahudi’ nin öldürüldü. Bunun sorumlusunun da, Almanların Führer olarak isimlendirdikleri Hitler bulunduğu belirtiliyor. Peki bu soykırımı Hitler neden yaptı? Çeşitli söylemlerin dışında, bu husus ile ilgili Hitler’ in kendi yazdığı kitapta da kendi ağzından birtakım söylemleri bulunuyor. Main Kampf ( Kavgam ) isimli eserinde Hitler, Yahudilerin bilhassa Alman ekonomik yapısına vuruş vurduğunu savunuyor. Hatta harpı da Yahudilerin yüzünden kaybettiğini söylüyor. Savaş devresininde silah fabrikalarının fazlası Yahudilerin elindeydi ve işçileri de Yahudi’ ydi. Bu fabrikalar en lüzumlu oldukları vakitte greve gitmeleriyle, Almanların harp alanlarında mühimmat sorunu yismimına sebep oldular. Hitler işte bu ihaneti katiyen affedemediğini kitabında belirtiyor. Bugüne kadar bu husus ile ilgili tetkik yapanların süregelen görüşüne göre ise Hitler, annesinin yaşadığı hastalıktan kurtarılamaması neticesi hekimleri suçlu görüyordu. Bu hekimler da Yahudi’ ydi. Fakat incelemeciler bu hususta sınırlı bulgulare ulaşmadılar. Çok daha geniş alanlarda tetkik yaptılar ve meydana koydukları neticeler akıllara değişik soruların gelmesine sebep oldu. Örneğin akıllara, Hitler’ in ” Yahudi Soykırımı ” nı yapmaksinde saklı güçlerin bulunduğu ya da bizzat Siyonizm temsilcileriyle anlaştığı vb. düşüncelere dair sorular geliyor. Bu suallere yanıt sunabilcek amacıyla o devresi iyi bilmek lüzumir. O devreye ait doğrultusız verileri yazacağım. Yer yer birtakım iddiaların mümkün nedenlerine de doğrultusız bulgular ışığında değineceğim. Kısaca o devreye ait verileri, tetkikları, yaşanmış gerçekleri size sunacağım ve akla gelen soruları yanıtlandırması sizin kişisel düşünceinize kalacak. İşte o devresinin kısa bir panoraması ve o devreye dair tetkik neticelerı:
Hitler’ in Almanya’ nın Başına Geçmesi ve Diktatörlüğe Giden Adımları: Akla gelen suallere ışık tutabilecek olayların başlangıcına inmekte fayda var. Bunun amacıyla de bu dönemde gerçekleşen olayların baş kahramanı Hitler’ in Almanya’ nın başına geçtiği devresi irdelemek lüzumir. Yani 2. Dünya Savaşı’ ndan 15 sene evveline gitmek lüzumir. Bilindiği gibi Almanya, 1. Dünya Savaşı’ nda Osmanlı ile müttefikti. Bu harpta Almanya’ nın bulunduğu doğrultu yenilince, çok ağır neticelere katlanmak mecburiyetinde kaldılar. Hatta Dünya tarihine göz atıldığında, belki de en yüklü harp tazminatı ödeyen ülke Almanya olmuştur. Tam 132 milyarlık altın para tazminatı Versay Barış Antlaşması ile Almanlara dayatılmıştı. Bunun yanı sıra bir de Alman ordusu 100 bin adedina kadar düşürülmek mecburiyetinde kalmıştı. Açığa çıkan onca asker de işsizler ordusuna katıldı. Bu harpta kaybettiği Elsaß-Lothringen ( Alsas-Loren ) Bölgesi ile ekonomisine büyük bir vuruş vurulmuştu. Bu bölge bilindiği gibi demir madenin çok çok bulunduğu bir bölge. Zaten topraklarının da büyük çoklığını kaybetmesiyle işlenebilir tarım arazisi de kısıtlanmış oldu. İmparator 2. Wielhelm de harp yenilgisinin derhal sonrasında ülkeden kaçtı ve siyasi bir boşluk meydana çıktı. Bu esnada da Kasım Devrimi gerçekleşti. Kasım Devrimi’ nin akabinde seçimler oldu ve birlik hükümeti oluşturuldu. Bu hükümette sosyal demokratlar ve başkan Freiderich Ebert etkiliydi fakat ellerinden gelen hiçbir şey yoktu. Çünkü halkın içersinde bulunduğu hal çok ağırdı.
Toplum psikolojik yönden da çökmüştü. Çünkü Fransızlar, yani tarihi düşmanları onları Versay Antlaşması’ yla yerle bir etmişti. Almanlar bu yüzden ağır koşullardan çok hakaret olarak gördükleri bu antlaşmanın psikolojik etkisindeydiler. Dolayısıyla başlarına istikbal önder tesirsiz kalmamalı ve eski Almanya ruhunu canlandırabilmeliydi. Bu devresinin parlayan senedızı milliyetçilik akımı da, aldıkları ağır yenilgiyle kırılan gururlarını eski günlere döndürmek isteyen Almanları derinden etkiledi. Hitler işte bu tür bir ortamda sahneye çıktı. Hitler bu dönemde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ ne önder oldu. Hitler içersinde bulundukları halun önemiyetini kavrayabildiğinden olsa lüzum sıksık milliyetçi söylemlerle kitleleri etkiliyordu. Sürekli Versay Antlaşması’ nı katiyen tanımayacaklarını belirtiyor ve Almanlar amacıyla ” yeni hayat sahası ” kavramını meydana atıyordu. Partinin uygulamasında yer alan maddelerde ise Yahudi aleyhtarlığı fark ediliyordu. İşte o programdaki maddelerden birkaçı şu şekilde:
– Sadece bizim milletimizden olanlar vatandaş olabilir. Sadece Alman soyundan gelenler, inancı ne olursa olsun, bizim milletimizdendir. Bu yüzden hiçbir Yahudi bizim milletimizin parçası olamaz.
-Halkımızın geçimi ve sasenearı çoğalan insanlarımızın yerleşmesi amacıyla toprak (koloni) istiyoruz.
Bu parti uygulaması ve söylemleriyle Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi yalnızca 4 senede ülke siyasetinde çok büyük bir güç haluna geldi. 1924′ te mecliste 32 adet milletvekili vardı. 1924′ ten itibaren Rotchilds ismindeki ünlü Yahudi aile Amerika’ daki üyeleri vasıtasıyla Almanlara destek sağlamaya başlamıştır. Bunun en açık örneği de Almanların borçlarını oluşturulandıran Dawes ve Young Planlarıdır. J.P Morgan vasıtasıyla bu aile planlar üstünde etkili olmuştur. Peki Almanlara fayda gerçekleştiren bu planlar karşılıksız bir şekilde mi meydana çıktı? Bu soruyla bağlantılı devresinin Filistin’ ine göz atalım:
1924 ve Ardından Filistin Toprakları: Almanya’ da bu senelerde gerçekleşen haller bu türydi. Peki ya Filistin’ de? Filistin bu devreye kadar, Yahudi yerleşkesi olarak Dünya Siyonist Örgütü’ nün hayaliydi. Çok paralar akıtılıp bu bölgeden fazlası toprak satın alınmıştı. Osmanlı’ nın son bulmasıyla da bu teşkilat daha faal bir rol üstlenmiş ve emellerine ulaşacak topraklara kısmen ulaşmışlardı. Fakat yalnızca toprak yetmiyordu. Hayalini kurdukları Yahudi Devleti amacıyla Yahudilerin de bu topraklara gelip yerleşmesi lüzumiyordu. Bölgeyi elinde tutan İngilizler de bu teşkilate destek veriyordu. Bütün propagandalara karşın Osmanlı zamanındakilerle ve sonrasında gelen Yahudilerle beraber Yahudi adedi fakat 85 bine ulaştırılabilmişti. Çünkü Yahudilerin hayat kaliteleri Avrupa’ da üst düzeydeydi. Yahudilerin bu isteksiz tavrı teşkilat amacıyla bir handikaptı. Bir şekilde Yahudilerin bu topraklara göçü sağlanmalıydı. Bu dönemde de en çok Yahudi Alman toprakları içersindeydi. Zaten Yahudi Katliamı’ nda 6 milyon gibi bir sayıdan söz edilmesi de bunu kanıtlıyor. Almanya’ da milliyetçilik söylemleriyle süratli bir yükselişe geride bıraktığımız Hitler işte bu noktada değişik bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Milliyetçilik söylemleriyle halkın gururunu okşayan Hitler şimdilik bu dönemde lüzumlu mali kaynağa ulaşabilmiş değildi. Zaten halkın içersinde bulunduğu halde, siyasal söylemlerini bir şekilde ekonomik olarak da desteklemeliydi. Aksi halde O da seçimi kazanamayacağının farkındaydı.
Hitler’ in Ekonomik Destekçileri: Seçim propagandalarında sıksık ön plana çıkan Hitler’ in mali destekçilerini duyduğunuzda şaşıracaksınız. O dönemde Almanya’ da endüstri devleri olan Thysen, Krupp, Kirdoff ve Rotchilds ailesinin Amerika’ da tespit edilen uzantılarına ait olan General Motors, Du Pond, Ford’ un yanı sıra Yahudi petrol şirketi Standard Oil ( Rockefeller Ailesi’ nin şirketi ) Hitler’ e mali yönden çok çok destek olmuşlardır. Bu desteği de gerisinde bulan Hitler 1933 senesinde Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg doğrulusunda iktidara getirildi. Bu hamleyle seçim de bir formaliteye dönüştü. Çünkü hem halkın hem de bu büyük şirketlerin baskısına cumhurbaşkanı dayanamamıştı. Hitler amacıyla her şey yeni başlıyor. Çünkü bundan sonra vaatlerini yapmak ismimına gelmişti. Öncelik ile Alman ırkı amacıyla yeni hayat sahalarını yapmakliydi. Fakat çökmüş Alman ekonomisiyle harpa girmek son derece mantıksızdı. Seçimlerden evvelce etkin olan Yahudilerin mali desteğine tekrardan lüzumsinim vardı. Bu desteklerin organizasyon evresinde ise Dünya Siyonist Örgütü ( WZO ) vardı. Bunun kanıtı da 2. Dünya Savaşı süresince Almanların kullandığı topların üretimini bir Yahudi şirketi olan SKF yapmıştır. Jacob Wallenberg şirketin sahibidir. Standard Oil de Nazilere ait askeri araçların petrol ihtiyacını karşılamıştır. Üstelik toplama kamplarında sarfedilen gazların üretimi bile Yahudi kimya firması olan Farben şirketidir.
Savaş evvel imal edilen 500 ton civarındaki kurşun Almanlara ulaştırılır ve bu kurşunların ödemesini gerçekleştiren Brown Bros Harriman’ dır. O da bir Yahudi’ dir. Bu ödeme, Harriman teminatı olarak gerçekleştirilmiş ve teminat tarihi de 21 Eylül 1938 olarak kayıtlara düşülmüştür. Fakat harpa bir ismim kala Alman borçlarının vadesi geliyordu ve bu hal büyük bir sıkıntıya sebep olacaktı. 1933′ te, Foster Dulles ( CFR üyesi, ileri dönemde ABD Dışişleri Bakanı ) ve Allen Dulles ( CFR üyesi, ileri dönemde CIA şefliği yaptı ) ile Hitler görüşme yaptılar ve bu borçların vadeleri uzatıldı. Hem de Yahudi ailelerinde Samuel ailesi de Hitler’ e 30 milyon pound mali destek sağlıyordu. Royal Dutch Shell isimli petrol firması bu aileye aitti. Bilinen bu gerçekleri Hitler de inkar etmemiştir. Hatta en yakın arkadaşlarından Herman Rauschning’ in yazdığı kitapta bunlara değinilmiştir. Hitler M’a Dit ( Hitler Bana Dedi ki ) adını taşıyan kitapta, Hitler’ in mücadelesinde Yahudilerin çok mühim katkılarının bulunduğunu ve mali olarak çok destek verdiklerini belirtiyor. Bu ifadeyi de Hitler’ in ağzından veriyor.
Akıllara yeni sorular gelmeye devam ediyor. Yahudi çevreleri bu mali desteği neden sağladılar? Üstelik bu desteği, parti uygulamasında açıkça Yahudi aleyhtarlığı yapan bir öndere veriyorlardı. Seneler sonra meydana çıkan Wilhelmstrasse saklı belgeleri ile bu olaya dair düşünceler oluştu. Bu belgelerde Siyonist Örgütler ile Hitler’ in uyuşma gerçekleştirdikleri meydana çıktı. Yahudilere oluşturulan baskıya, Yahudi önderlerin destek verilen ve mali olarak Hitler’ i de bu baskıyı yapması amacıyla destekledikleri bu belgelerde yer alıyor. Genellikle de varlıklı Yahudi ailelere gözdağı vermek amaçlarıydı. Bu yüzden de toplama kamplarına yalnızca sakat, engelli, fakir Yahudiler getiriliyordu. Bunların yanısıra Romanlar ve Çingeneler de vardı. Bu korkutma ve baskıyla varlıklı Yahudiler satın alınan topraklara göçe zorlanmış oluyordu. Üstelik Hitler, devlet politikası olarak Yahudilere göçün önünü açıyordu. Soykırım hedefi olan bir diktatör neden bu tür bir göçe izin versin? Üstelik neden devlet politikasıyla da desteklesin? Göç etmek isteyen Yahudilerin göç organizasyonunu da Siyonistlerle beraber yürütmüş ve yalnızca Filistin’ e göçe izin vermişlerdir. Nazi subaylarından olan Adolf Eichmann bu göç organizasyonunun başında yer almış ve Macaristan, Çekoslovakya ve Avusturya’ da göç ofislerı kurdurmuştur. 1941′ e kadar bu ofisler vasıtasıyla Eichmann yasalar kapsamında Yahudi göçünü yürütmüş ve 250 bini aşkın Yahudi’ nin Filistin’e göçünü gerçekleştirmiştir. Hitler ilk olarak Romanya, Polonya, Avusturya ve Macaristan’ ı işgal etmiştir. Bunun nedeni de Yahudi nüfusunun bu ülkelerde daha çok olması olarak gösterilir.
Bizim de bilhassa 2. Abdulhamid ile görüşmelerinden tanıdığımız gazeteci siyonist Theodor Herlz bu husus ile ilgili şu şekilde diyor: Wilhelmstrasse’ nin saklı arşivleri, Hitler İmparatorluğu ile Yahudi Örgütleri arasında, Alman Yahudilerinin Filistin’ e göçlerini basitleştirmek hedefiyle bir uyuşma imzaladığını meydana koymaktadır.
2. Dünya Savaşı 1945 senesinde bitmiştir. Bundan yalnızca 3 sene sonra da İsrail Devleti 1948′ de kurulmuştur. Çok hususşulan bu husus ile ilgili düşünce yürütüp düşünce sahibi olmak, bu bulgular ışığında size kalıyor.