Warsow’un ilk versiyonu, 8 Haziran 2005’te çıktı. Tamamen gönüllü bir grup tarafından geliştirilmekte olan Warsow, Qfusion üzerinden, ID Software’in 2001’de yayınladığı Quake II motoruyla yapılmış ve tamamen açık kaynak bir oyun.
Hala “beta” aşamasında olmasına rağmen, Electronic Sports League gibi turnuvalarda yer almayı başarmış. Bunun yanında, Avrupa ve Japonya’da Warsow kupaları bile düzenlenmekte.
Oyuna ilk girdiğimizde son derece sade bir menüyle karşılaşıyoruz, seçimler gayet açık ve net. İnternet’ten bir oyuna girecek veya kendiniz bir oyun yaratacaksınız. Botlarla oynamak haricinde herhangi bir Tek Oyuncu sistemi yok.
Nihayet oyuna girdiğimizde(nihayet, çünkü zaman zaman yüklemelerle insanı çileden çıkartabiliyor Warsow), göreceklerimiz herhangi bir Quake klonundan çok da farklı değil. Genel olarak silahlar ve işlevler birebir kopya olmasına rağmen, grafikleri ve tasarımlarındaki özgünlükle ucu ucuna “iyi olmuş” diyebiliyoruz. 7 silah içinde, bitmek bilmeyen bir tabancamsı (o nasıl oluyor demeyin, biriktirerek atma ve direkt atma yöntemleriyle bir tabancadan daha fazlası var) mevcut, bu silah mermisi bittiğinde yakın dövüşte kullanabileceğimiz bir tür kesere dönüşebiliyor. Bunun dışında, 7 atışta bile öldürememe rekoru bulunan bir pompalı tüfeğimiz, bir bombaatarımız, her yerde bulunduğundan oyunun standart silahı sayılabilecek bir roketatarımız, lazer tabancamız, ışın silahımız ve railgun’dan esinlenilmiş bir keskin nişancı tüfeğimiz var. Keskin nişancı tüfeği olmasına rağmen genellikle tek atışta iş bitiremiyor.
Silahların alt ve üstündeki sayılara gelirsek, her silahın 2 ayrı mermi türü var. İlk parti olan mermiler, daha çok hasar veren, daha çok alanı kapsayan vs. özelliklerde olurken, bu ilk parti mermi bitince devreye giren yedek mermilerse, ek özelliklerden yoksun bir biçimde karşımıza çıkıyor.
Herhangi bir harita başladığında, ilk 5 dakika süresince, geri sayım içerisinde, öldürülen kişiler skora dahil edilmiyor, bir nevi ısınma turu diyebiliriz. Bu 5 dakika içerisinde her oyuncu tüm silahlara sahip oluyor, belirlenen sürenin sonunda gerçek oyun başlıyor.
Oyuna ilk başlarda ısınmak pek kolay değil, oyun her ne kadar bir Quake klonu olsa ve hareket sistemi de tamamen benzese de, karakteristik özellikler sebebiyle Quake’den çıkıp Warsow’a girdiğinizde, mermilerden kaçamayıp arka arkaya sonunculuklar alabiliyorsunuz. Alıştıktan sonra ise başarıdan başarıya koşup saatlerinizi yemeniz mümkün, oyuncular boşuna bu oyunla bu kadar uğraşmıyor. Oyunu genel hatlarıyla 1 saat içerisinde öğrenebilseniz de, başarı elde etmek o kadar kolay değil.
Oyunun zevkini farklı şekillerde çıkartabilirsiniz
6 Farklı moddan bahsetmiştim, bunları sırasıyla incelersek ; dm, duel, tdm, ctf, race ve ca.
DM, hepimizin bildiği gördüğün her canlıyı öldür şeklinde Deathmatch oluyor. Duel modunda sırasıyla oyuncular 1v1 yapıyorlar, TDM de, yine oyunlardan bildiğimiz Team DeathMatch’a tekabül ediyor, Alpha ve Beta adlı iki takımdan birine katılıp karşı takımı çürütmeye çalışıyoruz. CTF modu yine biz oyuncular için çok ilginç bir mod değil, takımlara ayrılıp, diğer takımın bayrağını çalmaya çalışıyoruz, bunlar bir süre sonra elimizden alındığından, acele etmemiz gerekiyor. Race modu, oyunun pek “yenilik” sayılmasa da, ilginç denilebilecek tek modu, bu modu botlarla oynayamıyoruz. Kısaca tanımlarsak, sağa sola atlayıp hopladığımız, aksiyon değil platform odaklı bir mod, saatler süren bir çatışmanın ardından sinirlerinizi gevşetmenin iyi bir yolu. CA modunda, yine 2 takıma ayrılıyor, bunun yanında taktiğimize uygun 3 sınıftan(Grunt,Camper,Spammer) birini seçerek, onun avantajlarını kullanmak suretiyle oynuyoruz, mantık gayet açık, açıktan roketlerle baskın yapacak biri için “Camper” uygun değil, aynı şekilde ortaya karışık oynayacaksanız “Grunt” uygun bir sınıf.
Eklenti desteği sayesinde oyun, girdiğiniz sunucuya göre farklı işlevler sunabiliyor, her ne kadar ülkemizin bağlantı hızından yola çıkarak, bunun zaman zaman saç baş yoldurabileceğini kabul etsek de, Telekom’da çalışan bir aile ferdine sahip şanslı azınlıktansanız, sizin için daha iyi bir oyun deneyimi anlamına geliyor.
Bağlantı anlamında bakarsak, Warsow hemen hemen ortalama bir “ping” de seyrediyor, 256k ile 250 pingi görebiliyoruz. Zaman zaman bağlantıda uzun süren donmalar(gerçekten çok uzun) olabiliyor, bu durumda pinginiz 999’a fırlayıveriyor, ki hemen sonrasında Avrupalı dostlarımız oylama açıp sizi oyundan attırıyorlar.
Bir kez FPS oynamış olmanız yeterli
Genel oynanışa şöyle bir göz atarsak, oynanış adına anlatacak bir şey yok. Hayatınızda bir kez olsun FPS gördüyseniz bu bile kafi denilebilir. Öyle ki, oyunda zaten amacımız bayrak çalmak, oyuncu öldürmek, oyuncu öldürmek ve yine oyuncu öldürmek. Geçişler oldukça hızlı, menü tasarımları da sade ve oyuna yeterli olmuş.
Gelelim Grafiklere. Oyundan Shader Model 3.0 veya yüksek Textureler bekliyorsanız, sanırım yanlış yerdesiniz. Elbette bu oyunların kötü grafikli olduğu anlamına da gelmiyor.(OpenGL 2.1 ile birlikte Linux cephesinde durum çok değişebilir, benden söylemesi)
Grafikler genel Linux oyunları ortalamasının üzerinde. Tabii bundan çok daha iyi grafikli oyunlarda görmüştük, ama yine de oyun bu konuda başarılı. Modellerin biraz ruhsuz olduğu bir gerçek olsa da, onu da görmezden geliyoruz.
Warsow’da ses efektleri de oldukça yerinde. Menü dışında herhangi bir müzik duymuyor olsak da, silahların ve karakterlerin ses efektleri ortalamayı yakalamış. Biraz da az beklenti içindeyseniz, beğenebilirsiniz. Açıkçası OpenArena karakterlerinin çıkarttığı seslerden sonra, Warsow karakter sesleri harikaymış gibi geliyor.
Warsow, inanılmaz zeki taktiklerinizi uygulayabileceğiniz süper gerçekçi bir savaş ortamı sunmuyor size, zaten bunu vaat etmiyor da. Warsow, sadece el-göz koordinasyonuna güvenen gelsin diyor. Tasarımı, grafikleri ve içeriğiyle de oyuncularını mutlu etmeyi başarıyor. Belki harika değil, ama eğlendirdiği bir gerçek.
ateş ve su oynamak için tıklayın
ateş ve su-2 oynamak için tıklayın
ateş ve su-3 oynamak için tıklayın